- 649 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
"Aldatmak" romanıyla ders işlemek!
On yıl kadar önce Ahmet Altan’ın "Aldatmak" romanı çok popülerdi...
Karşıyaka Çarşısında gezerken,baktım iki kadın elinde bu kitap ve "fısıltı" halinde konuşmaktalar.
İlk anda "evli" olup,olmadıklarını merak ettim,sıradan "vatandaş" gibi yaklaşıp,kulak verdim ve evli idiler.
Çünkü bu "kavramın" evliliğe dair olduğunu iyi biliyordum.
Aynı gün bir lisenin salonunda Kız Meslek Lisesi mezunu kızlara "usta öğreticilik" dersim vardı.Yüz on kadar kızdan,üçünün elinde bu kitap...
Hemen sordum ve ilginçtir üçü de evli idiler.
Bugün ne edip de bunu ders olarak işlemeliydim.Çünkü kitabı bir çırpıda ben de okumuş,kendimce roman kahramanını anlamaya çalışmıştım...Hatalarını,hayatına renk katmak için yaptığı tercihleri ve sonra onların da "heyecan "vermediklerini.
............................
Derse,"pardon bu gün şu elinizdeki kitabı konuşarak derse girmek isterim,söyleyin bakalım o roman kahramanı kadın-adını da unuttum dedim,oysa Aydan aklımdaydı ama bir kızın da adı çıkarsa şık olmaz diye kaygılarım da vardı.-sizce neyi başaramadı" diye sorarak başladım.
Sınıfta "çık" yok.
Eh,hem öğrencileri derse katmak,hem de güncel bilgileri paylaşmak gerekir düşüncesiyle söze başladım.
-Bakınız,burada on kadar öğretmenden(doktor da dahil) dersler aldınız.Program,çocuk hakları,yaş grubunu özellikleri,hastalıkları gibi konuları bir süre sonra unutacaksınız ama şimdi söyleyeceklerimi sakın unutmayınız...Eğer bu seminerden sizde bir şey kalması gerekiyorsa da bu konuştuklarımız kalsın dedim:Bu konuşmaları da bir "ahlak hocası" gibi değil,bilgi paylaşımı gibi düşünmelisiniz diye de ekledim.
Elinde kitabı olanlar,önce sorum sizedir,söyleyin bakalım o kadın neyi başaramadı diye tekrar sordum.Bir iki denemeden sonra yavaş yavaş konu açıldı.
Derken okumayanlar da yorum yapmaya,akıl yürütmeye başladılar.
.............................
Bir anda dersin sonuna doğru gelmişiz.
Sözümü şöyle bağladım:
-Sakın o roman kahramanı kadına benzemeyiniz,ileride bir ömür boyu da size lazım olacak şu cümleyi "torbanıza" ya da "cebinize" koyunuz dedim.
(Torba ya da cep kavramını özel sohbetlerimde de çok kullanırım,çünkü Nietzsche’ye ait şu sözü çok anlamlı bulurum da ondan: İçine koyacak bir şeyiniz varsa,bir günün bin cebi vardır.)
Cümle de şuydu:
- Herhangi bir şey için duramazsanız,her şey için yere düşersiniz!
Roman kahramanı bir kül tablası için de yere düşmedi mi diye de ekledim.
Baktım motivasyon çok iyi.
O susan sınıf,
-Hocam,son cümle çok güzelmiş,tekrar eder misiniz dediler.
Benim de istediğim buydu zaten daha başından beri.
Tekrar ettim ama yavaş yavaş.Çünkü her "kursiyer" defterine bu güzel anonim sözü yazmaktaydı.
- Herhangi bir şey için duramazsanız,her şey için yere düşersiniz!
...................
Aradan on yıla yakın zaman geçti.
O "kızlarla" karşılaştığımda bu sözü bana "satıyorlar" şimdi ve çok güzel olduğunu düşünüyorum o dersin...
YORUMLAR
Bence de güzel bir ders olmuş. Bir kitaptan yola çıkarak, unutamayacakları bir hayat dersi vermişsiniz.
"Aldatmak" romanı mı? Hiç okuma gereği duymadım. Popüler yazarlara karşı bir antipatim var sanki.Tanınmamış, ya da eski yazarlarımız benim için paha biçilmez.
Paylaşım için teşekkürler.
Saygılar.
sabri ayçiçek
Ben de çok beğendim bu sözü. Yazınız yine çok güzeldi.Tebriklerimle.Saygılarımla.
sabri ayçiçek
Düşünce,değerlendirme ve katkınız için teşekkür ederim.
Söz güzel ama farkı da şurada...Sizden de yirmi yıl kadar "büyüklüğü" sadece "ağaran" saçla yaşamamak gerek,hak etmek gerekir diye düşünürüm.
Evet, çok güzel bir sözmüş. senin kızlar tabiri caizse tereciye tere satıyorlar galiba Sabri Bey.
Tebrik ederim, saygılar
sabri ayçiçek
Ben "alıyorum" geriye zaten!Demek ki iyi "satmışım ki" onlarda "izi" kalmış...
Kibiri sevmem.
Ama bu bana "gurur "veren derslerden biridir.
Sanırım haksız da sayılmam değil mi!
Katkınız için teşekkürler ve selamlar.