- 635 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Fetiş 2
Ama bunca dinamik yeniliğine rağmen, yeni düşünce içindeki totemi anlayışa göre zıt olan anlayış düşünce; totemin değişebilir yüzünü, ilahi söylemin değişmezliği yaptı. Böylece yeni düşünce kendini klik yaptı. Bu klik, oluştuğu çağda kalmış bir film karesi donmuşluğu oluşla bir enstantane olaraktan görünüyordu. Dinamik yapı, adeta fotoğraf kareleri anlayışı olmuştu. Bunu da kendisi müjdeliyordu. Kuşkusuz ki yeni; yeni yönü ile güncelin imparatorluk olabilme amacına pekiyi hizmet ettirilmişti.
Bu gün bu dinsel söylemlere dair güncel olan ne varsa; o dönemin bilmediği hatta vaaz edenin bile aklında geçmek şöyle durusun; hayalini bile edemediği şeyler, o dinin yorumu adı altında, bugün, o dinin değişmezliği üzerine, monte edilmiştir. Örneğin doku ve organ nakli konuları. Örneğin bigbeng kuramı. Örneğin evrim. Örneğin, kapitalizme özgü ahlak anlayışları vs.mse olanlar hep bu kabilden yorumlarla o değişmezliğin değişmesidirler.
Karşısına, put suçlama savıyla saldıran mantık, dünyayı değişmeyen tekil düzlemli bir zaman zemin devinimi içinde gelen var bulunuş sanmaktadır! Dünya bugün nasılsa, dünyanın dününü de öyle sanan, bir bilmezdi, düz mantıklı dünya görüşüdürler. Bu mantığa göre dün içinde her şey verilidirler. Ama onların deyişiyle "sapık insanlar" yoldan çıkmışlar, ne bul duylarsalar da ona tapmışlardı!
Bunlar cevabı olunmayanda, gerçek nedenlerin göz ardı edildiği durumlarda, tam bir bilmezdi kafaya hitap eder cümledirler.
İnsanların toplumsal ve sosyal değişmeleri, insanlarda travmalara neden oluyordu. Kişiler travmalarını totemi söylemin, meşrulaştıran kabul edilirliği ile rehabilite oluyordular. Totemi meşruti söylem travma yaratan durumları üyelerine hazmettiren, sindirten kabulcü lüktü. Totem bu sosyal özne sağaltımını, sembolleştirmeler üzerinden yapıyordu.
Bu sosyal yapının bir bilimsel olan girişmeleri sayılabilir denli teknik olan insanlığın bilimsel ilk ana emare girişmeleridirler. Oysa bu bilimse tabanın sezilmesi, put söylem algısıyla örtülerekten; böylece bilmezliğin, konuya ilişkin fikir edinmelerin üzerini dahi, put şalı ile örtmüştürler. Hatta son ilahi değişmez olmanın söylemi ile gelecekte travma nedeni olacak durumlara karşı, yeni söylemi söyler olmanın engellenmesi olmuştur. Bu yüzden hep yoruma gidilir. Yorumu da siz yapacak değilsiniz ya!
Düz mantık, dünü bugün gibi görüyordu derken, dünü de araba, bilgisayar kullanıyorlardı gibisinden algılıyorlardı demek istemiyorum. En azında insanlığın dünü içinde bu günkü gibi aile yapısı, bugünkü gibi mülkiyet ilişkileri ve bu günkü gibi bir dini inançların olmadığı upuzun bir süreç içinde geliyorduk. Bu dönemin öznel olguları, din olmayıp; fetişti tabu ve totemdirler.
Tabu ve totem bugün sosyal yapıların, toplumun ve dini inançların, hala en temel öznel dayanak noktalarıdırlar. Örneğin, bayrak, devlet, emek toplumun tabu ve totemi iken; misafirperverlik, iyilik vs. sosyal yapının tabu ve totemidir. Haram ve helaller de, dinin tabu ve totemidirler.
Bunlar birbirinin yerini alan kavramlarsa da özde yapıların kendi tabularıdırlar. Sözgelimi şehadet her üç yapının da (halkın da, toplumun da, dinlerin de) öznel anlaması içinde, öznel kullandıkları bir ifade şeklidirler.
Yine özelikle de insanın, kişinin kendi anlamaz lığına dek toplumsal hayatının anlamsızca oluşlarla birlikte kişiye olan yeni yüklemleriyle insanların bir yığın takıntıları, yani fetişleri oluşmuştur. İş yeri takıntısı, aile takıntısı, namus takıntısı, el sıkma ya da sıkmama takıntısı, cinsellik takıntısı, temizlik takıntısı vs. yüzlerce takıntı ve fetişleri vardır.
Bunları, hayal güçleri ile kurgulayacaktan kendinizi o korku ve kaygıların içinde bularak, sorunlarınız kısmen aşılır, ya da fetiş duygular dağ gibi şişerek, fetiş olan duyguların basınçları azalır ya da artarlar.
Tabu ve totem; kişisi egoizmin haz, elemdi seçme ayıklama tasavvurlardan yola çıkar oluşla; sosyal egoizmle organize sosyal birliklerin seçen ayıklayan aidiyeti çekim alanı oldular. Bu tabu alan, totem gibi süreçli aşamaların olumlama şekline dönüşerekten, artık bireysel olmaktan çıkmış kavramdırlar.
