- 1014 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BAHTİYAR ŞEMSETTİN DEDE
Ahmet AYAZ
GAZİANTEP HAKİMİYET GAZETESİ-28-5-2012
Çok eski tarihlerde bir Bahtiyar Şemsettin Dede varmış. Şemsettin Dede gerçekten de evinde,eşi ve çocukları ile mutlu,komşuları arasında sevilen ve hatırı sayılan birisiymiş. Şemsettin Dede’nin bu mutlu yaşantısını gören insanlar,“ Bahtiyar ” demişler.Daha sonra da Bahtiyar Şemsettin Dede olarak halk arasında bilinen isim olmuş.
Bahtiyar Şemsettin Dede’nin üç tane oğlu varmış.Üçünü de evlendirmiş,ev sahibi yapmış. Ayrıca üçüne de para vermiş,işyerleri açmış.Kocaman kocaman torunları olmuş.Torunları da okumuş,mevki makam sahibi olmuşlar.Her birisi bir şehirde görev almışlar. Bahtiyar Şemsettin Dede,üç oğlu ve üç gelini ile mutluluk içinde bir hayat sürdürürken eşi hastalanmış ve daha sonra da ölmüş.Bahtiyar Şemsettin Dede,bu sefer eşinin ölümünden etkilenerek iyice ihtiyarlamış.Üç oğlu ile üç tane gelini bundan iyice usanmışlar.
Bahtiyar Şemsettin Dede,bunlardan ekmek aş isteyemez, hatta bir bardak su bile isteyemez hale gelmiş.Sırtının kirlendiğini,elbiselerinin kirlendiğini bile söyleyemez hale gelmiş .Üzerinde bulunan bütün
taşınmaz malların tapularını da bu üç oğluna devredince,bütün imkanları elinden gitmiş.Bahtiyar Şemsettin Dede’nin bahtiyarlığını, bir garip sel almış götürmüş sanki. Bulunduğu yerin en gözde insanı iken,yerin dibine batacak hale gelmiş.Ama kimseye de bir şeyler diyemez,sesini soluğunu çıkaramaz olmuş.
Bahtiyar Şemsettin Dede’nin bir çıkmaza düşüş durumunda, bir kan kardeşi imdadına yetişmiş.Önce durumunu öğrenmiş,daha sonra da akıl vermiş,“ Yalnız bu defa çok dikkatli olacaksın,sana ne dediysem, bütün ciddiyetinle uygulamaya koyacaksın! Ben aklı hiçbir kimseye vermem.Sen yanımda çok kıymetlisin.Ekmeğini yedim,kahveni içtim. Bir kahvenin kırk yıl hatırı var.Sen benim yetmiş yıllık arkadaşımsın,evvel Allah’ın sayesinde sana yardımcı olacağım.Şimdi beni iyi dinle! Dediklerimi tut” dedikten sonra başlamış konuşmaya.
“ Bak şimdi Bahtiyar Dede! Sana borç olarak yüz tane Osmanlı altını vereceğim.Bu altınları gizli gizli saydığını, üç gelinine ve üç oğluna da göstereceksin.Hepsine de ayrı ayrı,ben ölmeden
önce bu altınları şu halının olduğu yeri eşip gömeceğim. Sakın kimseye söyleme! Ben öldükten sonra çıkarır alırsınız.Yalnız hısım ve akrabalar başınızdan dağılmadan burayı eşmeyin dersin” Arkadaşı bu tembihi tamamladıktan sonra en yakın bir zamanda da yüz altını bir keseye koyup,Bahtiyar Şemsettin Dede’ye teslim etmiş.
Bahtiyar Şemsettin Dede gizliymiş gibi saydığı altınları evde hangi gelini gördüyse, ona,“ Kızım gözlerim iyi görmüyor ama, bu kesedeki altınların adedi yüz tane olmalı.Şuraya yanı başıma azıcık otur da, bunları seninle birlikte sayalım. Ben ölmeden önce de bunları şuracığa gömeceğim.Sakın ha! Başka kimseye söyleme” demiş. Bunun bu halini üç gelin ve üç oğlan görünce şaşkına dönmüşler..
Bahtiyar Şemsettin Dede’yi üç gelini ve üç oğlu birbirlerine inanmamışlar..Yedirmişler, içirmişler. Temiz temiz de giydirmişler. .Bahtiyar Şemsettin Dede yeniden bahtiyar olmuş..Hem de ne bahtiyar! Yaşam böyle sürüp giderken,bir gün ölüm gelip kendisini götürmüş. ,Bahtiyar Şemsettin Dede vefat eder.etmez, bu üç oğlu ile üç gelini
cenazeyi adeta bir gelin gibi süsleyerek;güllerle çiçeklerle en güzel esansları dökerek mezara koymuşlar. .Kefeni solmadan da en güzel mermerlerden,en güzel mezarı yaptırıp,baş taşına da,“ Bahtiyar Şemsettin Dede,mahşerde de bahtiyar olasın” diye yazdırmışlar.
Şimdi gelelim asıl meselenin özüne! Bahtiyar Şemsettin Dede’nin taziyesine gelenlerin devamlılığı epeyce uzun bir zaman almış. Ama nihayet günler geçmiş, beklenen zaman gelmiş. .Bu defa üç oğlan ve üç gelin,Bahtiyar Şemsettin Dede’nin belirlediği yeri terk etmek bilmez hale gelmişler. Aradan günler geçmiş. .Olayı biribirilerine ayrı ayrı anlatınca,üçüne de söylendiği ortaya çıkmış. .Gösterilen yeri üçü birden eşip, altınları eşit olarak bölüşmeye karar vermişler. Altınları bölüşme sevinci içinde gösterilen yeri eşmeye başlamışlar..Kan ter içinde, ve yorgunluğun sonunda, gösterilen yerden,içi çivi dolu bir kese çıkmış. Kesenin içinden de bir mektup çıkmış. .Mektubu okuyup, bakmışlar ki, mektup ta,“ Ölmeden önce oğluna,kızına mal verenlerin yetmiş bin sülalesini, taaa beşikten mezara kadar yetmişbin kere (…)…..” yazılı. .Orada donup kalmışlar. .Hanya’yı Konya’yı da iyice anlamışlar.