ÇABUT
Dışarda zerdalinin bir dalında, küçük yamalı bohça gibi bir köşesinden çabut asılı.Adam sen
de İnsan değil ya asılı olan, alt tarafı bir çabut. Beni neden ilgilendiriyor, öyle asılı olması.
Tam evimin önünde .Her gün pencereden bakarken görürüm. Sanki yola karşı çekilen bir
bayrak mübarek.Rengi bari öyle soluk olmasa.Kuru toprak benizli."Soluk olmasın da herkes
şak diye görsün"
Öyle asılı durur orda..Kimse indirmeye yanaşmaz.Benim gibi herkes yarı görür , yarı gör-
mez, geçer gider.Oysa yerden yüsekliği fazla değil.Aylardan beri görüyorum o çabutu or-
da bir türlü çekip almayı akıl etmiyorum.Yandaki apartmaın ikinci katının balkonuyla yük-
sekliği iki metredir.İkinci kattaki kiracı , balkona çıkınca gözünün önünde direk gibi gör-
ür çabutu.Hatta bir buçuk yaşındaki oğluna gösterir utanmadan. Oğlan yineler "Cici, ci-
ci " Yola doğru yönelmiş eğiş büğüş ve renksiz.Bu alt tarafı çabut,insan değil ki canı olsun
renksizliğine üzülsün, asılıp kalmasından sıkılsın,bunalsın ve bir iki sıçrayış derken atlasın
aşağıya.Asılı olduğu dalın budağı kısa ama onu koyvermiyor ,esen rüzgârda. Zerdali ağacı
nda yalnız ince kolundaki yapraklar kalmış.Tüm yaprakları tuzla buz.Ee olacak o kadar, A-
ralık ayının son günleri.
Biraz önce , sokağın çocukları, ellerinde eski bir su hortumu , artık güreş mi tutuyorladı ,
boks mu yapıyorlardı yoksa ,karate mi kestiremedim. Birbirlerine verip veriştiriyorlardı.
Hemde bizim zerdali ağacının altında ,çabutun asılı olduğu yerde. Bakışları çabuta ilişmedi
bile. Zedalide meyveleri varken öyle değildi ama. Yaramazlar bir tane zerdali kalmayınca-
ya dek taşlayıp düşürdüler.Bu çabuta bir taş atan çocuk görmedim.Neden atsınlar, yene-
cek bir şey mi ki ?
Zerdali ağacının küçük gölgesinde çalışan kaynakçılar ise hiç mi hiç görmazler.Öylesine iş-
leriyle haşır neşirdirler.İşleri çevreyi seyredecek denli hafif bir iş değil ki , başlarını kaldı-
rıp çabutu görsünler ve uzun bir demir parçasıyla çabutu indirsinler.Tak - tuk demirleri e-
ğip bükerler bir biçime sokarlar sonra ek yerlerine kaynak yaparlar.Usta yorgun gözleriyle
kara iri elleriyle anlatır anlatacağını.Çırak söyleneni uygular büyük bir gururla .Yoldan ge- çenler de , çevrede oturan insanlar da onların bu uyumuna , büyük kentlere göre sessiz
kasaba sokağına kattıkları tak, tuk seslerine alımışlardı.
Ağaçta asılı çabuta da alıştı insanlar.Doğanın bir parçası gibi . Çabutta yerine yapıştı,dü-
şeceği yok. Düşmeye de hiç niyeti yok. Bir insan sanırsınız. Eriyip çürümeden imkânsız ,
düşmez.Bunun içinde kimbilir kaç mevsim gerekir.Hani çabut gibi ben de asıldım yerime.Gi
dip iki adımlık bahçedeki küçük zerdali ağacından uzun bir değnekle indirivermiyorum gö-
rüntümü çirkinleştiren o çabutu.Belki görüntümü çirkinleştiren çabut değil benim ve’ ben’
lerin eylemsizlikleri.Öyle sırıtarak durup duruyor.Biz sırıtmadan, kör gözlerle bakıyoruz.
Sırtımıza birinin vurup "hadi yürü" demesini bekliyoruz.Ah üşengeçliğimiz. Adım atmaya ür-
ken gevşekliğimiz ah ! ..
Çabutu bahçeye kimin attığını düşünüyorum.Üç balkondan birinden atımıştır.Yazın sonuna
doğru atıldı ,ya da yapraklar dökülünce ortaya çıktı.Çabutu kimin attığı çok önemli.Apart-
manın en üst katında oturan Fadmanim sakızını çıtırdatırken çırptığı yolluktan düşmüştür.
"Amanin bez düştü " demiştir ağırdan hızlı hızlı sakızını çıtırdatmayı sürdürmüştür.Üçüncü
kattaki Ayşenim düşürmüştür divan örtülerini silkelerken" Uuvv fişt, " düştü deyip dudağı-
nı ısırıp girmiştir içeri.İkinci kattaki Memed’anın kızı Ayşe düşürmüştür .Ağzı iyice burnu-
na yanaşarak gülmüştür tüm dişleri meydanda " Düştü koçum" diiyerek oğlu Hakanın yanak
larından şap diye kocamanca öpmüştür.
Ben de atmış olabilirim.Yoldan geçen araçların içindeki biri de atabilir.Ne attığımıı , ne tuttuğumuzu bilmeden neler atıp tutuyoruz.
Kış uzun geçeceğe benziyor.Ağaçlar kardan kocaman oldu. Zerdalideki çabut büyüdükçe
görünmez oldu. Üstündeki karlar , çabutu ilginç bir şeye benzetti. İri kar yığınının altında
tadına doyulmaz bir meyve , ya da meyve torbası asılı sanırsınız.
