bu yalnýzlýk ikimizin çocuðu
okþa þimdi saçlarýný harflerin
sonra ellerini býrakýp gitsen de olur
karanlýktan yýrtýk bir resim
ayrýlýktan içi yanmýþ bir isim
ve çocukluktan öksüz bir mevsim
dileyerek beni bana býrak ne olur
belki misafiri olurum yeniden sokak lambalarýnýn
duvarlarda aptal siluetler
çalýnan kapýlarda unutkan beklentiler
ve zihnimde göçe ezber çýplak kentler
bulurum yeniden
unutulan bir türkü de çýðlýðý yankýlanýr gözyaþlarýmýn
meyve tutmayan bir aðaç dibinde dileðine durduk umutlarýn
kurak bir iklimden fýrtýnalý yaðmurlar
çöl ortasýnda yeþil baharlar
ve yetim bir kimlikle güleç yüzlü bayramlar
bekledik zincirlenmiþ yüreðimizden
nadasa düþecekti er geç baþaklarý tenimizin
hangi aþýya tutsak çürük bir dalla son bulacaktý
yalan bir sarhoþluðum;
kirpiklerime düþsen heykeli olurdum bedeninin
þimdi hangi yöne dönsem beni aldatan aðýr gölgelerin
yapraklarýný vakitsiz döken kuru bir sevda dalýyým
senden aldýðým nefesleri verirken ölüyorum
bütün iklimlerde çýrýlçýplaðým
üstüm baþým sen
ve en büyük hediyen
siyah bir yalnýzlýk cübbesi giyiyorum
sen gözlerinle kendini
ben yalnýzlýðýmla seni
aldatýyordum
sen ömründe en çok beni
ben yalnýzlýðýmý
seviyordum
ey! efkârý saçlarýndan uzun
yüreðini avuçlarýnda taþýyan sevgili
karanlýðýný içtiðim duvarlar kadar yakýn olsaydýn
çoktan bir çerçeve bulup koynuna yatardým gözlerinin
Faik Danýþman