Galata Kulesi'nden, Kızkulesi'ne Martı Pusulaları
-Kolye olsun diye öpücüklerim boynuna
Dizeler karalıyorum sesinin aklığına
Bir damla gözyaşımda denizimsin diye
Alnından öpüyorum gökyüzünü!
(Omayra May)
-Gözlerinin yağmuru sırılsıklam ederken beni
Saçının tellerinde şafaklanır türkümüz
Bir kızıl gülsün gönlümde
Bir de geleceğimi doğuran geçmişim
(Omayra May)
-Gözlerinde kokluyorum çiçekleri
diyesin diye değdi çektiğime çileleri!
Dudakların gönlümün anahtarı ya
öptükçe beni aşka açılıyor dünya!
(Omayra May)
-Fuzuli’nin yapıtında Leyla hakikat sırrını, Mecnun ise bu sırrı arayan insan ruhunu simgeler aynı zamanda. Gönlüm gönlün olmuşken, yakışır mı “aramak” sözcüğü “sevda sözlüğümüze” denizkızım? Hakikat sırrıyla sarhoş olsun diye ruhlar, Kırklar Meydanı’nda dara durmuş “sonsuz ötesinin sırrından” dillenir gönüllerimiz! Muradım Pir Sultan’ın, "cümlenin muradı dünyada cennet" sözünün aşkımdaki yansımasıdır. Sen ey deli kızım, hem bir benlik hem de sonsuzluğa duyduğum aşksın! (Omayra May)
-Aşk neyin kısaltmasıdır? Arzu’nun şavkıdır Kamber! Ey Arzum, gün gelecek sana “cennetim” diye sesleneceğim! Çünkü "hayat cennet olacak" sözüdür ikrarımız. Sana olan aşkım sayesinde anladım ki erenlik verilen değil, varılan bir mertebedir. Dersler almak için yaşamadığımızı, yaşadığımız için dersler aldığımızı da özümsedim aşkımız sayesinde! Sen gözlerimdeki gülümseme, gözyaşlarımda saklı umut, hüznümdeki buram buram hasret, sonu hiç gelmeyecek şarkım, hiçbir sırra sığamamış sarhoşluğumsun. Gün gelir, eser elbet sevinç rüzgarımız kanatlarında martıların! Ey aşkdenizin kızı Şahmaran, Kırklar Semahı’na vursun yunuslarıyla Marmara’n! (Omayra May)
-AYDINLANMA ANI
Şeyh Bedrettin, Mısır’da öyle bir aydınlanma anı yaşamış ki, "Kitap benim!" demiş. Ben de öyle bir aydınlanma anı yaşadım ki, "Aşk defteri benim! Yazın beni ey doğa ve insanlık!" dedim. Dilim akrep, gözlerim yelkovan, kalbim saniye oldu aşk saatime. Bakışlarım dilimden dökülen sevda incilerini öpünce, ele avuca sığmaz yanıma, kalbimin memesinden benzersiz bir huzur sağdım. Gönlümü buran telaşa öyle bir nur yağmuru yağdı ki aşk için karşılık beklememeye hazır kaldım."Telaşa masal yok! Masalın ömürlük değil, sonsuzluğa şiirlik! Serseriye yakışan maneviyata, Hızır gibi yetiş artık!" dedi hayallerim! Özbenliğimin ruhsatı oldu gönlümdeki aşk masalım! (Omayra May)
-Sıfır önemli bir rakamdır. Önüne geldiği rakama değer katar. Kendimi sıfırlıyorum sevgili. Doğa ananın rahmindeyim sanki. Yeniden doğacağım sanki! Sonsuz olarak çık karşıma sevgili... Ben de yanında sıfır olayım! (Omayra May)
-ELİF-DAL-MİM
Öyle güzeldi ki tadına doyamadığım rüyam. Kaf Dağı’nın doruğuna vardım rüyamda. Oradaki salkımsöğüt ağacının uğultusu dedi ki bana : "Elif diye feryat eden kalbini, kanatlarında bahar taşıyan vuslat kuşu eyleyip, uçur da dokunulmamış dallarıma, hayatın sırlarına mim olsun sevdamız!" Dedim ki : "Usandım sevdamı çarmıha gerenlerden! Tutunacak bir daldan ibarettir, vefasızlıktan yaralı kalbimin cenneti! Ne dost ne de sevgili! Aşkın da ötesine varalım diye, aramızda elçi olmaya davet ediyorum Kızkulesi’ni! Bak şiirimize dize geliyor yıldızlar. Adımın harfleri sırlasın ki dallarını, sevdamız ışıl ışıl parlasın uçlarında. Adın vuslata boyansın cansuyumla! " Sonra uykudan uyandım. Ve bir dal sigaramı yakıp, umudumu üfledim hayata! (Omayra May)
-YARAĞACI
