Kuruyan dudaklarýný ýslatan nehirlerle
bir kez daha öp eðilip boynundan dizelerin...
birgün,
masallar da gerçekleþir gecenin koynunda
eski tanýdýk bir yüzden çalýnan gülümsemeyle
duru sulara yansýr hayali
harelenir inceden
dudaklarý güzelleþir
yanaklara düþer utanç
rengini býrakýr avuçlara...
öyle ki;
ömür mum ýþýðýnda ince titrek bir rüyanýn aleviyken
gece sevmelerini býrakýr gölgeler duvarlara
gittiði vaki olmamýþtýr baþ ucumdan
ki sorsan aynalara yalansýzdýr onlar…
adýmlarý saklasan da sokaklara
yine de yalnýzlýða açýlýr her kapý
tüy kalemin ucunda aðýr bir yazýdan sýzar
dar vakitlerde yitirilen sevginin kutsiyeti
mavi atlas düþlerini saklarken göðsüne
kýrýk mýzraplý martý sesiyle düþer gün
ne vakit bir deniz kabuðu kýrýlsa sahilde
paramparça izler kalýr kumlara...
bilirsin önce düþ/ün/melisin yürümek için
kýraðý düþmeli bahar çiçeklerine
yeniden açmalýsýn
yaþamayý öðrenmek için...
kim bilir;
kaç ten acýyý yýkadý yýllarýn nehir yataklarýnda
ne topraklar ne bedenler sakladý göðsüne
yaþamak da
seviþmek de
ölmek de sanattýr
yazamadýðýn her þiir kurt yeniðidir dilinde...
bu nasýl Türkçe’dir anne her gün saçlarýmda uzar sözler
i mge takar tellerine toka yerine
söylenmediklerdir oysa
dilimdeki yara
hiç geçmeyeninden...