- 470 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Millet Ve Ulus 2
Dağılan imparatorluklar yeni (toplumsa) şartların belirleyiciliğinde, ulus devletleri doğurmuştu. Ama bir sorun vardı. Büyük bütünden ayrılan hantal yapı, ana yapı gibi davranma eğilimindeydi. Bu neden ile kendilerini yönetecek bir yönetim gücü ortaya çıkaramıyorlardı.
Nedeni basitti. Üretim ilişkileri sistemi de yeniydi, ulus devlet anlayışı da yepyeniydi. Eski çamlar bardak olmuştu. Yeni yönetim yeni ilişkilerden düzenlenmesi gerekiyordu. Sistem parlamenter monarşi halinden parlamenter sisteme doğru kayıyordu. Yeni düzenin en önemli amil kutsalı da demokrasiydi.
Zaman iletişim yoğunluğu içinde oluşla, akış benzerliği içindeki toplumların bunca tecrübeleri vardı. Bu deneyimler her ulus yönetiminin önüne günlük istihbarat olaraktan ediniliyordu. Bu akıştı deneyim zenginliği 18. Yüz yıldan 21. Yüz yıla değin bıkıp tükenmeden aktı durdu. Zaman oldukça dinamikti.
Eğer 21. Yüz yılda hala uluslaşıp yönetemeyen idari rejimler varsa; bu gibi olası yönetim ve otorite güçleri birçok iç dış nedenler yanı sıra üç ana neden kaynaklı engeller içinde kategorize edilebilir.
Bir ulus devleti yönetememenin birinci nedeni; siyasi güçlerin gerici yönetimler olmasıyla olasıdır. Gerici yönetimler bir türden değillerdir. Ama söylemleri aynı sosyal osilasyonlu salınım kaynaklarıdır. Söz gelimi bunlar tabiiyetindeki sosyal yaşamların hafiyeliğini yaparlar.
Ve oynadılar, dans ettiler, şarkı söylediler diye o mahal basılıp 17 kişi kesilirler. (27.08.2012 Pakistan gazeteci TV. Ve diğer basın yayın organları) Bunlar bu kabil, toplumsal olmayan argümanlarla niza ve hiza verirler. Heykellere saldırı ve ucube heykelleri yıktırmaları başlar!
Türkiye gibi yerlerde Anıt kabir kodu denkliğine cami, Taksime cami, Çamlıca’ya cami, Çağlayana cami gibi günü zamanı hedefi şaşırtan sosyal anlamalı niza ve hizalarla ortaya çıkarlar. Gericilik her eğitim kurumunu imam hatip temelli yapmanın övünme ve sevdası içinde olurlar.
Siz bir kalp ilacının insanlık için ne denli önemli olduğunu yadsıya bilir misiniz? O halde, kalp ilacı bu denli vaz geçilmezdir diye, kalp ilacı üretimleri esaslı bilgiyi bütün eğitim sisteminin temeli yapa bilir misiniz? Doğru olur mu? Üstelik imam hatiplik toplumsal ilişkilere taalluk eder bir konu da değildir. Daha detay istemez.
Hâlbuki insanlar mabetlere dolsalar da, o toplumun toplumsal ilişkileri, toplumsal güçleri ve üretim geliri ne artacaktır ne yükselecektir. İnsanlar mabetlere dolmasalar da toplumsal üretim ve toplumsal refahınız azalmayacaktır. Sosyal anlamalar, toplumsal mütalaalarda mülahaza edilmezler. Çünkü sosyal (dini ve hamasi) anlamalar, toplumsa ilişkilerin gözetilmesi gereken bağlaşıkları değildirler. Özel hayatın kişiler eliyle tanzim ve düzenlenmesi prosedürüdürler. Bu tür hiza ve nizalar gerici mayasıdır.
4-Hala ulusal yönetim gücünü ortaya çıkaramamanın ikinci kategorik nedeni; uluslararası sermayenin yönetim ve denetimci emperyalist etkileri altında güdülür olmalarıdır. O ülkelerin ulusal yapıları içinde olmaması gereken feodal yapıları vardır. Bu nedenle bu toplumlar toplumsal sorunlarla değil hala aşamadıkları sosyal sorunlarla ve sürekli feodal yapılarla uğraşıp; birlik, beraberlik, kardeşlik hamasetleri yapılarak mabet vaazlarıyla işi götürmeğe gayret ederler.
Oysa üreten paylaşan yapılar, kimse demeden, kimse tarif etmeden; zorunlu olarak birlik beraberliğini ortaya çıkaracaktır.
Üç yüz senedir hala uluslaşıp imparatorluk bakiyesi olmanın baskıcı feodal yönetim hastalığından kurtulamayıp; kendilerini güncel sosyo toplumsa ilişkiler ağı etrafında yönetmenin becerisini gösterememenin üçüncü nedeni de; o ülkedeki her kesimde olur işbirlikçi güçler engeli nedeniyledir.