Geçmiş ömürlerim, gramofona konan plak gibi tavaf etsin seni ey yarağacım! Darağaçlarından geçenlerin aşkına, vuslat için yeryüzünü durak eylemiştir serserin. Bak sevgili, boğazında düğümlenen bensizlikten göz kırpıyor yıldızlar sana... Aklımı yüreğime, aşkımı başıma devşirip, gözyaşlarımla mis kokulu sevdamızı yoğurup da geldim, tılsımımı düşürdüğüm gözlerine! Gel de altın çağ günlerinin tarifsiz sevinci, turnalar gibi süzülsün, gül mevsimine uyanan gönüllerimizin semahına! (Omayra May)
-Ne denli harika bir geceydi o! Nedensiz, tarifsiz bir sevincin bambaşka kokusuyla sarhoş olmuştum! O sarhoşlukla gönlüme, "Hasretimin layığına hissettiğim aşk, sırat köprüm olsun artık!" demiştim. Demişti ki :"Riya içinde olanlara inat, şarjörüne şafak tılsımını sür ki uykunun, rüyandaki müjdenle harmanlansın umudun!" Öyle bir müjdeyle nurlandım ki saçımdaki aklara rüyam düştü! (Omayra May)
-Bir insana duyulan sonsuz aşk ile sonsuzluğa duyulan aşk, birbirlerinin etrafında semah dönen yıldızlar gibidir. Güneş ve ay gibi, birinin doğması için diğerinin batması gerekmez! (Omayra May)
-Aşk uğruna şehir değiştirmeyi göze almam ne güzel! Anladım ki değip değmediği önemli değil. Aşkapoza girmiş gönlümü daha da coşturdu değmezlik. Gün gelir, damarlarımda dolaşan aşkyuvarlar, Aşktanbullu sevdalıma sonsuz ötesi eyler elbet aşkıyalığımı! (Omayra May)
- En büyük şairler annelerdir deli kızım! Çünkü onlar koşulsuz sevginin sembolüdürler. Bugüne kadar okuduklarım ve yazdıklarım, annemden emdiğim sütün yanında nedir ki? Anneliğin kutsallığının ışığında daha iyi anladım ki, sevginin karşıtının nefret ya da korku olduğu sanılsa da, aslında sevginin karşıtı yoktur! Metin Altıok’un deyişiyle, anamın bıraktığı yerden sarıl bana sevdalım! Bugüne kadar yaşadığım aşk ilişkilerinde, sevgililerim için elimden geleni yapmam, aşk için çok şeyi göze alamamaları nedeniyle, ayaklarımdan gideni gerekli kıldı. Gönül verdiklerimden ayaklarım gidiyorken, yüzüm geliyordu sana sanki. Çekip gitmelerime, sana varıp kalmam yakışır deli kızım! Yıllar önce sana yazdığım mektupların birinde şöyle demiştim : “Bu günlerde kendimi mitolojiye iyice kaptırdım deli kızım! Mitoloji, ‘sanatın dilbilgisi’ benim açımdan. Mitoloji aracılığıyla da aşklarımı, umutlarımı tuzlayabiliyorum kokmasınlar diye. Kendi gizlerinde boğulan insanlara karşı, ‘bilgi dilimi’ güçlendiriyor mitoloji. Köklerimi denizde, gövdemi karada hissetmeme yardımcı oluyor. Ana rahminin sıcaklığı gibi bir sıcaklık yaşatabiliyor bana. Yıllarca mitoloji denizinde yüzmemin sayesinde, şu gerçeği görebildim denizkızım: Mitoloji özümsenmeden, insanlık tarihi yeterince anlaşılamaz!” Mısır mitolojisinde evrenin, güneş sistemimize yaşam verdiğine inanılan Sirius’un ve yeniden bedenlenmenin simgesi olarak kullanılan Scarab böceği geldi aklıma şimdi. Eski Mısırlılar, Scarab’ın cinsiyetinin erkek olduğuna ve dışkı yumağına sperm bırakarak türediğine inanıyorlardı. Dışkı yumağı, tohumlarını Sirius’tan alan güneşimizi simgeliyordu elbette. Scarab, kendi kendinin nedeni olan, kendinden kendini doğuran evrenin simgesi olarak da kullanılmıştır. Bu böcek, çıplak gözle görülemeyen, çok ince olan gizli kanatlarını kullanırmış gerektiğinde. Gül mevsimine uyanalım diye, senin de gizli kanatlarını açıp, kendini kendinden yeniden doğurmanın vaktidir melek yüzlüm. Realiteye bel bağlayıp tükenenler varsa, bizim de insanlık güllerinin umutlarıyla beslenen aşk masallarımız var. Gün gelir, bizlere hakikat diye belletilenlerin masal, masal diye dudak bükülenlerin ise hakikat olduğu anlaşılır elbet denizkızım! (Omayra May)