HER ŞEY İNSAN İÇİN ! (Şiir Dinletisi-Dramatizasyon)
HER ŞEY İNSAN İÇİN !
KONU : Şiir Dinletisi (Dramatizasyon)
ŞİİRLER : Sabahattin Kudret Aksal (Merhaba); A. Kadir (İhtiyaç, Çile, Deme), Melih Cevdet Anday (Düzenli Dünya, Nerden Çıktı, Rahatı Kaçan Ağaç) Oktay Rıfat (Son Söz), Orhan Veli (Gün Olur, Rahat, Değil, Yaşamak, Bu Sabah, Kuyruklu Şiir); F.Hüsnü Dağlarca (Çağrı);Ahmet Telli (Yalnızsan Eğer), Bedri Rahmi Eyüboğlu (Paramparça, Ben Senin Hayranınam, Yar Yüreğin Yar); İlhan Berk (Ellerim, Son Yerine) Cahit Saffet Irgat (Rüzgarlarım Konuşuyor); N.Ulvi Akgün’ün (Bir sey var aramızda), Rıfat Ilgaz (İçimizden Biri); Ziya Osman Saba (Cümlemiz), Mehmet Yaşin (Ağlayan Anne), Can Yücel (Bilmelisin ki), Ümit Yaşar Oğuzcan (İnanmakla) Özdemir Asaf (Çizim) Cahit Sıtkı Tarancı (Memleket İsterim) Metin Eloğlu (Uyan)
SÜRE: 25 dakika
OYNAYANLAR: Sunucu, Aydın, Şair, Denizci, Öğrenci, İşsiz, Zengin, Çoban, Çiftçi, Hoca, Ana, Ağlayan Anne, Öğretmen, Özlem, Ressam, Aşık Kız, Aşık Oğlan
DEKOR: Panoya çizilmiş kır manzarası.
SUNUCU :
Merhaba sevgili dostlar, hepinize gönülden merhaba !
Sıcakkanlı insanlarız hepimiz. Bir günümüz bir günümüzü tutmaz. Gün olur bir değirmen taşının bitimsiz döngüsünü yaşar gibi hissederiz kendimizi. Günler geçmez olur, sıkıntıdan patlarız. Bazen de bir yıldırım hızıyla gelişir olaylar, şaşar kalırız. Bazı gün kara kışa keseriz, dipsiz kuyulara düşeriz, her söylenen batar sanki. Bazen de duygalarımızın seline kaptırırız kendimizi, sağnak olur yağarız. Bir kuşun kanat çırpışıyla gelir bazen mutluluk, ıhlamur ağacının kokusuyla ; ya da bir ananın bebeğini şevkatle koklayışında yakalarız onu. Küçük bir tehditle karşılaşsak sincap tedirginliğine düşüveririz kimi gün. Ya da biri damarımıza bassa tırmanıveririz hemen öfke yokuşunu. Sevinç te, keder de, özlem de insan için.
Belki de içimizden bunca şair çıkması bundandır ? Yaşama dair, insana, umuda, umutsuzluğa, öfkeye dair ; özleme, hüzne ; ille de sevgiye, sevdaya dair duyguları en iyi dizeleştirenlere şair deriz. Ve onlara bir başka değer verir, onları farklı överiz.
Bugün arkadaşlarımız sizlere tanınmış şairlerimizin şiirlerinden bir demet sunacaklar. Kaynağını şairlerimizden alan bir duygu seline tutacaklar sizleri ; onların yaşama sevinciyle dolacak yürekleriniz ; kaygılarıyla, sevinçleriyle, heyecanlarıyla sıklaşacak nefesiniz. Evet, “Her şey insan için” diyoruz.
- Aydın sağdan girer (Elinde bir baston, gözünde gözlük vardır). Yavaş yavaş ilerlerken sağa sola meraklı meraklı bakınmaktadır. Sahnenin önüne gelir. Meraklı ve şaşkın bir halde Melih Cevdet Anday’ın “Düzenli Dünya” adlı şiirini okur.
(1) DÜZENLİ DÜNYA
Bayılırım şu düzenli dünyaya
Kışı yazı, Baharı güzü
Gecesi gündüzü sırayla.