Tabu ve totemi tasavvurların, kişi insan öznelliği içinde kalan yansıma, takıntı (cinsellik takıntısı) gibi fetiş olacakla kalan kişisel mana güçleri, fantezi eşmiştir. Fantezi bir akli kurgu ve imitasyon; kendinizi haz ve kaygı veren ortamların içinde, düşünsel gerçekleşir bir tasavvur olacakla bulundurmanızdırlar. Fetişe dek kişi hayallerinin, kişisel travmalarınızı, önleyen bir olumlu yanı vardır. Ama bir de aklın kontrolünde çıkışla, kendisinden titrer olduğunuz, hayal ürünlerini yaratan bir uyarı güç oluşlarla sizin yaşantınızı dahi güçleştirir olan yanları da vardır.
Fetiş, bireyin haz ve kaygıları üzerine bindirilen, egodan ötürü, ego yansımalı olumlu olumsuz kişi iç çevrimli takıntıdırlar. Ve bu yüzden fetişler tapınılacak güç olaraktan da saygınlaşmaktadırlar. Fetişte, düşünce olacakla hem yaklaşmanın saygı laması vardır, hem kaçınmanın saygı laması vardır. Fetişler de, kaçınma ve yaklaşma, korku ve saygının bir arada imlendiği bir takıntı, tapıncak durumdurlar da. Tabu ve totemin temelinde insan fetişizmi var.
Kendisini algılayan ben öznenin (beynin) ortaya çıkmasından sonradır ki egonun seslenmesi hayli etkin olmuştur. Ben neyim? Nereden gelip, nereye gidiyorum? Gibi sorular kişi düzleminde beyinse öznenin düzleminde varsa da sosyal birlikti yapı düzlemi içinde yoktur. Bu kabil kişilerin takıntısı ben neyim, neye aitim? Gibi sorgulayıcı olan takıntılar, paylaşılır olan bir düzeye geldiği zaman; sosyal yapının da takıntısı olacakla, tekrar sosyal yapının tabu ve totemi içine alınırlar. Örneğin, böylesi bir fetişti edim, tabu ve totemi yapı ile inançtı dinler içinde de uygulana gelir olanı da muskacılıktırlar.
Fetiş kişinin içti haz ve elem duygularına hitapla, yaklaşıcı davranışlarını ve duygulanımlarını ifade eden, dıştan uyaran korku, kaygı ve hoşlanma temelli komplike bir duygudur. Uyaran karmaşası da olan; kategorize edilemeyen fetişti düzenleşim algıları, tam sağlanamamış titrek bir ürkekliktirler. Yakınlaşma ve uzaklaşmayı size düstur eder. Fakat her iki durumda saygıyla gerçekleşirler.
Oysa tabunun olumsuzlukları saygılanmaz. Çünkü tabu genel uygulanır düzenleşim ve kategorize edebilmenin bilgisidirler. Tabu ve totem meşruiyet kaynağıdırlar. Oysa fetiş öyle değildir. Fetiş insanın düşünsel ve davranışsal emeğinin ürünü olmakla ve dıştan kategorize olmayışla bir uyaran olmakla, insanın bilinç ve insanın irade kontrolü dışında çıkışıyla fetiştirler. Fetişlerin saygılanması, dıştaki uyarım gücü baskısına karşı bir dirençlimedirler.
İnsanın kişi ve kişiler olacakla fetiş düzeyinde kalan tasavvurları; kaygı ve takıntıları, mülkiyetçi ilişkiler yolu ile kendisine yansıtılanlarla da, bir anlama olacaktı. Bu fetiş anlamalar, sosyal yapılardı öznelerin içinde kendisine ve sosyal yapıya yabancılaşma olacaktı. Yine bu kişi kaygılı fetiş, toplum sal öznelerin içinde kişinin kendisine ve topluma yabancılaşması, olacaktı.
Fetişi kişiler kendisine yabancılaşaraktan düzenlime olurlar. Bu yabancılaşmanın yine egoya dek düzenlemesi, kişiler arası öznelerinin bir ortaklayımla kategorize ettiği paylaşım haline gelmiştirler. İşte bu kişilerden sirayetle fetişti fanteziler; sosyal ortama doğru göç ettiler ve şekillendiler.
Sosyal paylaşım olgusu olan bu fetişlerin açıklanamayan cazibe büyüsü; sosyal ve toplumsal gücü, iyice görünmez kıldılar. Böylece dıştan bir ilişkiyle, insan organik ligine has bir organik-organik organize ilişkisi olan sosyal ve toplumsal yapılı sosyal ve toplumsal özneleri; bu yabancılaşılmayla yaratan bir güç ifadesi içine dönüştürülmüştürler.
Fetiş, için egoca eğimiyle; dıştan uyaran olacakla sağlananların kişi duyguları üzerinde seçimlenmesi olan fetişler, o süreçler boyunca bir seç imlenmesi ve tasnifi yoktu. Fetişler nesnel oluşunun yanı sıra, öznel duygu, düşünce ve sanallıklar üzerine yaklaşılan ve kaçınılan duygular girişmesi olan saygılımadırlar. Hatta insan üretim ilişkileri üzerine de yapışan, kişisel olacakla bir hayal gücü tasavvurdurlar. Giderekten de sosyal yapının ve toplumun tasavvurlarıdırlar. Bunlar genelleşerek inanç unsuru üzerine, ideolojiler üzerine adapte olurlar.
01.10.2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.