- 920 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
EPİLASYON-ASİMİLASYON-SÜLÜKSÜYON
EPİLASYON-ASİMİLASYON-SÜLÜKSÜYON
Cehaletin yaygın olduğu her yerde kültür ve gelenek farklılıkları, fikir ayrılıkları, amacı sapık örgütlenmeler, yozlaşmış inançlar bireyi önce yabancılaştırıyor, doğru yoldan uzaklaştırıyor, sonra da canavarlaştırıp insanlıktan çıkartıyor.
Allah adına değil, insanlık adına değil, kör inançlar, kaprisler ve iğrenç çıkarlar adına katledilen masumlar zihniyeti bozulmuş bir düzenin kurbanları olarak tarihe geçiyorlar.
Katliamlar tek başına yapılmıyor. Doğruyu, gerçeği, hakkı - hukuku çiğneyerek insanları köklerinden koparmaya çalışan zihniyetin örgütleşerek gerçekleştirdiği katliamlar; din uğruna, ırk uğruna, töre-namus uğruna işlenen katliamlar tarih sayfalarımızı irinle, iğrençlikle kirletmiştir asırlar boyu. Bunların hiç birisinin haklı gerekçesi olamaz. Sapıklıktır, yobazlıktır, bilmezliktendir, kötü amaçlılıktandır, cahilin dolduruşa getirilmesindendir.
En önemlisi de örfine, genlerine, karakterine uygun olmayan sokma kültürlerin insanımıza yaptırdığı sapkınlıklardır.
Asırlardır tarih hep tekerrür etti. Birileri hep birilerini sömürdü, yaktı, yıktı, yok etmeye çalıştı. Sapık egosunu tatmin peşinde koşan birileri hep cirit attı coğrafyamızda. Sonunda belalarını buluyorlar, o ayrı mesele. Ama bilenlerin suskunluğundan, görenlerin görmezliğinden başka birileri de haksızlığa uğruyor. Yaşın yanında kuru da yanıyor.
Gelişmemiş insanın doğasında var dayatmalar, tehditler, baskılar ve şiddet. İlla ki birilerini himayesi altına alacak ve istediği gibi şekillendirecek;
---“<ben> gibi , benden yana ol, ama benim arkamda kal”
---“ilerleme, gerile”,
---“gözün açılmasın”,
---“eşek gibi (benim işime geldiği gibi) yaşamaya alış ki, sırtına bineyim, seni ezeyim, rahat kullanayım, sırtından geçineyim”.
Sebep cahilliktir. İnsanın sırtına tırmanan insanda akıl olur mu hiç. Cahil uyanık geçindiğini zannederken, aptallığın daniskasını yapıyor; kendine, ortamına, geleceğine zarar veriyor, kısaca hepimizin anasını belliyor. Cahilin insafı da, izanı da zararlıdır.
İnsanımızı ebleh kafalarında şekillendirdikleri, aslından saptırdıkları inanç ve ideolojiyle önce baskı altına aldılar, ardından dışladılar, küçümsediler, sırtından geçindikleri halde ezdiler, yok saydılar.
Olayları yaşandığı dönemin koşullarında değerlendirerek yargılamak en doğru olanıdır ve tarih bilincinin güzelliğidir. Bir o kadar da zordur mutlaka.
Ne var ki, bu bilinç ve terazi, gerçeklerle yüzleşmeyi, iyi kadar kötüyü de ortaya koymayı, kabullenmeyi, ders almayı gerektirir.
Kendi insanımıza yapılan soykırım ve katliamlarla yüzleşirsek, büyüklüğümüzü kanıtlamış, tertemiz bir geleceğe yelken açmış oluruz.
Duvarlarına insan yanığı kokuları sinmiş kebapçı dükkanında tıkınma hevesi olan salyalı ağızlarla toplumsal bütünlük ve barış sağlanamaz, bir yere varılamaz.
Okulda-sokakta- hanede- cemiyette kimilerinin çocuğuna, bağlı olmadığı inançlar zorla dayatılarak işlenen sosyal cinayetler durdurulmalıdır.
Irk, din ve mezhep ayırımı yıkar, bitirir, ülkemizi yoksun eder, parçalar.