Ağaçların kökü içerde
Bütün ağaçların kökü içerde
Dağların başı yukarda
Bütün dağların başı yukarda
İnsanların aklı başında
Bütün insanların aklı başında
Beş parmak yerli yerinde
Baş işaret orta yüzük serçe.
Diyelim kalksa da serçe
Orta parmağa doğru yürüse
Ne haddine!
Yahut akasyanın biri
Başını toprağa daldırdığı gibi
Bir gezintiye çıksa
Merhaba kestane, merhaba çam
Selamün aleyküm aleyküm selam
Kimsin nesin nerelisin derken
Laf açılır mı bizim akasyanın kökünden...
Bir uğultudur başlar rüzgarda
Kökü dışarda, kökü dışarda!
Yahut ne olur koca bir dağ
Başaşağı gelsin...
Aman allah göstermesin.
Bayılırım şu düzenli dünyaya
Altta ölüler
Üstte diriler
gel keyfim gel ! M. Cevdet Anday
- Aydın şiirini bitirmek üzere iken ters yönden Şair girer sahneye. Koltuğunun altında bir kitap vardır. Bilmiş bilmiş gülümsemektedir. Melih Cevdet Anday’ın “Rahatı Kaçan Ağaç” şiirini okur.
(2) RAHATI KAÇAN AĞAÇ
Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Mutluluğun adını bile duymamış
Allahın işine bakın.
Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsimi, rüzgarı, karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı
Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
bir öğrenegörsün sevgiyi, aşkı
ağacı o vakit seyredin M. Cevdet Anday
- Şiir bittikten sonra Aydın’la Şair her iki yana ayrılırak sahneyi terk ederler; onlar ayrılırken Sahneye Denizci girer başında denizcileri andırır bir bere vardır. Neşeli, hareketlidir. Orhan Veli’nin “Gün Olur” şiirini okur.
(3) GÜN OLUR
Gün olur, alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda
Şu ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra .
Dünyalar vardır, düşünemezsiniz;
Çiçekler gürültüyle açar;
Gürültüyle çıkar duman topraktan.
Hele martılar, hele martılar,
Her bir tüylerinde ayrı telaş!...
Gün olur, başıma kadar mavi
Gün olur, başıma kadar güneş
Gün olur, deli gibi... O.VELİ
- Denizci sahneden henüz ayrılmamıştır. Yanına ters köşeden Öğrenci girer . Boynunda bir gravat, elinde bir kalem vardır. Yürürken kalemi kah ağzına sokmakta, hah kalemiyle başını kaşımakta düşünmektedir. Denizci öğrenciye takılır.
- Denizci : “Ne o delikanlı ! Okuldan mı kaçtın.” Öğrenci : “Yok, amca kafama bir şey takıldı da…” Denizci “Neymiş o ?” Öğrenci: M.Cevdet’in “Nerden çıktı” şiirini okur.
(4) NERDEN ÇIKTI
Güneş çıktı ay çıktı
Yer yüzünde bitki çıktı
Hayvan çıktı
İnsan çıktı
Bunca emekten sonra
İsim çıktı, fiil çıktı...
ya bu yalan
bu yalan nerden çıktı? M. Cevdet Anday
- Denizci öğrencinin omuzundan tutar: “Bak evlat işine yarayabilecek bir kaç laf edeyim sana” deyip Oktay Rıfat’ın “Son Söz” şiirini okur.
SON SÖZ (5)
Boğazından lıkır mıkır geçen
Şu suyun kıymetini bil
Nedir ki bu mavilik deme
Pencereden görebildiğin kadar
Göğün kıymetini bil.
Kıymetini bil çiçek açmış bademin
Güneşli odanın, çamurlu sokağın
Beyazın siyahın yeşilin
Penbenin kıymetini bil.
Dirilik öyle bir şey yürekte
Sevinçle çırpınır.
Kavak yelleri eser insanın başında
İnsanoğlu kızar öfkelenir savaşır
Halk için girişilen savaşta
O korkulu sevincin
Öfkenin kıymetini bil
Bil ki bu, budur işte
Güneş yanlız dirileri ısıtır.
Güneşin kıymetini bil. Oktay Rıfat
- Öğrenci ayrılmamıştır. Aydın sahneye gelir, ve ellerini her ikisinin omuzuna koyarak Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Çağrı” şiirini okur.
