- 1015 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yirmi Beş Yaş Denemesi
takvim yapraklarının döküldüğü bir mevsimdi, gecenin briket duvardan sızdığı saatlerde, yazılmamış şiirlerin toplamından kullanılmış hayatlar çıkardım, yirmi beş yaş kaldı ellerimde, ıslaktı...
durun dedim sonra, durun! yeterince büyümemiştik henüz, ama anladık... hala, masumiyet tutulması yaşıyorduk sokaklarında hüznün, defter kapaklarına yazmayı bıraktığımız gün, duvarları kollamıştık kireç yakıcılığında bir inançla... ellerimiz de yanmıştı üstelik, olsun! etrafımız sarılmıştı zaten, meşguliyet tarihinden yalanlar kusuyordu derslikler, dershane parasına tutsak düşüyordu anneler, öğretmen olamayanı polis yapıyorlardı sözgelimi, çocuklar ölüyordu meçhul! ve fasondu yorgun gözlerimde işçiler... ki biz leblebi tozu sanıyorduk genzimize kaçan şiiri, toyduk belki daha, ama güzeldik...
uğruna ölünecek aşklar da biriktirdik yaralı, sevince daha güzeldi ekmeğin ve kavganın tadı... öğrendik, ilkyaz gecesi gibi ılıktı sevgili elleri, turuncu sevişirdik rujlu dudaklarda ve lekesini gururla taşıdık özlemin... ayrılık da sevdaya dahil mi bilmiyorduk, arabesk de sevmemiştik bir şeyi, ancak şişeleri devirdik bazı veda akşamlarında... üzüm korusu bağbozumuyduk hani, haziran olduk kimi zaman... erken ayrılanlar oldu soframızdan, eksildik...
eylüldü, eylül ellerimden küçüktü, biz yeterince büyümüştük... üstelik geceydi, ıslaktık... nasıl da azalıyorduk her yaş ömrümüzden, ama eylül çocuklar doğuruyordu kendince, öyle düşünüyorduk ki mutlaka; tarihin duvarlarından aşarak, mayısa yürüyecekti yine çocuklar, biliyorduk...
ve dedik ki;
gözlerinde umudu, barışı, kardeşliği, sevgiyi, sevgililiği bir an bile yitirmeyen tüm dostlara... birlikte nice senelere...
14.09.2011
M.Emin Kurnaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.