- 821 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
çığlık
Faşizm hep bir kılıkta çıkardı karşımıza… Bu sözcüğü duyunca; filmlerdeki kötü adam karakteri canlanırdı gözümde… Hakim bir sınıf vardı hep; yani ezen bir zümre… Geniş halk kesimleri baskı ve şiddetle yönetilirdi… Kitaplar öyle yazmıştı ve öyle belletilmişti bizlere… Kötü adamlar birden gelir, yönetimi ele alırlardı… Sonrasında baskı, zulüm ve işkence… Ve elbet sömürü de…
Faşizm; artık boyut değiştirdi bence… Sessiz ve sedasız geliyordu artık… Ve insanların saklanıyordu bedenlerine… Yavaş yavaş hasta ediyordu insanları… Ve kimse bilmiyordu hasta olduğunu üstelik… Kimse anlayamıyordu toplumun yavaş yavaş delirdiğini böylece… Demek Faşizm; kılık değiştirme ustası olmuştu işte…
Kirlenme her yerde vardı… Her şey birikiyordu zamanla… Ve insanlık adına, utancın tuğlaları örülüyordu bir bir işte…
İtiraz etmeyen geniş bir kesim vardı karşımızda… Üstelik mutlu olduklarını da düşünüyorlardı… Bir masal ülkesinde yaşıyorduk hep birlikte… Birileri hep ninni söylüyordu… Ve uyuyorduk bizler… Masal masal içinde…
Hastalık genetik kodlamalarla girmişti bünyemize… Ve genlerimiz bozulmuştu bizim… Toplumsal patlama olmayacaktı artık… Dibimiz delinmişti adeta… İnsanın sefaleti dökülüyordu yerlere işte…
Bu ülkeden kestim umudumu ben… Gömdüm en güzel duygularımı Kızılay’ın göbeğine… Başkentin ara sokaklarında yitirdim insanlığımı… Yerin bin kat derinlerine saçıldı duygularım… Ve ben döküldüm yerlere işte…
Yaşananların öncesini yazmıyorum… Bilen biliyor… Bir şekilde göründü karelerde… Ben bir ‘anı’ paylaşmak istiyorum sadece… Karelere girmeyen… Benimle birlikte, birkaç insanın yüreğine çizilen bir resimi sadece…
Yaldan geçenler… Şöyle dönüp bakmayan insanlar… Söyledim ya sizlere… Korku dağları da sarmamış üstelik… Bence; o duygu da yok artık bizlerde… Duyarsızlaşmışız biz… Başka bir sözcük var mı bilmiyorum inanın… Eksiksem sizler koyun adını ne olur…Çaresizlik içimi yakıyor işte…
Bir kadın vardı… Bir kadın… Yaşlıca… Güzel giyimli… Çağın kadını… Feryadı kulaklarımda…’’ Vurma… O bir öğretmendir… Vurma… Vurmayın’’ sesleri… Bir hınç ve öfke… Kendini kaybetme hali… Gözlerde dehşet saçan bakışlar… Ve ardı ardına inen coplar…
Bu nasıl bir öfkedir… Nasıl bir ruh halidir böyle… Hangi kitap yazar bu psikolojiyi bilmiyorum inanın… Ama alt benliklerimizde lime lime çürümeler var işte…
Sadece, ben ne yaptım diyen bir çığlık var kulaklarımda… Donup kalan bakışlar vardı geride… ‘’Ben bir öğretmenim; vurmayın’’ diyen bir ses kulaklarımda… Yüreğimdeki insanlık kırıntısı da yitip gitti böylece…
Şimdi o iki memur… Akşam gitmişlerdir evlerine elbet… Ve olasıdır ki… Çocukları da vardır onların… Ve üstelik bugün ne öğrendiniz yavrum da demişlerdir bence…
Öğretmenleri dövmenin keyfiyle yemişler midir yemeklerini, içmişler midir çaylarını… Başlarını koyduklarında yastığa… Görevlerini yapmanın huzuruyla uyumuşlar mıdır ki sizce…
İnsan olma adına yaparlardı öğretmenler eskiden… Öyle demişlerdi hep bizlere… Demek zamanında çekilen kulakların hıncını aldınız bizlerden… Ve öğretmenlerin, vurdukları yerden gül biterdi ya eskiden… Demek şiddet; şiddeti doğurmuştu… Yapılanlar yanlışmış demek ki… Şimdi kan damlıyor yüreklerden…
Yine eksiklik bizde… Sizlerin suçu yok elbet… Yetiştiremedik sizleri… Ne yapalım… Bize de kısmet olan biber gazı, cop, hakaretler… Ve kin ve öfke dolu bakışlarmış işte…
Hadi üzülmeyin… Bu ruh hali bizlerde de var… İnsanlığın sefaleti, sadece sizlerin üzerinde dökülmüyor ki yerlere… Toplumsal şizofreni yaşıyoruz ve kirlenmişlik her yerde bence…
Bu yazıyı hiç yazmayacaktım… Ama yine de kendimce not düşmek istedim geleceğe… Okunur mu bilmiyorum… Bundan da emin değilim ya artık… Olsun… Yazdım işte ben de…
Şimdi son sözü Y.Özdil’e bırakıyorum…
‘’Evlatlarınızın geleceği için çırpınan, öğretmenlerimizi öldüresiye döverlerken gıgınız çıkmıyorsa…
Siz hangi yurdun yurttaşısınız…’’Kaldı mı… Kaldık mı…
Toplumsal şizofreni her yerde…
Umut mu; bitti içimde…
Masal, beni de çekip aldı içine…
Yalnız, O kadının haykırışları kaldı geride…
Bu bir umut olabilir mi sizce…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.