MİLLİ EĞİTİM BAKANIMIZA KOLAYLIKLAR DİLERİM
Sayın Bakanım zor bir göreve getirildiniz, öyle bir bakanlık ki yapılan yanlışları hemen dikkat çekerken iyileştirmeleri ancak yıllar sonra semeresini veriyor.
Herkes biliyor ki eğitim öğretim yeryüzünde yapılabilecek işlerin en mühimi ve en zor işidir.Hitap ettiği alan hemen hemen toplumun her kesimini hatta her ferdini ilgilendiriyor.Dolayısıyla bu alana gösterilen ilgi tüm topluma göstermeyle eşdeğer, yapılan yatırım ülkenin geleceğine katkıdır.
Ne var ki ne yaparsanız yapın asıl başarı ya da başarısızlık öğretmenin sınıftaki performansına bağlıdır.Öğretmenin dosyası sınıfıdır; çalışma alanındaki verimi evrak dosyalarıyla ölçülemez bakın bakayım teftiş evraklarına dört dörtlük ama başarı yerlerde sürünüyor, ayrıca edep ve marifet açısında da nitelikli bir gençlik yetiştirmekte zorlanıyoruz.
Malumunuz PISA sınavında OECD ülkeleri arasında sondan ikinciyiz bir türlü kurtulamıyoruz. Yaşadığım şehir Diyarbakır’da yaptığım araştırmaya göre 1995 te sayısalda 35.sıraya, 1996 de 11.sıraya 1997 de ise Türkiye 3.lüğüne çıkmış bir başarısı var. Bu potansiyel zekayı barındırıyor, ama bir türlü 50. sıradan, 60. Sıradan,70.sıradan kurtulamıyoruz, kimsenin umurunda da değil. Ben bu konuyla ilgili bir e-mail bakanlığa gönderdim, maalesef aldığına dair bir teşekkür bile alamadım. Acaba bu içerikte kaç tane e-mail Bakanlığa gitmiş ki ilgisiz kaldı.Bakanlık bürokratı eğitim öğretimi pek önemsemiyor.Eski deyimle Genel Müdürler, Gn. Mdr Yardımcıları ve Dairle Başkanları ayrı tutuyorum, Şube Müdürleri de nispeten.Fakat Bakan Danışmanları ve Özel Kalem ilgisiz kalıyor eğitim öğretime.
Yeni Milli Eğitim Bakanımız Bakanlık düzeyinde faydalı bir yapılanmaya giderek Bakanlığı toparladı, ancak okul ortamında huzursuzluk uyandıran açıklamaları okul idaresi ve öğretmenler üzerinde olumsuz etki bıraktı.
Yok efendim okullara bağış yapmayın,bağış alan müdür gider, öğretmen hafta sonu da çalışabilir, tatili fazladır.Bunlar hepsi gereksiz açıklamalardı eğitim öğretim personelinin hevesini kaçırdı, huzurunu bozdu, sağduyulu eğitimcilerin camiaya olan olumlu değerlendirmelerinin önüne engel koydu,
Kabul etmek lazım ki milli eğitim camiası büyük bit camia öğretmenlere yönelik yapılan bir çalışma bütçeye ciddi bir külfet getirebilir, kayda değer bir iyileştirme yapılamayınca ancak öğretmenden özür dilenir, en kısa zamanda yapılabilecek bir şeyler varsa, yeterli değilse bile açıklanır ve personel hakları savunulur.
Herkes bilsin ki öğretmen maaşıyla öğretmen onuruna yakışır bir yaşam sürdürmek çok zor. Ama devletin imkanı budur diye öğretmen teselli bulmaya çalışırken bakıyoruz ki bakanlığımızın en tepesindeki insan bizi sahiplenmesi gereken bize tehditler savuruyor, gözdağı veriyor. Onu yetiştiren öğretmenine sitemim var öğretmenim talebenizi uyarın, ben hizmetimin 25.yılındayım hâlâ da öğretmenlerimin fikir ve düşüncelerinden yararlanıyorum, öğrencilerim benim fikirlerimden yararlanıyor, birbirimizi takip ediyoruz, hatta öğrencilerimi bana şikayet eden bile oluyor.