Dört katlı apartman tepeden bakıyor çabuta,hoş güzelim ağaçlara , kıvrılarak akan Çubuk
çayına , iki üç katlı ahşap , toprak damlı evlere de yüksekten bakarak ,boyuyla böbürleni-
yor.Boy uzaması gerçekten nedir diye sorguluyorum.
Çabut yalnızca bir çabut işte.Kirli üstelik.Belki bir göz yanılsaması.Belki de bir düş. Düşüş .
Güçsüzlüğümü anlıyorum .Sana uzanmayan ellerimin kısalığı.Düşlerimin bitimi. Gerçeğe ata
madığım küçük, büyücek adım ..
YORUMLAR
ACİZ KALDIK HEP BİRLİKTE
bizim köyde olsa derlerdi ki; sen mi attın, ı ıhh öyleyse sana ne, atan endirsin
Denizlide olsa derlerdi ki; bir senin manzaranı mı bozuyor, ı ıhh.. bırak ötekinner düşünsün
dedem derdi ki; elinden geliyorsa endir boba.. değilise buğzet
sahi ne varmış..
bari yazıdan sonra indirseydin
sende kurtulsan bizi de kurtarsaydın..
beden Nazike'yi okumyorum dedim.. umduğumdan fazla şey buldum
Allaha emanet olasın gardaş
Gözlerimiz dışa açılan pencerelerimiz, bir de balkona çıkınca ya da pencereden bakınca ilk gözümüze ne ilişirse, öncelikle onlar zihnimize çakılır. Burada dalda asılı kalabilmek sıradışı biraz ve bu da eşyanın taşıdığı ve yolda bulduklarımızın değeri ile ilintili idye düşünüyorum. Kim düşürdü, neden nasıl, ne zaman rüzgâr eser, düşer mi, derken insanın hâyal gücü ile orantılı olarak artıyor merak...
Ben de buna benzer dalda takılıp kalan bir atleti konu etmiştim bir yazımda...
Sonuç, hâyalleriniz kadar özgürsünüz... Ve seviyorum düş kurmayı, düşünmeyi, düşündükçe derinleşmeyi...
Paylaşım için teşekkürler..
Emeğinize sağlık.
glenay
Siz bir atleti yani/ insanı bir dalda asılı /konu etmişsiniz .
okuyacağım inşaallah..
Yorumunuza çok teşekkürler , saygılar..
Gerçekten çok güzeldi. Bunu bir tiyatro dahnesinde bir monolog olarak hayal ettim bir an.
Sizi okudukça içinizde ortaya çıkmayı bekleyen büyük bir potansiyel enerji olduğunu düşünüyorum. Yazdıkça o enerji işlenecek, harekete dönüşecek, biz de okumaktan keyif alacağız.
glenay
o bölümü biraz düzelterek yazmak gerekiyordu.
Sizin beğenmenize özellikle sevindim .İnşaalah yeni yazacağım öyküleri de beğenirsiniz.
Bugün de önce yazdığım öykülerimden birini yazmayı düşünüyorum .
Çok teşekkürler, selâm ve saygılar..
SİZE YAKIŞAN BİR YAZIYDI... İŞTE DEDİM KENDİ KENDİME, BU HANIMEFENDİYİ BUNUN İÇİN TAKİP EDİYORUM OKUMAK İÇİN. EVET, GÖZLEMLERİNİZ VE DUYGULARINIZ HİÇ BİTMESİN... SAYGIYLA. NOT: Hoşgörünüze sığınarak, "ÇABUT" bazı Türkiye ağızlarında kullanılabilir bir sözcük ise de, doğrusu "ÇAPUT"tur...
glenay
Güzel yorumunuza çok teşekkürler,
Selam ve saygımla..
Ağaç bağımsızlığını ilan etmiş kendi bayrağı asmış,yaramaz çocuklardan meyvalarımı korurum diye.
ikinci olarak;o çabut parçası dallarını okşayarak ağaçı mutlu kılmış.Yoksa ağaç onu yere atardı.Yazın arabamıza bedava yolcu var diye sinekleri attığımız gibi ağaç atardı..
Demek ki sevdi bize göre o çabutu
Tebrik ederim saygılarımla.
glenay
Güzel yorumunuza çok teşekkürler, iyi akşamlar..
Benim de gözüm takılır ağaçlara asılı kalan çabutlara, naylon torbalara.Her gün gözlerim onları ve merak ederim nezaman düşeceklerini. İnsanların duyarsızlığına kızarım için için.
Benim gibi çabutlara gözü ilişenler varmış demek ki.
Yazınızı beğenerek okudum. Tebrik eder, saygılarımı sunarım.
glenay
Selâm ve saygılar..
Mükemmeldi.
Işınlıyorum sayfama.
Paylaşım için teşekkürler, saygı öncelikli sevgiler.
glenay
selâm ve saygımla..
Bir çaputa bakarak bu kadar mükemmel bir anlatım, şahane bir hikaye çıkaran yazarda kim bilir ne romanlar vardır ki ciltler dolusu...İşte o romanları bekliyorum ben...Çıksınlar artık ortaya...Sadece o ilk adımı atmanız gerekiyor...O ilk adım o kadar...Gersi gelir korkmayın...
Sealm ve saygılarımla.
glenay
sevdiği kadanlarla ilgili kitaplardan yararlanarak bir romana başladım ,öy-
lece duruyor.Gerçekten cesaret verdiniz , amaan yazsam kim okuyacak
diyorum.
Selâm , sevgi ve saygımla..
sami biberoğulları
Atatürk'ün sevdiği kadınlar ve Atatürk'ü seven kadınlar
Selam ve saygılarımla.