- 988 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KURTLARIN DANSI...
O Kış Karadenizde oldukça sert geçmişti...Özellikle sahil şeridi dahi alışık olmadığı bir ağırlıkta yaşadı bu beyaz mevsimi...Yer,yer üç metreye ulaşan kar kalınlığı hayatı oldukça zorlaştırdı...
Behçet ondördünü doldurmuş,onbeş yaşına girmenin sevincini buruk bir şekilde yaşıyordu..
Birkaç yıl süren sıtma ile mücadelesini Yaradanın lütfu ile kazanmış,fakat eğitime uzun müddet ara vermenin ezikliği;aile büyüklerinin ilgisizliği ile birleşince ruh dünyasında ağır bir yumak oluşturmuştu...Matematik dersindeki başarısına rağmen,ebeveyinleri tarafından farkedilmemesi iç dünyasını fazlası ile etkilemişti..Hiç değilse diğer kardeşleri gibi İstanbula meslek edindirme kurslarına gönderilebilirdi...Ama nerede? Yaşadığı hastalık sadece onu en sevdiği eğitimden uzaklaştırarak cezalandırmamış;ailesi de ilgisiz kalarak ikinci cezayı kesmişti..Oysa çokaz bir ilgi ile nerelere ulaşabileceğini tahmin edebiliyordu..Ama o ailenin en zayıf bireyi idi...Ya da öyle algılanıyordu..
İşte bu soğuk kış ona bir fırsat kapısını aralıyor diye düşünmüştü..Babası ile ağabeylerinin konuşmasına istemiyerek misafir olmuş,on gündür şehir merkezine 7 km uzaktaki çifliklerinde mahsur kalan hayvan gurubuna ulaşmanın zorluklarını dinlemiş;kimsenin cesaret edememesi noktasında ortaya atılarak bu işi başarabileceğini söylemişti..Bu teklife en çok babası sevinmiş,merak ve heyecanla :Başarabilir misin? Sorusunu sormuştu...Ne demek tabii başarabilirim cevabına;ağabeyleri oldukça hayret etmişlerdi...
Büyük ağası ile çifliğe gönderilmeleri kararı almıştı aile meclisi...
Yapacakları teker,teker anlatıldı..Karşılaşılacak güçlüklere alınılacak pozisyonlar birer,birer ifade edildi...Su geçirmeyen çizmeler,yün çoraplar,yün iç çamaşırları,sadece gözlerini açık bırakan yün şapkalar ihtimamla kuşanıldı..Özellikle en tehlikeli durum olan aç kurtlara karşı yapılabilecekler defalarca tekrarlandı...
Anne ve babasının duası ile yola koyuldular Behçet ve ağabeyi...
Şehirden çıkmak bile saatler almiştı.Karda yürümek oldukça zordu..Güneş cılız ışıkları ile tepe noktada iken,yol yarılanmamıştı bile..Yarım saat geçmemişti ki ,hava kurşundan bir kubbeye dönüşmüş,kar tanecikleri havada uçuşmaya başlamıştı..Uzaklardaki kurtların uluması ağabeye geri adım attırmış,kardeşine geri dönmeyi teklif etmişti...Behçet anlamlı bir görevle vazifelendirildiklerini ileri sürerek şehre geri dönmeyeceğini,görevini tamamlayacağını hararetle belirtmişti.Büyüğünün uzun süren ikna çabaları da fayda etmemiş,ağabey evin yoluna geri dönerken;Behçet lapa,lapa yağan karın altında yün papağı delercesine ıslık çalan,rüzgarın ince ve donduran fısıltısı ile adımlarını çiflik tarafına zorlukla atmaya başlamıştı bile...Çok ötelerden gelen kurt ulumaları,korku ile cesaretin mücadelesini,ölümsüz bir tablo gibi çizmeye başlamıştı ruh arşivinde...
Belki saatler sonra yakın yerleşkeden bir avcı gurubu ile karşılaşmıış;ilerideki ormanda kurtların olabileceği uyarısına hiç aldırış etmemişti...Biran önce görevi tamamlamağa proğramlamıştı kendisini..Hava kararmaya başladığında bir kilometrenin üzerinde yolu bulunmaktaydı..Çifliğin hemen altındaki koruda ağaçlara tutunarak yürüyordu ki birkaç metre ilerde bir çift gözün parlaklığını farketti..Karşısında duran bir kurttu,kendini zorlukla bir ağacın üzerine attı..Fazla bir zaman geçmedi ki aşağıda 10 çift göz saymıştı..Aç kurtlar hemen etrafında ölüm dansına başlamışlardı bile...
Nekadar bir zaman diliminin geçtiğini bilmiyordu ki üşümeye başlamıştı...Kurtların gitmeyede niyetleri yoktu..Belliki avlarının donarak aşağı düşmesini bekliyorlardı..Çıkardıkları hırıltıdan günlerce aç oldukları belli idi...Evden ayrılmadan önce kurtların saldırısına uğradıklarında ağaca çıkacaklarını biliyorlardı ama sonrası hiç anlatılmamıştı...Birden aklına ilkokul öğretmeni Emin Beyin ifadeleri geldi..Anlatılanlar kendi durumu ile tıpa tıp uyuyordu...Birkaç damla kanı zayıf olan bir kurtun üzerine akıtmalıydı...Bu kurt kesinlikle lider konumundaki bir kurt olmamalıydı..Önce ayışığı altında bir çelimsiz hayvanı tesbit etti..Elindeki tara bıçağı ile sol elinin baş parmağını kesti..Üzerinde birkaç damla kan öbeklendi ,dikkatle o çelimsiz kurtun üzerine saklandığı dalların arasından damlattı..Ortalık birden karıştı damlayan kanın kokusuna diğer kurtlar saklandıkları yerlerden fırladılar,müthiş bir boğuşma başladı zavallı hayvanı arkadaşları on dakikada boğdu ve parçaladılar..Bir saat geçmemişti ki hiç bir ses işitilmiyordu..Kurtlar bölgeden uzaklaşmıştı..
Çifliğe nasıl ulaştı onu pek hatırlamıyordu Behçet,salondaki ocağı yaktı sabah zor uyandı..Söylenilenleri güçlükle yerine getirdi .Bitkin hayvanlar zorlukla kendine geldiler..
Babası iki ağabeyi ile iki gün sonra ulaştılar Çifliğe..
Takdir bekleyen Behçet,’Canınamı susadın be oğlım neden ağanla Şehre dönmedin..’Sözleri ile karşılaştı..’’
Kurtların dansını ve yaşadıklarını aylar sonra yalnız annesine anlattı...
Annesi sadece KURT ADALETİ cümlesini söyledi...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.