- 1824 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLDÜRÜLEN ŞAİRLER-(18):Cafer ÇELEBİ
Mustafa CEYLAN
************************
"Bir nefes senden ırağ itmesün Allah beni
Senden ayrulur isem âh bana, vâh beni."
*
XVI. yüzyılda 29 şairimiz çeşitli sebeplerle öldürülmüş. Osmanlı döneminde kendi düşüncesi ile ve Padişah fermanı ile idam edilerek öldürülen bir şairimizdir.
Sultan Selim sefer dönüşünde, yeniçerilerin yaşlı olanlarını yanına çağırır ve onlarla sohbet eder, sefer hakkında bilgi alırmış. gene öylesi bir günde, yaşlı yeniçerilere sorar :
-"Sefer esnasında sürekli asker arasında fitne üretildiğini duymuştum. bu fitnelere sebep olanlar, dedikoduları üretenler kimlerdir ağalar?"
Kendi suçluluklarını gizlemeye çalışan Yeniçeriler, "İskender Paşa, Balyemez Osman Ağa ve Cafer Çelebi suçludur" derler. İlk ikisinin derhal ödlürülmesini isteyen Sultan, Cafer Çelebi’yi de yanına çağırır. Der ki:
-"İslâm askerini tahrik maksadıyla fitne üreten kişiye sizce ne ceza verilmelidir?"
Cafer Çelebi, düşünmeden cevap verir:
-"İspat edilirse Hünkârım, cezası ölümdür, ölüm olmalıdır!" der.
Evet işte böyle, Cafer çelebi kendi fetvasıyla idam edilir...
Tarih 18 Ağustos 1515’ tir... Cenazesi kardeşi Said Çelebi tarafından kaldırılır. Kabri, Balat’da bulunan mescidin haziresindedir.
*
Cafer Çelebi’ nin eserleri şunlardır :
1)Türkçe Divanı : İstanbul kütüphanelerinde şairin, yazma 3 nüsha Divanı bulunduğu belirtilmektedir. İsmail E. Erünsal tarafından da şairin, çeşitli kütüphanelerdeki Divanları karşılaştırılmış ve yayınlanmıştır. 25 kaside, 225 Türkçe gazel, 1 müseddes, 8 murabba, 10 kıta, 1 Tercii bend, 4 Arapça kaside, 1 gazel, 1 müstezad, 2 Farsça kaside, 1 murabba, 1 tahmis yayınlanan bu eserde yer almıştır.
2)Enîsü’l-Arif’in : Ahlâkî konuların yer aldığı bir eser.
3)Hevesname: Mesnevi tarzında kaleme alınmış önemli bir eser. Bu eser ve bu eser dolayısıyla( ki, Şah İsmail’in nikâhlı-evli karısıyla evlendiğinden dolayı)şair, çok suçlanır. Eserin birinci bölümünde İstanbul’un çeşitli yerleri ve mimari eserleri anlatılırken, ikinci bölümünde şair kendisinden bahseder. Şeyhî’ yi ve Ahmet Paşa’yı eleştirir.
4)Mahrûsa-i İstanbul Fetihnamesi : İstanbul’un fethini anlatan bir eser.
5)Kusname
6)Münşeât : henüz bulunamamış, çeşitli kaynaklarda adından bahsedilen bir eser.
*
23 Ağustos 1514’ de Çaldıran’da Osmanlı ordusu ile Şah İsmail’in ordusu savaşa tutuşurlar. Taçlı Hanım ile Bihruze Hanım bu savaşta esir düşerler. Taçlı Hanım, mücevheratını vererek kurtulur. Bihruze Hanımın ise esareti devam eder. Bihruze Hanım, Cafer çelebi ile evlendirilir. Müslüman ve evli bir kadının başkasıyla evlendirilmesine şaşıran İbrahim paşa, bu durumu Sadettin Efendi’ye sorar.
Sadettin Efendi de, Şah İsmail’in haremi ne ve ne şekilde olmuştur ki, eşinin başkasıyla evlendirilmesi, eş olarak verilmesi caiz olmasın? Ayrıca, onlarda muta nikâhı vardır. Özellikle bilim şerefiyle değerlenmiş, olgunluk ve bilgelik süsleriyle bezenmiş bir kimsedir Cafer Çelebi...Dolayısıyla bu evlilik caizdir." der.
*
Der ki :
Yine seğrür gözüm ol gözleri şehlâ mı gelür
Şadlıklar görinür yâr-ı dil-ârâ mı gelür
Yine hoş bûy ile pür oldı meşâm-ı dil ü cân
Acep ol ruhları gül zülfi semen-sâ mı gelür
Cûş ider dil hum-i mey gibi safâdan neyi ki
Görün ol la’l-i lebi câm-ı musaffâ mı gelür
Ruh ı zülfin görürem hûblarun düşde aceb
Bu bahâr içre aceb başıma sevdâ mı gelür
Koma gamzen beni oka diküb öldüri-yorur
Cânuma geçdi benüm sana temâşâ mı gelür
Kulağurmaz nice kim ney gibi feryâd ederem
Yâra yâ Rab bu figânım kuru kavgâ mı gelür
Hüsnünün gülşenine medh ü senâ eylemeğe
Dahi Cafer gibi bir bülbül-i gûyâ mı gelür
*
Cafer Çelebi, üç dilde de şiir ve nesir yazan ender şairlerdendi. Özellikle, Farsça konusunda tezkireciler, Şah ismail’e yazılan mektupların yazarı olarak ondan bahsederler.
