- 1203 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KELEBEĞİN ÖMRÜ,,
Her insanın tabiatı gereği bir dayanma gücü, kapasitesi ve sınırlarla çevrili alanı vardır ve o alan içerisinde kurduğu küçük dünyasında iyisiyle, doğrusuyla, yalanıyla, yanlışıyla; tamamı ile eksiğiyle, mutlu yada mutsuz, aç yada tok yaşamını bir şekilde idame ettirir. Bir mücadele içerisinde çırpınır, koşturur durur.
Ömür dediğin şey ölçsen biçsen kaç karış
Sabrın su kesmesin kimle bu yarış
Sonu ölüm. Faydasız bir yakarış
Karun gibi malın olsa ne yazar
Zaloğlu Rüstem’im desen ne yazar
Kendime ait bu dörtlükte dilimin döndüğünce ifade etmeye çalıştığım dizelerden de anlaşıldığı gibi zaman içerisinde zaman mefhumundan yola çıkarak bir kelebeğin yirmidört saate sığdırdığı bir ömür, ortalama bir insanın altmış, yetmiş hadi biraz zorlayalım seksen yıllık ömrü ile eş değer tutulduğunda ne anlam ifade eder sizce değerli okuyucularım?
Hadi gelin başımızı iki elimizin arasına alıp düşünelim. Bir kelebekle bir insanın arasındaki hayat mücadelesindeki örtüşmeyi hep birlikte anlamaya çalışalım.
Kozasından çıkıp gelişip, serpilip, büyüyen ve merdivenleri tırmanıp son basamağı çıkmak için geçen zaman içerisinde şöyle bir geriye bakıp geçmişte yaşananlar arasında “keşke” demeyen kaç kişi vardır aramızda.
“Şu anki aklım olsaydı eğer” deyip de “Eyvah” demeyen bir babayiğit var mıdır aramızda?
Onun için Cenabı Allah bize kul sıfatını uygun görmüş ve kâinattaki bütün canlı varlıklar arasında bulunmaz nimet olan aklı insanoğluna bahşetmiştir.
Velhasıl kelam aldığımız bir soluk nefesin, kokladığımız bir çiçeğin sahip olduğunu sandığımız ama aslında bize ait olmayan bir karış toprağın ve götüreceğimiz sadece birkaç metre beyaz kefenin, eşin, dostun ve ailenin kıymetini, değerini bilerek ve yetinerek ve de şükrederek, hamd ederek bilmekten başka çıkar yol olmadığını fark etmenin zamanı çoktan gelip geçmedi mi sizce değerli dostlarım, okuyucularım?
Keşkelerin hüküm sürdüğü ve egemen olduğu bu düzende son pişmanlığın fayda etmediğini bilmenin zamanı geçmedi mi sizce?
Aklın yolunun bir olduğu; ikinci yolun ise hatayı hatayla telafi etmek gibi çıkmaz bir sokak olduğunun idraki çok mu zor sizce de?
Ne bu telaş, ne bu ürkeklik, ne bu korkaklık, ne bu kadar karın tokluğunda gözü açlık, ne bu tatminsizlik, ne bu arayış ve bu ne tamahkârlık?
“Sevgiden yoksun bir gülün büzülüşü” solgunluğu, kurumuşluğu için gözyaşımızla suladığımız kaynağımızı “Sevgi kaynağını” kurutmanın ne âlemi var? Sizce haksız mıyım bu sitemimde?
Ben Amerika’yı yeniden keşfetmiş gibi sizlerin bilmediğini sandığımı sandığınız bir konuda akıl hocalığı yapmıyorum.
Elbette benden çok daha iyi biliyorsunuz. Lakin bu konuda sizlerden bir nebzede olsa daha sitemkârım ve ben aslında sizlerden biriyim.
Bana önyargı ile yaklaşanlarınız olabilir, ukala deyip yaftalayanlarınız olabilir bunlara saygı duyuyorum. Çünkü aslında biz birbirimizi çok iyi anlıyoruz. Çünkü mayamız bir damla su, emdiğimiz çiğ süt.
Katılanlarınız yada karşı çıkanlarınız mutlaka olacaktır. Buna sevinirim. Eğer kızıyor, sinirleniyor veya bu satırlar sizce de haklılık payı var dedirtiyorsa demek ki, ortak bir paydada buluşuyoruz.
Sevgi yada sevgisizlik kıymet yada kıymetsizlik tatmin yada tatminsizlik en önemlisi şükür yada gözü açlık noktasında herkesin bir fikri ve zikri var demektir.
Ben sadece bu satırları siz okuyucularımla paylaşarak sırtımdaki ağır yükü benim gibi düşünen insanlarla pay edelim, bölüşelim, ağır yükü hafifleştirelim diye serzenişli bir üslupla dile getirmenin en zor olan yolunu seçtim sadece.
“Niye böyle bir yol?” diyor olduğunuzu duyar gibiyim. “Sevgi emek ister” ve zordur. Zor meşakkattir, sabırdır, yılmamaktır, inançlı olmaktır, kararlı olmaktır, devamlılık aslolandır ve zoru başarmak güzelinde en güzelidir.
Ve unutmayın sevgili dostlarım, değerli okuyucularım; insan bir kere doğar, bir kere sever, bir kelebeğin ömrü kadar yaşar ve bir kere ölür. Altmış, Yetmiş yıl aslında bir kelebeğin ömrü kadardır.
Kısa mıdır, uzun mudur siz karar verin ve bir saniye sonrasının garanti belgesinin yazılı bir hükmümü var elimizde?
Gelin bu göz açıp kapayıncaya kadar geçen; hiç değilse geçmeyen ömür içinde sahip olduğumuz değer her ne ise, adı sizce her ne ise kıymetini bilelim, sevdiklerimizi incitmeyelim, kırmayalım, dökmeyelim.
Sonradan cam kırıkları toplanır toplanmasına da “Can Kırıkları” toplanmıyor. Sızladıkça sızlıyor, kanadıkça kanıyor ve sonunda bir can yanıyor.
Kâinatı yaratan yüce Mevla sevgi üstüne kumuşsa eğer oku emrinden de önce; neden birbirimizi sevmeyelim, vakit henüz geç olmadı ki?
Sevgiyle Kalın.
Kenan TİRYAKİ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.