- 1132 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
Neresindeyiz Yaşamın?
Teknoloji bu kadar ileri, tıp bu denli gelişmişliğinde olsa da, ekonomde "millî safi" ler, "gayri safî" ler, "kişi başı gelir"ler dillerde dolaşıp sakız edilse de, olmuyor, yetmiyorişte gelişmeye, güçlenmeye.
Ne kadarsak, o kadarda kalmak kadermiş gibi..
Peki biz ne kadarız?
"Adet" diyor kişilere şeçtiğimiz yönetenlerimiz!
"Yönetmenlik" deniyor yönetmeliklere..
Komşuluk ilişkilerimiz, örf/âdet bilirliğimiz,İnsanî yardımseverliğimiz kalmadı artık.
Ölen örte/konup, çukura dürtülüyor âdeta.(o da paralı ya!)
"Rant"sız kazanca kazanç denmiyor kazanımlar parayla ölçülür olunca..
Oysa ne masum ve sevimliydik ilk "ınga" sesimizle dünya ya merhaba dediğimizde.
Bizi neler yoğurdu da bu hale geldik böyle?
"eller" demiyorum yoğuran zâlimliklere.Katkı maddelerinin bu denli sıradanlaştığı günümüzde.
"Maşa varken el yakmak" deyimi öğretilirdi eskilerimiz ve büyüklerimizce.(Öğretmenlerimizce.)
Nerede şimdi bu öğretiler peki? Laf olsun torba dolsun misali eğitim çizelgelerinde.
"Ben yaptım oldu" culuk almış başını gitmiş günümüzde.
Eksiğimiz, kıtlığımız, sığlığımız nerede?
Bizlerde mi genetiği değiştirilmiş olduk dersiniz, gıda ürünlerince?
Suskunluğumuz, susturulmuşluğumuz bağlanabilir mi bilgisizliğimize sizce?
O halde matematiğe işlemeyen kafamız, tabiri yerindeyse, basar mı P..ştluğa, i..liğe??
İlgis ne kadardır bilemem ben, sosyolog değilim neticesinde. Vardır sanıyorum ilgisi "Ben yaptım oldu" culukla işimize gelince.
Bilim adamı değil yetişenler, bilgi tüccarları ulemâlar nasılsa..
Gözümüz üstünden kaşımızı, gözümüzdeki sürmemizi,burnumuzdan kılımızı çekerler de sessizce,ağrısız/acısız teknolojik şekilde, aynada tanımayız kendimizi yüz yıkadığımız su,baktığımız ayna ellerinde oldukça..
"Hani bir zamanlar" diye başlayan fıkra ve hikayelerce,doğan bebeğin ebesiyle konuşmaları anlatılırdı.
Dinler ve gülerdik ölesiye.
Meğer doğmadan ölmüşüz ana rahminde!
Bir el sallama adeti bile kalmamış,"güle güle" diye.
Kurgu efekti ile yapılıyor günümüzdeki dizilerde!
Bir de adı vardı bunun bilirsiniz, "sit-kom" diye.
Dlimizi (ki kalmadı) öğretemediğimiz bebelerimiz, harikalar yaratıyor ingilizce nette!
Eskiden, "Harika çocuk" az çıkarmış. Devlet bunlara sahip çıkıp, yurt dışına yollarmış,tüm dahilerin eğitildği yere anladığınızca..
kaçını biliriz bunları adı sorulduğunda?
Ben biliyorum mesela...:))
Sizler de hatırlarsınız eminim, "Sanatçı" ve "Yazar" başlığında!
Bu "Harika çocuklar" Ülkelerine döndüklerinde bizler için iyi işler yapanlardır çoğunlukla. Devletlerine sahip çıkıp, minnetlerini sunmak adına.
Hiç dinlenmez, duyulmazlar oysa....
Kendilerini paralarcasına, sanat yoluyla yapamaya çalışırlar bunu da onun için.
Bakın;
Ne acı bir tablodur ki bu,önce yoksullaştırılıyoruz her yönümüzle, daha sonra işlemeye geçiliyor atölyelerde sarraflarca!Öylesi bir genetik yapımız var ki bizim, sırrına eremedi dünya milletleri yüz yıllarca.
İlk harf ile başladı sanırım bu yolculuk. "OKU" ile dînimiz Kuran-ı kerim de.
Râbbimiz tüm nîmetlerin hasını bahşetmiz de bize, kullanma kılavuzu ile birlikte gönderdiği halde,insanlık hamurumuzda bir fazlalık olmuş her nedense...
Suyumuz mu bol gelmiş, havamız mı eksik bulamıyorum bu eksikliğimle.