(6) ÇAĞRI
Nedir yaşamak
Yaşanmamışsa
Nedir İçimizdeki yeşil.
Bir ağaç mı
Bir yaprak mı
Bir gök mü
Nedir içimizdeki yeşil
Nedir ben değilsem
Sen değilsen
Özgürlük değilse
Su veren
Ekmek veren
Ovalar dağlar değilse
Nedirİçimizdeki yeşil. F. H. Dağlarca
- Öğretmen ve Özlem sahneye girer birlikte Can Yücel’in ve Ü.Yaşar Oğuzcan’ın şiirlerini canlandırırlar. Birlikte sahneden ayrılırlar.
- Öğretmen: Ne o kızım ne oldu,
neden yüzün asık?
-Yok bir şey öğretmenim, Ayşe’ye bozuldum biraz.
-Neden, en iyi arkadaşındı senin Ayşe, ne oldu?
Öyleydi ama; hiç beklemediğim bir şey yaptı. Sınıfta beni çok zor bir duruma düşürdü.
-Bak kızım:
DOSTLUK
Bilmelisin ki... (7)
Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez.
Bilmelisin ki...
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır.
Bilmelisin ki...
Karşındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.
Bilmelisin ki...
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da!
Bilmelisin ki...
Tecrübenin kaç yaşgünü partisi yaşadığınızla
ilgisi yok, ne tür deneyimler yaşadığınızla var.
Bilmelisin ki...
Aile hep insanın yanında olmuyor. Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil.
Bilmelisin ki...
Ne kadar yakın olursa olsunlar
en iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir.
Onları affetmek gerekir.
Bilmelisin ki...
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor. Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.
Bilmelisin ki...
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın
dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.
Bilmelisin ki...
Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir. Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz
Bilmelisin ki...
İki kişi münakaşa ediyorsa, bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.
Bilmelisin ki...
Her problem kendi içinde bir firsat saklar. Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.
Bilmelisin ki...
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun,
pişmanlığın uzun yıllar sürüyor. Can Yücel
Öğrenci: “Arkdaşlar da insanı üzebilir onları affetmek gerekir” diyorsunuz öğretmenim. Ama Ayşe, ona olan güvenimi sarstı, bir daha nasıl güvenebilirim ona; nasıl inanabilirim artık ayşe’ye
- Öğretmen: Ayşe kötü bir çocuk değil Özlem; Ona olan inancını köreltme :
(8)
Yaşadığımız dünyada herşey yalan değil
Şu milyonlarca insanın hepsi de yalancı değil
Seven insan inanmak ister, inanılmak ister
Bir gün aldanmak bile o kadar acı değil
İnanmışların güller açar kalbinde her zaman
Bütün korkuları avuçlarından akıp gider
Bir güneş doğar ufkunda pırıl pırıl sıcak
İnanmak biraz da varolmağa benzer
Şüpheleri,yalanları atalım içimizden
Gel,seninle bir yola çıkalım yarın, şafakla
Kimsenin varmadığı bir yere varalım inanmakla
Ümit Yaşar Oğuzcan
- Şair ve Aydın her iki yandan sahneye girer. Şair Orhan Velinin “Baharın ılık sabahları” şiirini okur.
Baharın Ilık Sabahları (9)
Tüyden hafif olurum böyle sabahlar
Karşı damda bir güneş parçası
İçimde kuş cıvıltısı,şarkılar
Bağıra çağıra düşerim yollara
Döner döner durur başım havalarda.
Sanırım ki günler hep güzel geçecek
Her sabah böyle bahar
Ne iş, ne güç gelir aklıma, ne yorgunluğum
Derim ki “sıkıntılar duradursun !”
Şairliğimle yetinir, Avunurum. Orhan Veli
- Arkasından Aydın, A.Telli’nin “Yalnızsan eğer” adlı şiirini okur. Şair’in O.Veli’nin “yaşamak” adlı şiirini okur
Yalnızsan Eğer (10)
Hayatın devraldığı
sessiz bir özsudur acı
birikir yüreğinin kıvrımlarında
ve ağar gözlerine ağır ağır
Bulutlar yere inmiştir artık
ya da gurbettesindir
Unutma
Bir hayalet gibi kapındadır
yalnızlık denilen şey
ufkun kararabilir birden
için çölleşebilir
Kaçışın bile bir adımdır
ya da dönüşündür kendine
Unutma
Her sayfası kederle kararan
bir hüzün defterine döner günler
ve her sabah ’merhaba hüzün’
’merhaba yalnızlık’
diyerek başlarsın hayata
Ama hayat bağışlamayacaktır seni
Unutma
Üstelik günlüğü yoktur hüznün
hiçbir zaman da tutulmayacaktır.
