- 586 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BATTAN BEY İLE AVCI ŞEMS -BİTTİİİ-
Ormana gelen Avcı Şems, gizlendiği korulukta oklarını yağlama işiyle meşguldü. Battan bey ve arkadaşları ne yapacaklarını bilmez vaziyette, korku içinde beklemekteler.Sultan’ı-iye Gah ise kendinden emin vaziyete,ordu-gahı’yla siperlerini almış, hatta diğer iki azılı düşmanların birbirlerine saldırabilecekleri tüm yönlere tuzaklar kurdurmuştu.Bakalım dedi, kendi kendine... sürprizleri mi görünce ne hale düşecekler? Her şey olsun, yeter ki ölüm olmasındı.
Şems, son kez atını kontrol etti. Eğer, atının eğerini sağlamlamaz ise attan düşebilirdi.
Nallar... dedi ve durdu. Sonra neden durduğunu kendince anlamaya çalıştı. Evet,nallar deyip durmuştu. Nallar deyip durmasaydı,şimdi ne yapıyor olacaktı? Şemşss dedi; kendi kendine.Kendi, bu sefer öbür kendine evet dedi. Öbür kendi, sen korkuyor musun ? dedi.
Ses çıkmıyordu. Peki o tıss sesi nereden gelmişti? Yoksa, yediği fasulye mi dokunmuştu? Hayır,hayır ! İspirden daha yeni getirtmişti.Yok yok bayağı bayağı tırsıyordu! Tırsmak, ne demekti? Tırsmak, sevgi demek miydi? Sevgi korkuyu, korku yiğidi doğuramazdı.Ufaktan yağmur çiselemeye başladı.Çadırının üstüne şıp deyip damlıyordu. Acaba, Sultan’ı-iye Gah ne yapıyordu? Islanmış mıydı? Keşke onu tüm kötülüklerden olduğu gibi yağmurdan da koruyabilse.Birden aklına Sultan ve sevgisi geldi. Sultanın yaptığı gibi İyelik yapmalıydı. Savaşı kazanırsa bir hed-iye vermeliydi ona. Atının sırtındaki demir tellerden bir çember yaptı ve üzerine bir bez atarak ıslanmadan, savaşa doğru yola çıktı. Bu sevmekti. İye Sultanına Şems olarak değil Sultanın ŞEMS-İYE si olarak gitmeliydi. Neyse burası biraz koktu ve korkulu dakikalar çoğalmaya başladı bakalım aşağılarda neler oluyor?
Evet, Battangil ise Kurban Bayramı hazırlığına başlamışlardı.(Aslında öyküde buralar olmayacaktı.Ancak mevzu kurban olunca öykümüz sizlere kurban olsun) Kesilecek kurbanları İyeistandan lahti etmişlerdi.(Lahti?? tersten okuyun lütfen) Nal ve Boynuz vergileri biraz ağır olmasa ucuza aldım diyebilirdi.Ne de olsa koskoca Sandal Beyin oğluydu.Yirmi karısı vardı Sultan Sandal’ın. Battan’ın anası kimdi ? Yıllarca bilemedi garibim.Ta ki o güne kadar...Sanki de öksüz büyümüştü. Burada ölebilirdi. Son kez ana deyip hangisine sarılmalıydı?. Off off! Bari, Sultan’ı-iye Gah, ona evet deseydi. Belki onunla mutluluk denen o bilinmeze doğru yolculuğa çıkabilirdi. Onu, bütün benliğiyle sarıp sarmalayabilirdi. Birden aklına geldi. Sultan’ı-iye Gah herşeye iye ekini ekliyordu. İye, sevgi demekti. Sevmek ne demekti? Ben de, onu sevdiğime göre ; adımın sonuna iye mi ekleyip onu ömür boyu soğuktan koruyan sarıp sarmalayan BATTAN-İYE olabilirdim.
İki ezeli rakip, hedefe doğru ilerlerken kurulan tuzakları fark edememiş,bir kuş gibi tuzaklara av olmuşlardı. Sultan’ı-iye Gah, onları yakalamış ve ağaçlara bağlatmıştı.Sultan bütün güzelliğiyle,İki ağacın tam ortasına gelerek;
"Sizler, benim için ne yaparsınız savaşmanın haricinde? .
Şems atıldı önce söze;
"Seni, bütün benliğimle sevip şu yağan yağmurdan koruduğum gibi koruyabilirim. Senin ebedi ŞEMSİYEN olabilirim."
"Ya sen Battan! Sen ne yapabilirsin?"
"Ben mi? Her daim, seni sarıp sarmalayan, kardan, kıştan, soğuktan koruyan ezeli BATTANİYEN olabilirim."
Yetmezzz dedi ve avazı çıktığı kadar bağırdı; Sultan’ı-iye Gah....
"Babalarınız ne yapabilir benim gibi bir Sultana?"
Yine, Şems(pardon) yeni Şems-iye atıldı.
"Babam Dırop, sizin ordu komutanlarınıza verdiğiniz "Gar" ünvanı alıp GAR-DROBUNUZ olabilir." dedi
Battan-iye ise, güçlü ve dirayetli söylemi ile;
" Babam, ayağınızın altında dolaşmadan size ve dostlarınızı ağırlayan iyelik krallığınızda SAND ALİYE olabilir.Bu kadarı yetmez, komutanımız Kahpe Zigonu,babam ve arkadaşlarının arasında duran, yeni hizmetkarınız ZİGON SEHPA yapabilirim."dedi.
"Baba, bu bölümü pek anlamadım,bir daha anlatsana?"
"Kızım yeter ama!...Kalk! Vallaha uykum geldi. Üç bölümdür canım çıktı.O öğretmenine de söyle, ben ne bileyim, masanın, bardağın, eldivenin, şapka isimlerinin nereden geldiğini???...Allah Allah "
(Öykünün bazı yerlerinde geçmiş,bazı yerlerinde şimdiki,bazı yerlerinde mişli geçmiş zaman (bilerek)kullanıldı.)
Bütün Dostlarımın Kurban Bayramını tebrik eder...Sağlık,mutluluk ve huzur getirmesini Yüce Rabbimden Niyaz ederim...
YORUMLAR
Ben de salak salak Şems adını kullanmasaydın diye yorum yapmıştım bir önceki yazıda. Konunun Şemsiyeye geleceğini nereden bilirim. Lakin bu hikaye bende bir anıyı canlandırdı.
Lise öğrencisiyken Sirkeci'den Bakırköy'e doğru banliyö treniyle yolculuk yaptığımız bir gün yanımda oturan bir vatandaş yanındakine sordu: '' Bu Zeytinburnu adı nereden geliyor. Zeytinin de burnu mu olurmuş. Hemen doğaçlama daldım konuya. '' Amca.. Buralar eskiden çok küçük bir köymüş. Köyü kuran da Seyit adında biriymiş. Bu Seyit'in muhteşem bir burnu varmış. Herkesin dilideymiş Seyit'in burnu...Zamanla Seyit'in burnu, Zeytinburnu olarak söylenir omuş ve bu semte isim olarak vermişler''
Tarihi bir hikaye, ya da binbir gece masalı beklerken Şemsiye, battaniye gardırop hatta zigon sehpanın hikayesi... Ama zekana hayran kaldım. Muhteşemdi. Kutlarım.
Mubarek Kurban bayramın kutlu olsun. Tüm sevdiklerinle birlikte daha nice bayramlara inşallah.