- 1043 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
BİR DELİNİN MEKTUPLARI
Kasım hüznü çökmüş bakışlarımın göbeğine.
Avuçlarımda cam kesikleri, yüreğimde can kırıkları...
Kanıyorum.
Aylar ne de çabuk geçmiş değil mi.
Zaman hayatımızda hükmedemediğimiz tek mefhum anlaşılan ve ne yaparsak yapalım asla durdurulamıyor.
Bugün gidişinin kaçıncı günü bilmiyorum.
Hatırlayabildiğim tek şey ise bana yazdığın, her kelimesi sahra topu misali düştüğü yeri,dokunduğu herşeyi yok eden mesajların oldu.
Özlemin dayanılmaz bir işkence olduğunda, acımı dindirmek için çıkarıp okuduğum ve tek solukta içtiğim bir tutam zehir...
Sahi neydi bizi ayıran?
Mutlu musun gerçekten?
Kim benim kadar sevebildi seni?
Şifasız bir ağrı...
Sol yanım acıyor...
Bu bir ölüm ağrısı biliyorum.
İflah etmeyecek beni.
Gidersem...
Sonsuza göç edersem...
Kim anacak seni her satırında...
Kim üşümesin diye örtecek yalnızlığını...
Kim bekleyecek seni sabahlara kadar?
Şimdi sen oralarda kendi yalnızlığın içinde ürperiyorsundur da.
Kim ben gibi, canından can çıkarcasına sarılarak
Bağrından koparcasına gelen bir sesle CANNN diyor?
Canımsın, aşkımsın diye bitmez tükenmez bir çağlayan gibi sana akıyor?
Nereye yürüsem tüm yollar sana çıkıyor.
Anılar sürgün yaşarken gönül gurbetimde, çığ düşüyor bakışlarımdan.
Geçer demiştin, unutursun...
Hadi söyle bana canözüm, söyle...
Sen unutabildin mi beni gerçekten.
Bu deli kızın aşkını söküp atabildin mi yüreğinden?
Yok yoookkkk...
Hiç sanmıyorum unuttuğunu.
Unutulsaydım, unutsaydın, ben hala sürgün yaşar mıydım?
Hala gurbet türküleri söyler miydi içimdeki mısralarım?
Bir gün kara haberimi aldığında, beni buralarda arama.
İçimdeki gurbet bitmiş, sana kavuşmuş olacağım...
Seni gurbete salarak...
Mirasın çok ağır be gülüm, taşıyamıyor bedenim. İflas ettim...
Sen şimdi yine çatılarda Adaları mı seyrediyorsun bir başına.
Yine sarıyor musun bir yaprağa gözyaşlarını, tütün sarar gibi.
Yola karışan sele bırakıyor musun, denize kavuşur diye.
Peki hani o meşum gün geldiğinde bir soluk olacak mısın başucumda.
Toprağımı sulayacak mısın gözyaşlarınla?
Şimdi gidiyorum birtanem. Belki de bu sana yazdığım son mektup.
Tıpkı senin bana yazdığın ilk ve son mektup gibi, ama benimki biraz farklı sanırım.
Dedim ya canım, yaklaştı sanırım, vakit tamam diyeceğim an.
Birazcık kendime gelirsem yine yazacağım.
Çünkü anlatacağım o kadar çok şey var ki, bunları söylemeden hoşçakal demek istemiyorum.
İçimse sessiz volkanlar...
Çağıl çağıl yanıyor hücrelerim...
Atomlarıma ayrılıyorum sanırım.
Eylül GÖKDEMİR... 18 EYLÜL 2007... Saat: 00:00
BİR DELİNİN MEKTUPLARI Yazısına Yorum Yap
"BİR DELİNİN MEKTUPLARI" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.