Serüvenlerin yorgun yeniği
elleri titreyen yaşlı bir kadındır hüzün
ya da hasta bir tanıdıktır ancak
hepsi o kadar Unutma Ahmet Telli
“yalnız yaşanmıyor, yaşam birlikte güzel
- her ikisi de sahneyi terk ederler.
- İşsiz ve Zengin her iki yandan sahneye girerler. İşsiz’in pantolonu, üstü başı eskidir. Zengin ise çok şıktır ve elinde şık bir baston elinde bir pipo taşır. İşsiz O.Veli’nin “Değil” adlı şiirini okur.
(12) DEĞİL
Bilmem ki nasıl anlatsam;
Nasıl, size derdimi!
Bir dert ki yürekler acısı,
Bir dert ki düşman başına
Gönül yarası desem
Değil !
Ekmek parası desem değil!
Bir dert ki....
Dayanılır şey değil. ORHAN VELİ
- Zengin ise babacan, akıl verir bir eda içinde ve kasıntıdır. O. Veli’nin “Rahat” şiirini okur.
(13) RAHAT
Şu kavga bir bitse dersin,
Acıkmasam dersin,
Yorulmasam dersin,
Çişim gelmese dersin,
Uykum gelmese dersin.
Ölsem desene ! ORHAN VELİ
- İşsiz sıkıntılıdır, Zengin’e kızgın bakmaktadır. “İhtiyaç” şiirini okur.
(14) İHTİYAÇ
Bu akşam içimde
tuhaf bir sıkıntı var
dünyada sanki bir ben kalmıuşım
sanki herkes
nerde keder varsa bırakmış,
ben nerde bulduysam
toplamış almışım.
Önümde söğüt ağacı
Her zamanki haliyle, çaresiz,
Havuzda su rahat,
Insanlar susmuş.
Sessiz bir yağmur gibi başladı bende
konuşmak ihityacı.
- Zengin gene o babacan, bilmiş havasını koruyarak, öğüt verir gibi “Deme” şiirini okur sahneyi terk eder.
(15) DEME
Bu ne bitmez yolmuş, deme
Bitmedik yol yok.
Bu ne aşılmaz dağmış, deme,
Aşılmadık dağ yok.
Bu ne erişilmez ülkeymiş, deme
Erişilmedik ülke yok.
Kendini kapıp koyverme A.KADİR
- İşsiz, Zengin’in bu yüksekten konuşmasına, kasıntı havasına sinirlenmiştir. Zengin arkasından giderek yükselen bir ton da O.Veli’nin “Kuyruklu Şiir” adlı şiirini okur. Sonra da başını sallayarak Zenginin ters yönünden sahneyi terk eder.
(16) KUYRUKLU ŞİİR
uyuşamayız yollarımız ayrı
Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;
Senin yiyeceğin kalaylı kapta;
Benimkisi ise aslan ağzında;
Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik.
Ama seninki de kolay değil, kardeşim;
Kolay değil hani,
Tanrının günü böyle kuyruk sallamak.
ORHAN VELİ
- İşsiz sahneyi boşaltırken Çiftçi elinde bir çapa ile sahneye girer. Sahnenin diğer ucundaki tabureyi alır, üstüne oturur. Yorgun ve kaygılıdır. Alnındaki teri siler Cahit Saffet Irgat’ın “Rüzgarlarım Konuşuyor” şiirini okur.
(17) RÜZGARLARIM KONUŞUYOR
Gül be toprak, gül yüzüne
öp elini çiftçinin.
Gül be güneş saz benzine
Gül de güller açsın
Kahvede kapğıt açan avare
Şu duvarcı, arabacı amale, amele
Bel bağlamış yedi karış ömüre
Biz de bakabilelim
bir ışıklı pencereden
Bize de pay düşmeli
Şehirden, caddeden, denizden.