Sultan Selim, Cafer Çelebi’ nin öldürülmesini söylediğiiçin, bir müddet sonra vicdan azabı duymaya başlar. Çevresinde, yakınında bulunanlara kızar ve kendisini neden engellemediklerini söyler. Şairin öldürülmesinden bir hafta sonra sarayda çıkan bir yangın üzerine padişah : “Bu yangın, Cafer Çelebi’nin nefesinin ateşidir. Korkarım ki, tahtı, sarayı ve beni imha ede, etrafımı ihata edip dolana…”
Cafer Çelebi’ nin öldürülmeden üç gün önce bir beyit yazdığını belirtirler. Bu beyit oldukça enteresandır ve şöyledir :
“Ben şehîd-i tîğ oldukda râh-ı yârda
Yumadan defn eyleniz tenden gûbarı gitmesün”
*
Kaynaklarda :
“Tezkirelerde kaydedildiğine göre Cafer Çelebi’nin Caferi mahlasıyla şiirler yazan, hayatını sefahat içerisinde geçiren ve aşırı dozda afyon içmekten dolayı ölen bir oğlu vardı ki şiirlerini bazı mecmualarda bulabiliyoruz.
Zilkade 918/Ocak 1513 başlarına ait bir vakıf kaydında Cafer Çelebi’nin diğer çocuklarından bahsedilmekteyse da bunların isimleri zikredilmemiştir. Daha erken tarihli bir belgede ise (897/1492) Cafer Çelebi’nin Ahmed ve Mehmed adlı iki oğlunun olduğu kaydedilmiştir.
Kaynaklardan öğrendiğimize göre Cafer Çelebi Istanbul’daki mescidinden başka Simav’da bir mescit ve hamam, Bergama’da bir kervansaray ve Edirne’de bir sıbyan mektebi yaptırmıştır.
*
“Edirne’deki II. Bayezid imareti vakfının mütevelliliğini yürütmüştür. Muhtemelen bu görevi esnasında Edirne’de bir mektep yaptırmıştır. Mahmud Paşa Medresesi’ndeki görevinden sonra 1497 tarihinde divan-ı hümayuna nişancı olarak tayin edildi.
Ramazan 905-Muharrem 906/Nisan-Ağustos 1500’de Moton (Methóni/Modon) ve Koron’a (Koróni) yapılan sefere katılan şair, Divan’ındaki bir kasidede Moton’un fethini detaylı bir şekilde tasvir eder. Kardeşi Sadi Çelebi’nin Münşe’at’ında yer alan ve bu sefer hakkında Moton’dan Bursa’ya gönderilen fetihnameyi de o yazmıştır (Temmuz 1500).
5 Ekim 1503 tarihinde yazmış olduğu bir kasidenin takdimi dolayısıyla II. Bayezid’den bir hediye almış olan şairimiz, 13 Aralık 1503 tarihinde Mısır sultanına gönderilmek üzere kaleme aldığı name dolayısıyla ödüllendirilmiştir. Şakayık-ı Numaniyye’ye göre Bayezid Cafer Çelebi’ye günlük yüz akçe emeklilik maaşı teklif ettiyse de o bunu kabul etmemiştir. 25 Nisan 1512 tarihinde Bayezid’in, oğlu Selim lehine tahttan çekilmesinin ardından şairimiz, Selim’in cülusunu tebrik etmek için Farsça bir kaside sunmuştur.
Tahttan çekildikten sonra hayatının geri kalanını geçirmek için doğum yeri olan Dimetoka’ya doğru yola çıkan Bayezid Edirne civarındaki Abalu köyünde 10 Haziran 1512 tarihinde aniden vefat etti. Cafer Çelebi bu vesileyle yazdığı mersiyede II. Bayezid’in tahttan çekilmekten duyduğu üzüntüye ve içinde bulunduğu acı duruma hayıflanmasına atıfta bulunur. Bu mersiyenin sonunda bu tür kasidelerde mutad olan yeni sultana dua bölümünün olmaması dikkat çekicidir.”(1)
Yine Der ki:
Ey yüzi tâze bahârum nicesin hoşça mısın
Gül yanakluca nigârum nicesin hoşça mısın
Gam değül derd ile ben hasta olursam hele sen
Ey benim sevgülü yârüm nicesin hoşça mısın
Âhu-yı Çîn gibi her dem beni hûnin-dil iden
Ey saçı müşk-i tatârum nicesin hoşça mısın
Âteş-i şevki ile bağruma dâğ-ı gam uran
Hey büt-i lâle-izârum nicesin hoşça mısın
Andelîb oldı gülistânuna Cafer dimedün
Bir kez ey bülbül-i zârum nicesin hoşça mısın
----------------------------
(1): www.ottomanhistorians.com/
YORUMLAR
İspat edilirse idam edilmesi gerekir demiş aslında. Diğerlerinin kendilerini kurtarmak için söylediği söz delil olmazki bence. Bilmiyorum ama belkide başka deliller de olduğu için ispat edilip idam edilmiştir. Teşekkür ederim Mustafa bey bilgilendirici yazınızı takip edeceğim. Saygılarımla...