Efendim öğretmen çalışmaktan kaçmıyor fakat belli bir yaştan sonra aile babası olunca geçimini yapmakta zorlanıyor. Buyurun bir öğretmene fazla değil 3000TL verin üç ay tatil vermeyin tatili memur-işçi tatili olsun, Öğrencileriyle medeni düzeyde ilgilensin, takip etsin, geleceğe katkı yapsın.
Ayrıca öğretmen yetiştirme tarzına da bir iyileştirme getirin ki nitelikli insan, kaliteli bireyler öğretmen olsun.Yani orada da ciddi bir sıkıntı var dört yıllık fakülteyi okuyup 50-60 puanlık ortalamayla fakülteyi bitiren ve öğretmen seçiminde seçici olma özelliğinden yoksun olan bir sınavla öğretmen alırsanız olacağı budur.
Öğretmen branşını yeterince bilmiyor. Ayrıca öğretmen olduktan sonra da hiç olmazsa iki yılda bir de olsa branş bilgisini ölçecek bir sınavdan da geçmiyor, performans düzeyinde bir kriter de söz konusu olmadığı için de kendini yenilemeye mecbur hissetmeyen öğretmen gittikçe köreliyor sistemi eleştiren, müdüre kafa tutan sorunlu dedikoducu bir adam halime geliyor.
Fitarihte müdürü olduğum bir okula görevlendirilen ücretli rehber öğretmen öğrenci dövüyordu, onu teskin etmeye çalışıyor, sağ duyuya davet ediyorum, o diyor ki hele ben bir öğretmen olayım, bu yaramazları öyle bir döveceğim ki… maalesef KPSS marifetiyle öğretmen de oldu.
Hem dünyanın neresinde devlet memuru öğretmen var, şu anda yaklaşık olarak 700 bin öğretmenin eli kolu, ağzı bağlı memleket adına fikir öğretmekten aciz 657 sayılı yasanın tutsağı durumunda olup bir siyasi partiye dahi üye olamıyor, bu alana katkı yapamıyor.
Bu da para mı istiyor yani hadi bakayım bir şey yapılamıyorsa hiç olmazsa okul dışında öğretmene siyaset yapma imkanı getirin, yazar-düşünürlük fırsatı verin.
Ben yazıyorum ama zahmetine de katlanıyorum 2006 da yazdığım bir makaleden dolayı yargılandım az kalsın göverimden olacaktım.
Eğitim öğretimi eğitimin içinde olan bir öğretmenden daha iyi kim bili ki? Ona da konuşma fırsatı verilmiyor.
Eğitim Fakültesini bitiren herkes; ben öğretmen olmalıyım, benim hakkım yeniyor diye meydanlara iniyor. Arkadaş niye birileri bu planlamayı iyi yapmıyor, eğitim fakülteleri kontrolsüz öğrenci alıyor, yetersiz öğretmen adayı yetiştiriyor.
Hem bu gün öğretmen olan yarın bu işi yürütüp yürütemeyeceği ne malum öğretmen adaylarına neden çift meslek erbabı zorunluluğu getirilmiyor. 3 yıl ya da 5 yıl sözleşmeli öğretmenlik kavaramı üzerinde durmakta fayda var.
Bir insan 25 yıl öğretmenlik yapamaz yapsa da kayda değer bir başarı gösteremez; öğrencileriyle kuşak farkı sorunu yaşanır, bildikleri, düşündükleri, algıladıkları, hayata bakış açıları farklıdır.
Arkadaşlar, değerli dostlar hangi birini anlatayım inanın bu anlattıklarım deveden kulak değil.Sorunlarımız çok ama eğitim öğretim her şeyin ilacı ya da zehiridir, çünkü insan orada şekilleniyor , buraya eğilmek hepimizin görevidir, benden söylemesi.
Saygılarımla.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.