İnsan insan paylaşalım
Yaşamayı, komşuluğu, dostluğu
Bağdaş kurup yan yana
bir sahandan yiyelim
dünyamızın sofrasında C. SAFFET IRGAT
- Çiftçi şiirini bitirirken, Aydın aynı köşeden sahneye girer ve seyirciye her iki elini de açarak, bildiri okur gibi İlhan Berk’in “Son Yerine” şiirini okur.
(18) SON YERİNE
Zulmün her türlüsü kötü kardeşler
hiç biri inssana göre değil
ağaç dikmek sabahları uyanmak iyi
iyi hayvanlara bakmak çiçekleri sulamak
rahatsalar uyuyan insanların soluğunu dinlemek iyi
iyi hürlüğü düşünmek
yaşamak onun için
bütün gün çalışmak onun için iyi
bütün çocukların uyuyuşu uyanışı iyi
zulmün her türlüsü kötü İLHAN BERK.
- Hemen ardından Çiftçi elindeki çapayı bırakarak doğrulur ve Aydına doğru ellerini göstererek “Ellerim” başlıklı şiiri okur. Daha sonra her ikisi de sahneyi terk ederler.
(19) ELLERİM
Ben ellerimle uzanırım güneşe,
Ellerimle aydınlanır gecelerim,
Özlerim isterim, çırpınırım,
Sevince ellerimle ağlarım.
Ben ellerimle dokunurum ateşe,
Ellerim benim acılarım.
Bir sıcak duyguya sığarım,
Ellerime doğar rüyalarım. İLHAN BERK
- Özlem Ahmet Uysal’ın “Adı aşk olur” başlıklı şiiri okur.
Adı Aşk Olur (20)
Nisan gelir gene sürer
Yarım şiirlerin sesi
Sürgün bir yaşamdan
Ne kalmışsa geriye
Adı aşk olur tutunursun
Bir dere yatağı ıssız
Yıldız toplar çakıl taşları
Tutuşur kanında böcek
Dolanır diline o dağ yeli
Adı aşk olur tutunursun
Kuşlar ki doğuya uçar
Halkların kan gülüne
Kuruyan tuzu silmeye
Güller sunmaya sulara
Adı aşk olur tutunursun
Nisanlar gelir gene
Bir ot kokusu kalır
Koluna değen yazlardan
Genişler buğulu toprak
Adı aşk olur tutunursun Ahmet Uysal
- Aşık Kız ile Aşık Delikanlı iki yandan sahneye gelirler.
Aşık Delikanlı N.Ulvi Akgün’ün „Bir sey var aramızda” şiirini okur.
Bir sey var aramızda (Aşık Oğlan) (21)
Senin bakışından belli
Benim yanan yüzümden
Dalıveriyoruz arada bir
İkimiz de doğru şeyi düşünüyoruz belki
Gülüşerek başlıyoruz söze
Bir sey var aramızda
Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek
Fakat ne kadar saklasak nafile
Bir şey var aramızda
Senin gözlerinde ışıldıyor
Benim dilimin ucunda N.Ulvi Akgün
Aşık Kız „Yabancı! Bir gün beni sevebilir misin?” Başlıklı şiiri okur.
Yabancı! Bir gün beni sevebilir misin?
Sana ellerimi uzattığımda
Avuçlarına alıp sım sıcak nefesinle
Küçücük bir öpücük
Kondurur musun ellerime,
Yüreğinde bana yer verir misin?
Başımı omzuna koyduğumda,
Okşar mısın saçlarımı ılık nefesinle,
Fısıldar mısın kulağıma sevgini,
Küçücük bir öpücük
Kondurur musun dudaklarıma,
Gözlerime bakar mısın sevgiyle,
Benimle ağlar benimle güler misin?
Beni sev yabancı!
Dalgaların kayaları sevmesi gibi...
Hoyrat rüzgârın ağaçları,
Kızgın güneşin toprağı,
Yağmurun bitkileri sevmesi gibi.
Sen de beni, delicesine sev yabancı
SEVMEK BÖYLEDİR İŞTE...
- Erkek “Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi” başlıklı şiiri okur
Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
Ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi,
Ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz,
Telaşlı sevinçli kuşkulu açar gibi,
......
