- 705 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sezeryan Doğum
Kışın ayak izleri var dışarıda… Havalar soğuk… Kar ve yağmur, yağmalarına devam edecek bir süre daha…
Yağmur ve kar, tüm ince ruhları okşamaya devam ediyor… Silip süpürerek tüm kirlenmişlikleri toprağın bağrına itiyor… Ana’nın bağrına… Toprak ananın işte… Temizlenip, güzelleşip yeniden dönebilsinler yeryüzüne diye…
Umut toprakta… Tohuma yatmış her yer… Yeşilliğin ayak izleri saklı en diplerde… Güzelliğin, bereketin, yeniden çoğalmaların titreşimleri var toprakta… Açacak güneşi beklemekte…
Umutsuzluk bir vahadır yüreklerde… Ve nasıl ki; dünya cesur ve yaratıcı insanların ellerinde şekillenir, bu sessizlik doğumun ayak seslerini taşısın içinde…
Sezer yan diyorlar doğacak çocuğa… Varsın desinler… Baba ve anne olmak öyle kolay değil ki… Sol; sosyal demokrat toplum böyle sancılı oluşuyor işte… Ne yapabiliriz; bizim de geleneklerimiz böyle…
Güneşte öyle hiç kolay açmıyor ki…
Zihnimde fırtınalar kopuyor yine… Yüreğim yaklaşan kasırganın ayak seslerini hissetmekte… Ne yalan söyleyeyim; ürkek bir güvercinin korkuları ve yürek çarpıntıları var içimde… Bir girdap beni çekiyor en diplere…
Her dönmelerde ruhum bir yerlere savruluyor sanki… Ayrışmanın ve ayrılmaların hüznü var içimde…
Girdap yüreğimde bir kan kuyusu oluşturmakta… İnceden inceye de kanıyor yüreğim… Oysa; umut estiği her yerde güzel türküleri taşımıyor mu bize… Söyle… Sevinç ve mutlulukların kanatlarına bindirmiyor mu bizleri… Ve nasıl güzel günler göreceğiz… Maviliklere nasıl süreceğiz gemilerimizi… Varsın kanasın yüreğim öyleyse… Güzel sesler, güzel türküler uzaktalar ve hep yakındalar… Uzakları yakın etmek, yakınları uzaklara taşıyabilmek değimlidir umut sizce…
İktidarın ışığı, hiç benzemiyor güneşin renklerine… Yoksa iktidar olmak, ışığın renklerini çalma sanatı mı sizce…
Göz kamaştıran ışıkların altında yaşam sürenlerin, bir gün sahne ışıkları sönünce… Kalakalınca tek başlarına… Yalnızlık nasıl bir duygudur ki… Yalnız kalakalmak hani… Sahnenin bir köşesinde tek başına işte…
Ayağın altında kayınca toprak… Yalancı alkışlar, pervane dönüşler bitince çevrelerinde… Neler düşünürler acaba iktidar sahipleri… Hangi ruh hallerine bürünürler mesela… İç çekişmeleri nasıl olur, hıçkırıkları, hüzünleri sizce… Ve neden paylaşmazlar ki bunları…
Yalnızlaşmanın içlerinde yarattığı depremleri neden anlatmazlar ki bizlere… Ya da ne bileyim; yalnız kalacaklarını bilenler… Son çırpınışlarında neler düşünürler mesela… Ölmek gibi bir şey mi bu yoksa… Ve neden ölümü sessizce sevip kabul edemezler ki sizce…
Ölmek; güzel ölmek hani…oysa ne güzel bir şeydir böyle…
Eyy! İktidar; nelere kadirsin sen söyle…
Benim için; en büyük karanlık ve acı… Ne ölmek, ne yalnız kalmak, ne de yoksul kalmaktır… Umutsuz olmak, en gerçek ölüm değil midir sizce…
Kılıç kanıyor, Deniz ağlıyor demiştim bir yazımda… Kanamalar sürüyor… Ağlamalar yüksek hıçkırıklara dönüyor işte…
‘’Fouche’’ sahnenin son kez tozlarını yutacak belli… Katkıların da var elbet… Yok sayamayız ki… Meşaleyi bir kez gerçek sahiplerine vermelisiniz… Alsın artık örgüt dizginlerini eline… Bu tay; başka türlü nasıl şaha kalkabilir ki… Söyle…
Sahne kimselere baki kalmıyor, biliyorsunuz… Bu bir koşuysa… Uzun soluklu bir koşuysa siyaset eğer… Yuttuğunuz tozların, döktüğünüz terlerin bir anlamı kalacaksa geride… İktidar tanımını vurun bir kez yerlere işte…
Yalnız kalmanın, iktidarı yitirmenin ayak sesleri var kapıda… Gerçek bir doğum mu… Yoksa sezaryen bir doğum mu… Bekleyip göreceğiz işte…
Siyaset bir aşk ise; maşukları bizleriz… Unutmayın bunu… Bunu bilenler gelsin artık… Kar ve yağmur da yeterince yağdı toprağa… Tohum da çatlamak üzere…
Bereketli olacak yarınlarımız… Ve dünya güzelleşecek bir gün elbet… Öyle ya da böyle işte…
YORUMLAR
İçerik yönünden size katılmadığım yönleri olsa da, nefis anlatımınızdan dolayı yazınızı ayakta alkışlıyorum.
Şahsen ben, mecliste bulunan dört partinin de, samimiyetinden şüpheliyim. Hiçbirinde demokratik ortam göremiyorum. Sizin özlemini çektiğiniz şey, ancak ve ancak, lideri bütün partililerin seçmesiyle olur. İnşallah öyle günlerde görürüz.
Selamlar...