Kimse aldanmamalı, ırkçılara, din bezirganlarına pirim vermemelidir.
Çok acılar çektik, korkular yaşadık.
Acıları bitirmek kolaydır.
Korkuları bitirmek kolaydır.
Özgürlük, eşitlik, hak, insaf ve vicdan bilinci geliştirilmelidir.
Bunun için; bilerek gerçeği/doğruyu saptıran ahlaksızlıktan uzaklaşmak yeterlidir.
İnsanlar artık huzur istiyorlar. Mutluluk şavkını hissettiler. Karanlıkların, zorbalıkların egemenliği kalıcı değildir artık.
Örümcek kafalardaki asimilasyon yani herkesi Sünni İslam ve herkesi kafatasçı Türk, doğu insanını zorla Kürt yapma hastalığı tedavi edilmelidir.
Atatürk’ün tanımındaki “Türk Milleti” Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan halkların tamamının adıdır. Ermeni de, Rum da, Yahudi de, Türk de, Kürt de, Slav da, Arap da, Habeş de…olabilir. Aralarında hiçbir üstünlük, farklılık yoktur. “Türk Milleti” Türkiye insanlarının ulus olmuş adıdır. Bu tanım; farklı kökendekilerin Türk asimilasyonuna uğratılması anlamı yerine yeni bir beden vücuda getirmek olarak algılanmalıdır.
Terimlerin, kelimelerin çıplak anlamlarını bağırıp durmanın gereği yoktur.
Devlet olmak, onurlu ulus olmak, güçlü olmak, mutlu ve insanca yaşamak için kafa karıştıran kavramların modası geçmiş tanımlamalarına saplanıp kalmamak gerekir.
Irklar ve dinler arasında bile uçurumlar yoktur. Irkını-dinini üstün görüp diğerlerini aşağılayanları insanlık dışlamaktadır artık.
Dinler-mezhepler arası düşmanlıklar, çekişmeler çağdışı kalmıştır. Gelişmiş insanlar bu çekişmenin zararlarının bilincine varmışlardır.
Bu evrensel gerçeği ve yüce anlamı, küresel sapıkların, insanlık düşmanı sapık emperyallerin karanlık hesaplarına kurban etmemek için uyanık olmak, uyanık olmak için çok çalışmak, çok bilgili olmak zorundayız.
İnsanlara, toplumlara değil de onların düşmanı olan sömürücülere yarayan ırkçılık ve mağara yaşamı çoktan bitmiştir.
Ye yazık ki, inanç ve köken, ahlaksızlar için iyi birer malzeme olarak hala şiddetle işlenmektedir.
Maşa olarak kullandıkları da insanımızın zavallı beyinsizleridir ne yazık ki.
Müsadenizle
YORUMLAR
Sevgili Müsade , insanlarımız yapılanların bilincine yavaş da olsa varıyor. Dün bu konuda tartıştıkla-
rım bu gün benim çizgime ulaşabiliyor.. Bir kaç artık ,körleşmiş veya körleştirilmiş insanlar kananabilir
buna.. Bir insan diğerinden ancak bilgi üstünlüğüyle üstün derecede olabilir. Hatta böylesi bile olma-
malı her kişinin kendine göre üstün özellikleri vardır..Bu bizi sömürmek isteyenlerin işine yarıyor..
Seni tebrik ediyorum şiirle ve yazıyla bu konuyu gündemde tutuyorsun.. Selâm ve sevgilerimle..
Ard arda iki yazı okudum. Ard arda yayına verilen iki uzun yazı. Birinin yazarı Esmize - Perihan TUNÇOK K, diğerinki siz. Hemen hemen aynı konuyu işlemişsiniz. Birisin de laubaliliğin, saygısızlığın dik alası hakim; ikincisinde ciddiyet ve özen... Okusa bu yazıyı da, yazarlık nasıl yapılırmış öğrense, diye hayıflanıyorum. Ben sizi tebrik ediyorum, ötekini ise üslubu ve özensizliği nedeniyle sadece yeriyorum. Benden bu yazıya 10 puan...Saygıyla...