her þeyden korktuðum zamanlardý
þiirler yazýyordum kimsesizliðime
yoktun önceleri
büyülü bir sýrdýn içimde
gelmesini beklediðim bir yolcu
görmeyi istediðim bir rüya
en çok özlediðim
en çok istediðim
aþk’ý beklerken gelmiþtin
kucak dolusu sevecenliðinle
geliþin dalgýnlýðýma denk gelmiþti
iyi ki’lerce merhaba oldun sonra
soðuk heykellerin ruhsuzluðuna saklanmýþtým
ay ýþýðý takip ediyor sanýyordum gölgemi
gözden kayboluyordum her gece
sanýyordum ki yýldýzlar þiirlerimi saçacak yerlere
sapanla vurulan kuþlar gibi ölecek heveslerim
beni deli edemeyecek mýsralarým
zihnim devinecek sonra
huzurlu geçmiþimize yasladýn endiþelerimi
’gelecek’ dedin
geleceðimiz...
umut oldun umutsuz ikilemlerime
sadeliðinle gürültüleri susturdun
ortalýk þamatadan geçilmezken
sen güven veren bir tohumdun
büyüdün köklerin ruhuma sarýldý
viþne çürüðü renginde kýzardý yüzüm
týrnaklarýmý geçirince tenine / derine !
ne kalem, ne kaðýt
yetmedi seni anlatmaya
benim sakin limaným
suskun adamým
ilk günkü gibi aklýmdasýn
yitik hafýzama inat
derdim þimdi savrulan bir yaprak
iyi ki geldin nesefim
hünerli, naif ellerin
þenliklerde rengarenk balonlar gibi
mahur makamýnda bir sena ellerin
gözlerin bahçedeki dut aðacý
savruluþuna karýþýr aklým
sesini duyunca daðýldýðým
gülümser müzeyyenim
fulya/4AÐUSTOS2011