Alır seni korum damla damla
Suyuma ekmeğime aşıma,
Kaygıma sevincime acıma,
Umuduma sabrıma gücüme.
Alır seni bölerim parça parça
Dağıtırım topraklara, denizlere geceye
Açılır her sabah kapılar gözlerinde,
Girerim Işıltılı yemyeşil bir geceye
- Aşık Kız „yine yağmur yağıyor” başlıklı şiiri okur. İkiside sahneden ayrılırlar.
Yine Yağmur Yağıyor (Aşık Kız) (24)
Yine Yağmur Yağıyor,
Yağsın,
Ben yağmuru severim.
Ama içim üşür bir yandan
Sıcak diyarları düşlerim
Sen sıcağım ol benim
Olur da yağmuru özlersin
Olur da deli bulut istersin
Üzülme
Ben sana damla damla düşerim
Gene yağmur yağıyor
Yağsın
Ben yağmuru severim
Hani üstüne bir güneş açar,
Hani bir gök kuşağı uzanır denize doğru
Yağmur güneşle elele derim
İçim bir hoş olur, sevinirim
Bizi düşlerim.
Yine yağmur yağıyor
Yağsın,
Ben yağmuru severim.
- . İkiside sahneden ayrılırlar.
- Ana sahneye karşıdan girer telaşelidir. Tabureye yığılır gibi çöker. “Paramparça” şiirini okur.
(27) PARAMPARÇA
Ağaç bütün
Işık bütün
Meyve bütün
Benim dünyam paramparça
Büyük bir ayna kırılmış
Kırılıp yere dökülmüş
Kainat içine düşmüş
Düşmüş amma paramparça.
Yaprak yaprak yapıştırdım
Diyar diyar dolaştırdım
Bir alevdir tutuşturdum
Yandım ama param parça
B.Rahmi Eyüboğlu
- Karşıdan Çoban elinde düğümüne bir flüt geçirilmiş bir çıkın vardır. Pantolonun paçaları ayağıdaki yün çorapların içine sokulmuştur. Yorgundur, sendeleyerek sahnenin ortasına gelir. İki dizinin üzerine çöker ellerini göğe kaldırır. Dua eder gibi Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “Ben senin Hayranınam” şiirini okur. Ve düşer.
BEN SENİN HAYRANINAM (25)
Işık gibi südün
İnsan gibi dölün
İsa gibi kulun
Kur’an gibi dilin var.
Ben senin hayranınam!
Bahçelerin var nur içinde
Horoz sesi değmemiş göklerin var
Benim içimde: kat kat
Cennetinden bahar taşır
Iki gözüm iki sepet.
Ben senin hayranınam.
Bu can azat!
Beni cennet kapısında gözet
Senden bana kalan dünya
Benden sana kalan ahret.
Ben senin hayranınam! B. Rahmi Eyüboğlu,
- Ana telaşlı, heyecanlı çobanı izlemektedir. Çoban düşerken ayaklanır “Oğul, oğul ! ne oldu sana oğul! Başımın tacı, gönlümün tahtı oğul!” der ve oğlunun başında “Yar yüreğin yar!” şiirini okur.
(26) YAR YÜREĞİN YAR
Elmayı ikiye böldüler
İçinden kurt çıktığın gördüler
Apğacı lime lime dildiler
Böceğin halinden bildiler.
Ferman padişahın dağlar bizim denildi
Dağların başı deşildi.
Çözüldü mevsimlerin sırrı yaprak yaprak
Yedi kat yerin dibinden haber getirdi
Gözünü sevdiğim tohum, gözünü sevdiğim toprak
Kılı kırk yardılar oğul
Suyun sudan gizlisi kalmadı
Buğdayın macerası meydanda
Yıldızların sırrı aşikar oldu
Arı gözümüzün önünde sızdı balını
Karanfi alevini
Kırlangıcın alın yazısı
Penceremizin önünde yazıldı.
Bir sensin gizlenen oğul
Ağlarsın gizli gizli
Seversin gizli gizli
Ölürsün gizli gizli B.Rahmi Eyüboğlu
- Daha sonra da Metin Eleoğlunun „uyan“ şiirini okur ve oğlunun üstüne yığılır.
