- 691 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yalnızlığın Kanat Sesleri 3
Bir yok oluşun yeşile çaldığı an kadar saçmadır yalnızlık. Doğa küskün yeşile ve renkler beyhude bir hüznün siyahında yok oluyorlar. Keşke yalnızca gözlerin için sevseydim seni.
Parmakları betona batırılmış bir bezginim ben, acı içerisinde bütün kelimelerim, kangren olan bir hayatın acı çığlığı var ruhumun örselenmiş, gizli saklı labirentinde. Keşke yalnızca saçların için sevseydim seni.
Yer çekimsiz bir coğrafyanın çakılı kalmış, başı dik ve eğilmeyen onuruyduk oysa biz. Şimdi biz, bir maymunun cesaretini giymiş aptal birer Darwin kandırmacasıyız. Yer çekimsiz sevdaların cambazıyız sanıyoruz kendimizi ama bir neanderten kadar değil gerçekçi giysilerimiz. Keşke yalnızca güzelliğin için sevseydim seni.
Adı kazığa geçirilmiş bir savaşın kendinden emin savaşçısı gibi onurluyuz. Oysa kazık yemişiz savaş meydanının tam orta yerinde, sırtımızı dayadığımız bizden geçmez sandığımız canımız her şeyimiz üç kuruşluk sorumluluk için satışa getirmiş bizleri. Ey kendinden emin savaşçı, arkandan ne diyecekler hiç düşündün mü, düşündün mü beş para etmez düşmanların kahkahaları arşı deliyor. Keşke yalnız göze aldıklarım için sevseydim seni.
Sağım sonum sen! Elim gönlüm sende! Çocukçaydı inan ve ben bu çocuğa inandım, ruhumu verdim oynasın diye, bedenimi emanet ettim gecenin bir yarısı üşürse sarılsın diye. Ve beni ben yapan tüm cümleleri huzurunda köle ettim, oysa sen kelam bilmez bir cahil gibi ilgisiz kaldın yazdığım her şeye. Keşke sadece yaraların için sevseydim seni.
Her gün üç kayıp ruh örselenmiş bedenime tecavüz ederken, sırf sana dokunmasınlar diye hayalet avcılarına inanan bir çocuk gibi Tanrı’ya dua ediyorum; ’’Ne olur uzak tut onları.’’ Hakikaten kafama tüküreyim bir çizgi film masumluğuyla ve çok çocukça sevdim seni. Keşke sadece çocuk olduğun için sevseydim seni.
İçimde yankılanan yüzünün tebessümü yırtıyor lanet olası seni bekleyen bedenimi, liğmeliğme olmuş onurumun isyanı var varlığıma. ’’Ey ya hep ya hiç diyen gurursuz beden, hani hep seninle olacaktı?’’ Keşke sadece bir hiç için sevseydim seni.
Ruhumdaki umutsuzluk evrimini tamamlıyor ve hangi yüze baksam paranoyak bir ruh hastasının umudu var, hangi yüze baksam evrim sana tamamlıyor kendini. Ve sen başka bir şehirde varlığımdan habersiz arsızca uyuyabiliyorsun. Keşke sadece ölmek için sevseydim seni.
Yeşili sevişin geliyor aklıma, hangi çorbayı sevdiğin ya da en çok sevdiğin yazar, seviyor sevmiyor. Papatyaları sevişin ve sevmiyor demişçesine falların, bir sinir harbinde beni yüz üstü bırakıp gidişin geliyor aklıma. Gitmek bu kadar kolay mı, ki sen bana ne zorluklarla gelmiştin! Ruhu beş para etmez nefislerin içinden çektim aldım seni. Keşke sadece bunun için sevseydim seni.
Şarkıların gözü çıksın hiçbiri ’’Benden yana!’’ değil. Hangi şarkı çalsa beynimin sen sokağında bir çocuk ölmeye gidiyor. Elinde peçeteden bir gül onun cesaretiyle ölüme meydan okuyor. Ah sen de çocuktun kıyamıyorum. Keşke sadece üşürken bana sarıldığın için sevseydim seni.
Sevgim, sevmen için yeterli bir sebep değil, çünkü sen taştan bir okulun taştan derslerine gömülmüş mezar gibisin. Kalbin durgun, tıpkı duyguların gibi. İşte en yavşak sevme biçimi burada başlıyor. Bir kitap kadar değerin yokken bir kitap dolduracak yüreği ortaya koyabiliyorsun. Keşke yalnızca ’’Nietzsche’’ için sevseydim seni.
Hak etmediğin sözler için üzgünüm ama sen hak etmediğim depresif gidişin için ...
İlaçların doldurur umarım yerimi, çünkü ben artık kimsenin ilacı olmuyorum. Keşke yalnızca ’BEN’ olduğum sevseydin beni.
Timur KOHEN