Neyse, dönelim konumuza yine.
Bu harika çocuklar neden hep sanattan, sanatçı/yazar lardan olur diye düşündükçe,cevap çıkıyor,taşlar oturuyor yerine.
Atamız, önderimiz, Gazi Mustafa Kemal’imiz ne demişti hatırlarsak?
"Sanattan yoksun bir milletn, hayat damarlarından biri kopmuştur." değil mi?
O hayat damarı ki dostlar,Şah damarımız olmakta!
Bu sebeptendir anlatamayışları, gösteremeyişleri olacakları bu harika çocukların bizlere.
Atamızın kıymetini bildik mi ki değerince, onları dinleyelim de görelim başımıza gelecekleri bir bir.
Elin dış ülkesi bunun üzerine kurmuş çark sistemini işletip duruyor...
Öğütüyor bizden aldıklarını sessiz değirmeninde ve bize döndürdüklerini bu kesimden seçiyor.Biliyor içimizi, var olup işlemeyen beyinlerimizi çünkü.
Duydunuz mu geri yolladığı bir uzay bilimciO yaşlarda almıyor bile onları çoğunlukla.
Demiştim ya hani, nasılsa kurmuş dişlisini...
Yakalayacak ergenlik çağında, lise üniv. hayatında "burs" ayağından!
Giden yoğrulunca yeşil hamuruylan, dönüp ne yapacak geride?
Köyünün yolu bile yapılmamış daha!
Sanatçılar, yazarlar kıt/kanaat yaşarlar, bu özlerindedir, hamurlarındadır çoğunlukla.
değer bildkleri gerçek değerlerlerdir O’nlarca.
Bilir bu karanlık eller, kanlı çarklar böyle olduğunu. Toprağında böylesi emsalsiz zenginlikler vardır güzel ülkemin, madenlerce...
Bu cevheri çıkarıp işleyecek sanaÎÎ yoktur, olması istenmemiş engellenmiştir yüz yıllarca. Biz hamal doğmuşuz, hamal gideceğiz sonunda.
Olsaydık kurtuluş savaşımızdaki karıca, kara fatma, işler çok daha farklı olurdu kanımca.
En büyük engel önlerinden kalkmış, Gazi Mustafa Kemal’lerce...
Amma şanslı milletler bunlar ya!
Birde şu şekilde söylersek,
Amma salak milletiz biz ya!
Bakın bunu hatırlarsınız kolayca, yakın tarihimizden ne de olsa:
Bir ünlü! yazarımız, bilim adamınca konuşup, %...dedi bize hani.
Ne yaptık?
Vay sen misin bize salak diyen dedik ve ispatladık onun da ötesinde olduğumuzu çaresiz!
Az bile demiş oysa.
Yakamayınca, ilk çağ mağara adamlarının bile yapmadığı vahşetle Madımak’ta, rahmetli oldu kalbine yenik.
Hep birlikte düşünelim kimiz neyiz ne kadarız biz?
Anlatılanlar kimler?
Velhasılı, neresindeyiz yaşamın? yaşam bizim ne kadar geri/ilerimizde?
Ne anlatmak istemişler bizlere ve ne yapmışlar bu konularda da biz anlamamışız ısrarla...
8 Ocak 2008
Saygılarımla.
Gönül Ersin Gürsu
**Kiraz çiçeği**
Not: Oktay Sinanoğlu hocamız, Fazıl say İdil Biret ve Suna Kan gibi, yazımdaki konu/olaylara ilham vermiş diğer gerçek aydınlar ile sanatçı ve Yazarlarımıza teşekkürlerimle.
YORUMLAR
Teşekkür ederim genç arkadaşlarım.
Akıl sağlığım elverdiği sürece yazıp konuşmaktan, fikirlerimi paylaşmaktan geri durmayacağım. kendimce çıkışlarım var fakat, beklentim gençlerin bu durumda ne düşündüklerini açıklamaları.
Selcan arkadaşımız, takmadan takılmadan uçmayı düşünmüş mesela?
Önce uçmayı öğrenmiş tüm kuşlara annelerinin öğrettiği gibi de, öğretilmemiş olsaydı da genetiğinde olduğunu bilerek uçabilecekmiydi dersiniz?
Ne dersin sevgili Selcan?
Arılara bal yapmayı, karıncalara tutumlu olmayı, yunuslara hava almayı öğreten büyükleri olmasaydı, bunları yapabileceklermiydi dersin canım?
haydi bakalım yeni bir konu daha çıktı düşünmemize.
Sevgi yüklü saygılarımla.