“ BİRGÜNDÜZ”
“ BİRGÜNDÜZ”
Notasız bir bestenin sözleriydi son halin. Anahtarsız açtığım koca iki kanadı olan tahta kapıya gidip kokusunu duydum güncümbüşünün. Islak tahta gururla açtı tek kanadını; tahmin edilmedi ama sığdım daracık aralıktan. Yorgunluğun ilk belirtisi gözlerimden kaçışın oldu. Kovalayamayınca tereddütsüz kendimi attım; yayları sapasağlam olan bir düşkaldırgacına…
Tertemizliğinin sahte olmayan, sandalı altınla kaplanmış; sessiz akan bir nehir e koyuverilmiş kalanı gideni umursamadığı, bohçasında kalan birkaç anı kırıntısı ile hızla akıp gittiğini görürken bir mide bulantısı indi içime. Ne sevimli bir yalnız kalıştı bu sendeki; ne acı bir çöküştü bende ki, ne tatlı bir telaştı giderken seninkisi, ne hüznü dillendirmekti benimkisi…
“Susmak dedin; gözlerine baktıktan sonra susmak. Konuşacak bir şeyin olmayışının körlüğü o. Konuşacak koca bir dünyam varken susmak; yeni doğan bir kelebeğin o gün ölümü gibi”…
Derin bir iç çekmeydi senin susuşlarının bende kalışları. Dışarıda bir çekiç sesi odamın camını zorlardı. Kimi zaman anlamsız düşler kurardım “hah bu oldu” dediğim an kaybolur giderdim adından. Dökülürdü duvarların boyaları; akardı içlerindeki sim halıya, panduflarıma bulaşırdı. Hala giderdim tereddütsüz.
“ Döndüğümde; şehir taze bir nane kokusuna bulanmış, sesler kesilmiş, gözler daha bir keskinleşmiş. Nedir bu olan biten, başlayan sona eren”...
Bir kuş sürüsüne ilişmişti yıllar önce gözlerim. Ne güzel bir gidiş ve uçuştu onlarda ki. Beni de alıp sürüselerdi; nereye gittiklerinin hiçbir önemi yoktu-dönüşlerinin de.
Birgündüz kendini atıverdi akşama sonra. Soldu çiçeklerin renkleri ertesi güne kadar. Sessiz miyim suskun muyum? Bir tren vagonları gibi öndekine koşturur muyum? Sana yetişemeyecek olduğumu bile bile yine de bu sahte baharlara yem olur muyum?
Gidiyorken susuyordun; gözlerime baktıktan sonra “sustun” susmak bu dedin. Susmak hoşçakalmak, susmak sahte bir üzüntüyü dışarı vurmak. Susmak; içimde kendini avutmaya çalışan bir minik bebeğin emziğini ağzına tıkamak. Susmak gereksiz bir gidiş eylemi, ne yüklü bes belli. Ama her şeyi bir kenara koy da, susmak susmaktır işte…
“ Giderken daha hızlı olmak; susmak kaçmaktır işte”…