- 3562 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
SAHTE İLAHLAR VE YARATANLARI
KULLAR SÜRÜSÜ
Yılmaz Güney’in o ünlü filmi “Sürü”den değil,kişilikleri yok edilmiş, kul ve sürü haline ge- tirilmiş bir halktan söz ediyorum.O halkı izleyince demokrasinin ve özgürlüğün insan yaşa- mında ne denli önemli ve gerekli olduğunu bir kez daha anladım.
Sözünü ettiğim o ülkede seçim, demokrasi ve özgürlük yok.Babadan oğula geçen ilkel bir yö netimi var.İnsanları ilah haline getirilmiş bir kişiye kul edilmişler.Yıllarca zorbalıkla o sahte ilaha tapmak zorunda bırakılmışlar.Öldüklerinde bile o ilahın tepeden onlara baktığı- na ve onları denetlediklerine inanacak kadar korkutulmuş ve sindirilmişler.
Milyonlarca insanı var o ülkenin ama tek kişisi karar verir.Ordusu ve sözde meclisi de o zatın ağzından çıkan lafı onaylayarak noterlik rollerini yerine getirirler.İnsanlara ağlayın diyorlar topluca ağlıyorlar,alkışlayın diyorlar topluca alkışlıyorlar.Sürü gibi,çobanı ne isti- yorsa ona uymak zorundalar.Ne karşı çıkacak güçleri ne de şikayet edebilecekleri merci- leri var .Eleştirmek de ne hadlerine.Çaresiz kılınmışlar.Ama hiç mi o halkın suçu yok? Elbette var.O sözde ilahları yaratanlar onlar değil mi?.
Bir de çıkarları gereği o sözde ilahı ayakta tutan ve yaşatan yalaklardan ve çıkarcılar- dan oluşan bir çember var. O menfaat çetesi sürekli olarak halka o yapay ilaha tapmaları için gaz vererek yalan-yanlış politikalarla halkı şartlandırıp yönlendirerek politikalarına destek kazandı- rırlar. Suriye,Kuzey Kore,Libya,Irak...gibi bir çok ülkede olduğu gibi.Bu hal uzun yıllar devam edince de o halk tamamen kişiliksizleştirilerek köleleştirilmiş,insani bazı değerleri bilemeyen, robotlaştırlmış,ruhsuz bir toplum haline getirilmiş olur.Çünkü uzun bir süre boyunca yaşanmayan o insani değerler zaman geçtikçe anlamını yitirmiş- tir.
Sadam’ı idam ettikleri halde Iraklılar hala ondan korkuyorlardı .Ruhu gelip yine kafalarını koparacak korkusunu yaşayan binlerce Iraklı vardı.İçlerine sinmiş o korkuyu hemen sö -küp atmak kolay olmadı.
Kuzey Kore’nin diktatörünün ölümünü televizyondan bir hafta boyunca izlediniz.Orada bir hafta boyunca yaşam dondu adeta.Diktatörün babası ölünce ağlamayanların başına gelenleri bildikleri için o halkın korkudan, o soğukta eldiven ve başlık da yasaklandığı için nasıl ağla- dıklarını veya ağlama rollünü yaptıklarını ve kendilerini paraladıklarını ve nasıl komik bir du rum meydana getirdiklerini gördünüz..O zavallı halka acıdım.Zorbalık yüzün- den nasıl da çare siz hale sokulduklarını,zulüm edildiklerini izledikçe özgürlüğün ve demo- krasinin önemini bir kez daha anladım..
Peki sürü haline getirilmiş böyle bir toplum ne yapabilir? Yaratıcılığı olabilir mi?Düşüncesi- ni ve fikrini açıklama özgürlüğüne sahip olmadığı için ileri gidebilir mi? Örneklerini gördük, eğer Irak’ta demokrasi ve özgürlük olsaydı Amerika oraya girer miydi? En azından muhale- fet olsaydı Sadam’a hatasını söyler onu yanlış yola sapmaktan alıkoyardı.Muhalefet özgür- lük demek.Muhalefet olmazsa tek tip düşünce,tek tip politika ülke yönetimine hakim olur. Yanlış da olsa o tek tipililik kabul ettirilir.Bunu Hitler de Musolini de ve diğer demokrasisi olmayan ülkeler uyguladı.Sonuçlarını gördük ve görmeye de devam ediyoruz.
Tek tip halk,tek dil,tek ırk,tek din,tek lider...eğer çözüm olsaydı Araplar tek devlet olur- lar ve daha ileri giderlerdi.Demek ki tek tip düşünce veya politika yani tek tiplilik asla çö- züm değil ve er veya geç iflas etmeye mahkumdur.Çünkü yapay bir oluşumu zorbalıkla de- vam ettiremez siniz.Onu ancak özgürlük ve demokrasi içinde yaşatabilirsiniz,gelişmeyi, çağdaşlaşmayı ve refahı da ancak özgür bir toplumda gerçekleştirebilirsiniz.Ne zaman ki çıkar çetelerinin yarattığı bu yapay ilahlardan halk kurtulur o zaman insanlar insanca ya- şamaya ve uygarlık yolunda ge- lişmeye başlarlar.Unutmayalım,bu yapay ilahları biraz da biz bilgisizliğimizden ve acizliğimiz den yaratıyoruz. Sürü olmamak için kendimize güven- memiz ve bilgi gücümüzü kullanmamız lazım ve galiba tek silahımız da o olmalı.Çünkü bilgi tüm sırları,yapaylıkları ve kapıları açan tek ve en güçlü silahtır.
Reşit YAMAN
3 mart 2012.İstanbul
[email protected]
YORUMLAR
Yukarıdaki yorumları hayretle okudum.İbrahim durmuş ukalalık ederek yazımın sadece biçimiyle ilgilenerek onu da haksızca kötülemiş.Oysaki ben bir dil öğretmeniyim ve ne yazdığımı biliyorum.Bazıları gibi sıradan ve düz yazmam.Cümlelerimde bazı anlam derinlikleri yatar ama İ.Durmuş oradaki gerçekleri görmezlikten gelmiş.Kişinin fikri yoksa reaksiyonu da şeklen olur.Metin Özkan'nın ise Kuzey Kore diktatörünü eleştirmemi yanlış anlamış .Yazık ki o iki vatandaşın da nedense fikirlerle hiç ilgileri yok.En saygın ve fikirsel eleştriyi Aynur Hanım yapmış.Onun da ilk cümlesi çok acı bir durumu dile getiriyor.Yazım çok yerinde bir tespitte mi bulunmuş dersiniz?
İyi bir konu ama,
birikim,
düşün,
idrak,
dil ve
estetik yetersizliği yüzünden yüzüne gözüne bulaştırmışsın be kardeşim.
REŞİT YAMAN
heykelin altına yazarsınız kime ait oldugunu sorun kalkar
mertce_1963 tarafından 3/7/2012 5:16:47 PM zamanında düzenlenmiştir.
REŞİT YAMAN
mertce_1963
Keşke o resmi eklemeseydiniz. Yanlış anlaşılabilmeniz çok muhtemel...
Sözlerinizin bir kısmına katıldığımı da söylemeden geçemeyeceğim. Fakat çok fazla yazım yanlışı var. Keşke bu ağır konuya biraz daha özenseymişsiniz.
Saygılar.
Aynur Engindeniz tarafından 3/7/2012 11:37:26 AM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
mertce_1963
Aynur Engindeniz
Resim konusunda fikrimi zaten söylemiştim. Saygılar.