Kapýsý açýk eylüldü zaman;
merhabasý sarýdan
kýrmýzý yüzlü yapraklar savururdu
utangaç ve edalý; unutmadým
ince belli rüzgâr dolayalý ayrýlýk þalýný
hiç bu kadar esmemiþti baþýmda kavak yelleri
belki de mevsimdendi alnýmdaki ayaz kýrýðý!
dokuyalý güzün duvar halýsýný
hiç deðiþmedi odalarýn rengi, kayýsý sarýsý.
misafiri olsa mum saatli gecelerin
içimle tatlý bir rüya akar uykuya
yastýðýmda kalýr rasgele yüzünün çizgileri
çiðdemin naif nefesi bir de
kederli sesi…
ne vakit hayali bir köprüden geçse düþler
karþý tarafa uzanýr özlemin ayaklarý
puslu bir fotoðrafta kalýr bakýþlarýn yarýsý
silik ezgilerse kolumda prangalý.
saklayalý zamanýn saatlerini
deðiþmedi o tiz tik tak sesleri…
sonradan duydum sabahýn sesini
gözlerime mim sürmeden önce martýlar
denizin mavisi öylesi solmuþ ki þaþýrdým!
insanla eskirmiþ duygular!
söylemiþtim;
içinden deniz geçmiyorsa öpme
yaðmur þakaklarýnda oyalanmýyorsa sevme
rüzgâr affederse dudaklarýný
yeniden güneþe yatýrýrým geçmiþi
kurutmak için acýnýn izlerini…
durgun yapraktý aynalarda yüzün
eskilerin deyimiyle sahibinin sesi…
eylül avazýmdý içine aðýtlar ektiðim!