- 8031 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YERLİ MALI YURDUN MALI
YERLİ MALI YURDUN MALI
Okullarımız açıldıktan sonra hatta açılmadan daha ‘İlköğretim Haftası’ kutlamalarıyla başladığımız kutlama seramonisi her hafta bir kutlamayla devam eder. Bu şaşmaz . Şaşarsa eğer gecikmeli olarak ikisi birlikte kutlanır haftanın ve ya gecikmeli de olsa öğle arası çocukları okulun önünde toplayıp ip gibi sıraya dizeriz.
Hazırol’a geçiririz. Bunu yaparkende yerli malı dilimizi biraz katledip ‘ı’ yı söylemeyiz. Mikrofonda utku kazanmış komutan edasıyla çıktığımız o yüksek yerden ki bu genellikle okulun giriş merdivenleri olur. ‘Hazrolll.’ diye bağırır , ardından kibarca ; ‘Oğlum, kızım susun artık. Bak , beni yanına getirme. Yeter artık, keees.’ Gibi sevgi sözcükleri söyleyerek yavrucuklarımızı uyarırız. Sadece kutlamada görevli olan öğrencilerin duyup, dinleyip, alkışladığı kutlamalarımıza başlarız. Her hafta bunu yaparız biz. Hep yaparız. Yaptıklarımızın bir örneği dosyalar ve müfettişler için saklarız. Dosyanın bir örneğini de İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne göndeririz. Onlarda bu gönderilen yazıları kaynatıp günde üç öğün birer fincan yemeklerden önce suyunu içerler. Denesi bize kalır.
Bu klasik kutlama şeklinden kendine has kutlama şekli olan bayramlarımız kurtulabilir. Haa birde eski adıyla Yerli Malı Haftası kurtulur , çünkü öbürleri yerli değil yabancı menşeili, fason dayatmalardır. Yepyerli Malı Haftası’nın acer adı Tutum Yatırım ve Türk Malları Haftası olmuştur neoliberal politikalar doğrultusunda küreselleşen emperyalizme enteğre ülkemde.
Neden diğerlerinden farklıdır diyecek olursanız , sadece şiir, konuşma, güzel sözlerle kutlanmaz o hafta. Nadide yerli malı ürünlerimizin kıymeti fark ettirilir o hafta ve bol bol tüketilir. O hafta her sınıf ayrı bir günde kutlamak üzere sıraya konulur okulda ve bu nimetlerden herkes yararlanır. Çocuklarımız bu yerli mallarımızdan en çok yiyecek getirmesini severler. Bunlar neler mi? Girelim bir sınıfa ve ‘Tutum Yatırım Türk Malları Haftası’ kutlayan minik öğrencilerimize bir bakalım.
Kafalarında renkli kartonlardan külahlar var bazılarının ve üzerlerinde meyve adları yazılı. Külahında elma yazılı öğrencinin önünde ‘Star King’ cinsi elma ve ananas var. Amasya elması veya Misket Elması bulamamış evladım. Kiraz çocuğun önünde bu Aralık gününde Yarımca Kirazı veya Ala Kiraz olacak değil ya , ‘Golden Meyvesuyu’ nun vişne suyu var. Cappy şeftali suyu da yanında hemen. İçindeki katkı maddelerinin hepsi ithal. Yanında karpuz resmi çizili külahı ile oturan çocuğun önünde karpuz yerine adı Türk anlamına gelen ve milli duyguları okşayarak reklam yapan. Ramazanlarda ay yıldızlı, bayraklı reklamlarla iftar sofrasının baş köşesine oturtulup oruç açılan ‘Cola’ya ne demeli. Bir çoğunun önünde o var. O ‘Cola’nın konsantresinin gramına kaç para ödenerek taa yeni dünyadan getirtiliyor bilmiyor yavrucaklar ama başbakanları , eğitim bakanları çok iyi biliyor. Hem bu ödenen paraların ne kadarı silah tekellerinin kasalarını doldurup çocuklara kurşun olarak dönüyor acaba, bunu da biliyordur yöneticilerim değil mi? Çünkü Burak Erdoğan beyin gemiciği ile geliyordur büyük olasılıkla.
Bakıyorum yoğurtlar küçük plastik kaselere girmişler kaşık kaşık satılır olmuşlar. O saf beyazlığını da yitirmiş. İçine birçok madde katılmış ve adı da yoğurdu hiç anımsatmıyor tadı da. Onu da uluslar arası bir şirket üretmiş.
Muz var masanın birinde ve üzerinde yuvarlak küçük ,parlak bir etiket var. Yaklaşıp bakıyoruz ‘Chikita’ gibi bir şey yazıyor ,Anamur değil. Ya çikolatalar, bisküviler, dondurmalar, sütler. Haydi ülkemizde üretilebiliyor diyelim ama Amerikan Armutları var. Hurma var. Hindistan cevizi var. Onlar da mı yerli acaba? Onları alıp tüketerek ve yedikleri kadar da yerlere dökerek, çöpe atarak ne kadar tutumlu olduklarını ispatlıyor çocuklarımız. Tu ,tu ,tu kırk bir kere maşallah.
İçerisi aydınlık, pencereden yeterince ışık giriyor, hava açık ama onların ışıkların tümünü yakmasına hiçbir şey engel olamamış. Birde yabancı markalı bir kasetçalar var öğretmen masasının üzerinde ve hareketli bir ‘rock’ parçası ortalığı inletiyor.
Her öğrencinin önünde yiyebileceğinin birkaç katı yiyecek ve içecek var. Börekler, çörekler, kekler, kızartmalar.
Dolmalar, sarmalar, yarım yarım ısırılmış meyveler yerlere dökülmüş. Gene yerlerde ve masalarda peçeteler, gazete parçaları , plastik bardaklar, teneke kutular. Çöpten bir dağ da kapının yanındaki çöp kovasının çevresinde yerini almış. Bu çöpler yüzde yüz yerli malı. Kokusu da öyle. Ekşi bir çöp kokusu var içeride ağır mı ağır. Çocuklarımızın çöpü ve kokusu.
Masalarda ve çocukların ellerinde cicili bicili hışır hışır öten torbalar var rengarenk. Doritoslar, Çitoslar, Milkalar, Vantıdlar, Çokoprensler, Soholar, Cranchlar …… saymakla bitmiyor ki. Sıra sıra sizilmiş masalara. Hiç birisinin üzerinde Türkçe ad yazmıyor ne hikmetse. Her halde küreselleşme ve iyice milliyetçileşmemizin sonucu olsa gerek. Zaten onları tüketen çocukların adları da Türkçe değil ki . Onların adları da Arap özentisi; Tuğba,
Yasin, Burak, Asude , Hayrünnisa, Beyza, Nur , Abdulkerim, Abdullah …..
Arapça ,Farsça doğulu özentisi adlı çocuklarımız oturmuşlar masaların başına , önlerinde uluslara arası tekellerin ürettiği kansorejen madde katkılı, dayanıklı gıda maddeleri. Hem gıdalarını tüketiyorlar, hem ülke kaynaklarını, kültürlerini, hemde kendilerini.
Hürdoğan Aydoğdu
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.