Uyan
Hadi uyan
Gün ışığı çilemeye başladı başucunda
Denizler bir mavilik edindi günden
Seher yeline uyup kuşlar yerinden uçtu
Bu türküyü dinlemeyecek misin?
Hadi uyan
Aydınlığa çık da çil gözlerin ışısın
İlkyazlar sıcağı biriksin yüreğine
Yoksul olsan da uyan
Garip olsan da uyan
Madem ki güzelsin,güzeli yaşatmak için
Madem ki iyisin,iyiyi yaşatmak için
Madem ki umutlusun,umudu yaşatmak için
Hadi uyan
Denizi dinle, yaşamak desin
Toprağı dinle,barışmak desin
Göğü dinle,sevişmek desin
Bir plak konmuş gibi gramofona
İşte aşk,işte özlem,işte savaşmak gücü
Uyan diyor uyansana
Hadi uyan
Sevdiğim uyan
Ne olur uyan ! Metin Eloğlu
- Hoca sahneye gelir ve Rıfat Ilgaz’ın “İçimizden Biri” adlı şiirini okur. Şiir biter, hoca sahneyi terk eder.
(28) İÇİMİZDEN BİRİ
Eli değnek tutar tutmaz
Çoban oldu.
Sardılar sırtına bazlamayı
Onaltı yıl güne verdi karnını
Onaltı yıl koyun güttü kavalsız
İnsanlardan Ağayı tanır.
Adını bilmez sorarsan
Hayvanlardan Karabaş’ı
Yaşı yetti
Bıyığı bitti
Okundu künyesi
Gitti davulsuz zurnasız. Rıfat Ilgaz
- Acılı Anne Mehmet Yaşin’in “Ağlayan Anne” başlıklı şiirini okur.
Ağlayan Anne (29)
Savaş bitti, dediler
Savaştakiler geldi.
Koştum Sarayönüne
Dikili taşa sordum seni
« Görmedim » dedi.
Ağlayan çocuğun peşine düştüm
Yanan evin yanından geçtim.
Ölmüş bir oğlak buldum
Oğlum seni sordum
Badem ağacına sordum seni
Ağustos böceğine sordum.
„Görmedim“ dedi.
Yollara baktım ağladım
Ağladım, ağladım, ağladım.
Seni sordum savaştan
Sordum akan kandan, topraktan,karıncadan
Sevdiğin türküleri söyledim
Savaşa baktım ağladım, ağladım, ağladım.
Tanklar geçti kapımızın önünden
Tutsaklar geçti.
Günler geçti, aylar geçti, sen geçmedin
Bekledim, kulak verdim, bekledim.
Oğlum gelişini gözledim.
Elimde bir fotoğraf kaldı.
Ölenler kamyonlarla taşındı
Radyo zafer marşları çaldı
Seni gören olmadı, gören olmadı
Lefkoşe’ye baktım ağladım.
Ağladım ağladım, ağladım. Mehmet Yaşin
- Ana sahneden ayrılırken Hoca sahneye gelir ve Z.Osman Saba’nın “Cümlemiz” şiirini okur.
(30) CÜMLEMİZ
Şu garip yeryüzünde anlaşılmaz ömrümüz...
Gelip yanıbaşıma boynunu büken öksüz,
Evladı gitmiş ana, siyah yeldirmeli dul,
Son kalan eşyasını mezada veren yoksul.
Fakirin iç çekişi, zenginlerin usancı.
Gurbete düşmüş yolcu, yolcu bekleyen hancı,
Şu anda yeraltına günahıyla gömülen
Büyük tımarhanede kahkahalarla gülen,
Ölü, ölü yıkayıcı, hasta, hasta bakıcı
Allahım, cümlemize acı.
Ziya Osman Saba
- Hoca ayrılırken ressam sahneye gelir seyirciye dönerek „Sizin İçin İnsan Kardeşlerim“ şiirini ve arkasından Özdemir Asaf’ın „Çizim“ şiirini okur .Sahneden ayrılır.
