- 1388 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Yollanmamış Mektuplar-7
Biliyor musun?
Yüzüme çarpan tokat gibi sözlerin.Çarpıyor, incitiyor, iz bırakıyor. Ardından gönlümü almak için sarf ettiğin sözler fayda etmiyor, içimdeki acının geçmesine. Büyüdükçe acım korkuyorum duygularımdan. Git demek istiyor bir yanım, bir yanım kal. Sevgiyi sorguluyorum çaresiz. Neden üzülüyorum, neden üzüyor? Sevmedi mi?..
Sevgi kırmamaktır, incitmemektir ve değer vermektir. Böyle bilirim ben. Hissetmelidir bunu gönül ki, daha çok sevsin, vazgeçemesin. Olmuyor, beynimi kemiren şüphe kurdu kalbime doğru yol alıyor. Biliyorum zarar vermeden çıkmayacak ve bu zarar tek taraflı olmayacak.
Hüzne ev sahipliği yapan yüzüm kiracısıyla iyi geçinmek zorunda. Bedeli acı olan ev sahipliği süresiz…
Gün gelecek yerleşen çizgiler aynaya yansıdıkça sırayla anlatacaklar çektiklerimi, önce bana, sonra yüzüme bakanlara. Değer miydi, bunca acıya? Sadece huzurdu istediğim, güvenmekti. Çok muydu, yapamaz mıydın? Her şeyden vazgeçtim inan ama öyle çok istiyordum ki, seni düşündükçe gülümsemeyi…
Anlayamadın…
Anlatamadım…
Yıldız TOKSÖZ
YORUMLAR
Türk kültüründe mektuplar da edebi eserlerdendir.. Ahmet'in askerden ailesine yazdığı mektup da buna dahil. Çünkü doğaldır, duygusaldır, içdünyanın dışa yansımasıdır. Gönül pişmiş topraktan yapılan küplere benzer. İçindekini dışına sızdırır. Sızan duygulardan yola çıkarak içindeki doluluğu görmek gerekir.
Gerçekten güzel bir paylaşım. Tebrikler. Selamlar, sevgiler...
ben seni ilk ankaranın o asfalt yalamış pastiklerin kızılay ulus arasında,adını dahi bilmediğim bir otobüs durağının önünde gözlerin önüne düşmüş bir şeyler arıyormuş gibi bakışlarını seyrederken kesfetmiştim,sen beni görmemiştin bile.o dalgın bakışlarının arasında otobüse binerken,ben seninle beraber yolculuk etmiştim,senden habersizce.zaman aşımı vardı yollarımızda ve seninle yine bir durakta karşılaşmıştık,seninle aynı yolculuğa tekrar çıkmak için bekledim bindiğin otobüsü,indiğin durağı,ziyaret ettiğin market,cafe,park her ne varsa bende geldim ve sen beni yinede farketmedin.senden habersiz seni evine kadar ağırladım.günlerce bu böyle sürdü en sonunda seni polatlı sincan arasında tenha bir yerde sıkıştırdım,gözlerin yine öndeydi,sözlerimi gözlerine hitaben mırıldanırken sen bir an etrafına bakıp kimseler varmı diye baktın ve sonra bana dönüp sus! dedin.ben seni ilk kez görmüyorumidaha öncede gördüm gölgen benimle dolaştı epeyce zaman ama artık durmalışın dedin.şaşkınlığımı gizleyemedim ve dilimden neden nasıl diye kısa metrajlı kelimeler düştü.sen uzun bir nefes alıp elimi tutmak mı iştiyorsun gel tut,ama bu el bir gün bilekten kopacak farkında değilsin,anlamda veremezsin aklın karışır.afalladım söylenecek hangi kelime vardı ki söyleyebilseydim sustum.ve sana son kelimem ben dün kendime öldüm,sen soğuk bir bedenle(ceset) yaşayabilir misin dedi.başımı gökyüzüne kaldırdım nefes raralıklarımı düzeltip;sen dün kendine öldün ama bu gün benim için yeniden doğdun dedim.gözbebeklerin bir an ışıldadı ve yolu biliyorsun beni evime bırakılmışın dedi.tabi ki dedim küçük adımlarla yürümeye başladık uzun bir yolculuğun ardından evinin önüne geldik ve son bir şey söyleyeceğim dedi;ya şimdi gel kalbimin ev sahibi ol yada misafiri çünkü dışarı çıkarsam kapıları kilitlemek zorundayım..