Çizim (32)
Ben ağacın resmini çizdim
Hiç kimse için
Daha ne yapraklarını yapıştırdım
Ne de adını koydum
Yemişlerin
Onu
Bir anlama yakıştırdım
Adınıza büyüyor belleğimde ağaç
Başka ağaçlar doğuruyor
Büyümeyi bölüşüyorlar gölgelerinde
Dal-dal, yaprak-yaprak öpüşüyorlar
Çizmez olaydım, bizi soruyorlar
Dönüp bizlere bakıyorum
Dövüşüyorlar. Özdemir Asaf
- Aydın son olarak gelir. Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Memleket İstiyorum” şiirini okur. Daha sonra bütün oyuncular elele tutuşarak sahne önüne gelir ve seyirciyi selamlarlar.
MEMLEKET İSTERİM (33)
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun.
C. Sıtkı TARANCI
- Sunucu :
Bu dinletiyi edebiyat öğretmenimiz Ali TÜRER hazırladı. Fen Lisesi saflarına bu sene katılan biz hazırlık sınıfı öğrencileri de sunduk. Fen Lisesi öğrencisi olmanın gururunu ve sevincini «Her şey insan için” adlı bu şiir dinletisini sunarak diyerek sizlere göstermek istedik. Bu dinletiyi sizlere sunan arkadaşlarımı sahneye davet ediyorum. Şiir dinletimize gösterdiğiniz bu yoğun ilgiden dolayı hepinize teşekkür ediyoruz. Şimdi izin verirseniz, Hazırlık sınıfı öğrencileri olarak Fen Lisesi öğrencisi olurken kendi kendimize verdiğimiz bir sözü Hz. A. sınıf başkanı ………………………..’ arkadaşımızın ağzından bütün arkadaşlarımızın huzurunda sizlerle paylaşmak istiyoruz. Arkadaşımı sahneye davet ediyorum. Öğrenci « Varım, başarabilirim, başaracağım (34)” başlıklı şiiri okur.
Varım, başarabilirim, başaracağım (34)
Ben Ziraat Bankası Fen Lisesi Hazırlık sınıfı öğrencilerinden .....................
Varım, buradayım.
Yaşıyorum. Olabileceğim en iyi noktadayım.
Bu benim yaşamım ve işte “ben”
Tüm varlığımla karşınızdayım.
Yaptığım, söylediğim her şeyin
Sorumluluğunu alıyorum.
Davranışlarımın, sizinle olan etkileşimimin
“Ben”in sorumluluğunu kabul ediyorum.
Yaptığım işlerinde sorumluluğu benim,
Ve yaptığım seçimlerin,
Savunduğum değerlerin
İnsanlarla olan iletişimimin sorumluluğu benim.
Varım, buradayım.
Yaşıyorum. Olabileceğim en iyi noktadayım.
Bu benim yaşamım,
Kendi rotamı kendim çiziyorum.
Diğer insanların saygısını hak ediyorum.
Sevgisini ve dostluğunu da.
Yaşayan tüm canlıları kutsal sayıyorum.
Ve kendi kendime de iyi bakıyorum.
Her gün elimden gelenin en iyisini yapıyorum.
Ve elimden gelenin en iyisinin gerçekten iyi olduğunu biliyorum.
Gelişmeye devam etmek,
Büyüyüp olgunlaşmak istiyorum.
Başaracağım, ne olursa olsun yapacağım,
Elimden geleni ardıma koymayacağım.
Bu benim yaşamım, benim yolum.
Göreceksiniz, kendime verdiğim bütün sözleri tutacağım.
Becerilerimi, yeteneklerimi iyi amaçlar için kullanacağım.
Yaşamımın her alanında yetkin olacağım
Kendimi iyi de hissetsem kötü de
Kendime hep inanacağım.
Başaracağım, söz veriyorum kendime,
Başaracak gücüm olduğunu biliyorum.
Aklımı çelen soruların eninde sonunda yanıtlarını buluyorum.
Henüz gencim, hala öğreniyor, büyüyor, değişiyorum.
Hedeflerimin, ideallerimin uğruna savaş veriyorum.
İnsanların mutluluğu, dünyamızın daha yaşanası bir yer olması için
Elimden geleni yapıyorum.
Ne bir çocuğum artık, ne de henüz tam bir yetişkinim,
İkisinin arasında bir yerde, çelişkilerin göbeğindeyim.
Ama değerimi küçümsemeyin sakın,
Çünkü varım, başarabilirim, başaracağım.
SON