İş birlikçi egemenlik kafaları allak bullak eder. Bu allak bullak edişlerin tümü dez enformasyonlarla, yanlış bilgi yönlendirmeleriyle olurlar. Söz gelimi dini inancı demokrasinin gereği sayarlar. Mezhep ve tarikat odaklarını sivil toplumun mücadele örgütü ilan ederler.
Dinsel inancı fikir özgürlüğü kabul ederler vs. Ya bunlar gerçekten ne demokrasiyi biliyorlar, ne fikir özgürlüğünü, ne sivil toplum örgütlerini hiç bilmiyorlar. Ya da kafa bulanıklığı ile ortalığı toz duman ederler. Tıpkı türbana özgürlük! Adı altında, her tarafın toz duman edilmesi gibi boş söz oyunudurlar
Uluslaşıp ulus yönetimlerini ortaya koyamamanın, özellikle orta doğuda ve İslam ülkelerinde yöneten güç ortaya çıkaramamanın buradaki her üç kategorik yapısı birbirinin içine geçer. Her üç araz birbirinin nedeni ve birbirinin sonucu olurlar. Buradaki neden orada sonuçtur. Oradaki sonuçta buradaki nedenin desteğidir!
Açıkçası bilgi teknolojileri, üretim ilişkileri ve üretim felsefesi vs. gibi toplumsa referanslar üzerinde meşrulaşamayan yönetimler; sosyal (gelenekçi, dini ve hamasi) söylemler üzerinde meşrulaşmanın birlik beraberliğini gözleri yaşartır, ağızları köpürtür denli çağırır dururlar. Bu yönetimlerin çağ dışılığıdır.
Bundan on bin yıl öncesinin; MS. 17. Yüz yılına değin, toplumsal yapısı tam da bilinişle; vukuf yetine varılır; nesnel yasaları açık edilir ve ona göre üretim ilişkileri düzenlenir oluşla; 40 kişi çalışıp, yüz kişiyi besler bir toplumsal yapıları yoktu.
Bu yüzden tüm meşrulaşmalar toplumsal yapı üzerinden değil de, toplumsa yapının koordinesinde, kendisine yabancılaşmış soyutlukların; sosyal (inançsal ve hamasi) anlama ve anlatımları üzerinden meşrulaş ılıyordu. Bu meşrulaşma, toplumsal yapıyı iyice ortaya çıkarınca; sosyal meşrulaşma kendi sosyal alanına çekildi.
Bu tür sosyal meşrulaşmalar doğruydu. Yanlış bir yanı yoktu. Sistematikçe ve genel olarak belirler olmayan; oturmamış, kendi tekâmülünü tamamlamamış, ama en az ittifaklar döneminden beri insan kucağımızda olan toplumsa yapı M. sonrasının 17. Yüz yıldan bu yana, genel ve temel belirleyendi.
Yani bugün üretim ilişkileri ve üretimin paylaşımı olur toplumsal temel üzerinde, toplumsal hukukla genel aidiyeti meşrulaşmalar yapılmaktadır. Sosyal (dini-hamasi- gelenekçi) meşrulaşmalar sosyal hayatın ve özel hayatın yaşantı aşması ve meşrulaşmasıdır.
Sosyal hayat olguları toplumsal hayatın tanecikli boşluklu alanı içinde devinen dolgu malzemesi gibidir. Toplumsal hayat sosyal hayatı ortaya koyar. Toplumsal hayat mutlaka bir sosyal hayatı destekler.
Şunu açıklıkla vurgulayayım. Sosyal hayatın dini ve hamasi zeminini insanlar kullanıyorlar. Bu sosyal zemin insanları motive edip, insanların yaşamını anlamlı kılıyorlar diyerek ten doğru bir vurgu yapar olursunuz. Öyleyse bu sosyal elci kullanımlar, insanların özel hayatı ve insanların gurur kaynağı olması hesabı ile bunlar toplumsa hayatında bir kullanımı değildirler.
Doğrudur motive olmak insana özgüdür ve motive olmak gerekirse de motivasyon zorunluluklardan sonra gelir. Bir kullanım giriştiği zaman da, artık sonra olan başta, başta olan sonda; olarak o sistem içinde yer değişirlerle ikame olabilmektedir.
Bir kere toplum insan değildir. Bu bir. İkincisi toplumun insan olmayan ilişkin yanı dini anlamalarla hamasetle motive olmak istemez. Toplumun ilişkin ve özneldi etkir insanla girişir olan yanı, nesnel yasalar içinde kendi alan zemini üzerinde devinirler. Hamaset mamaset para etmez.
İnsanı, toplumun diğer iliş kinliği ile giriştirmek için mutlaka bir motivasyona gereksinimi vardır. Ama bu motivasyon ne dinidir, ne hamasi dayanaklıdır. Sadece bilgi, beceri ve uzmanlıktı donanım içinde olmanın bir güven ve motivasyonudur. Siz elektroniği az çok bilmeden onun tamiri motivasyonu içinde olamazsınız. Siz dişlileri yağlamayı anlamadan o makinayı uzun süre kullanamazsınız.
Yani toplum içindeki insanın motivasyonu bilgi ve bilgiyi kullanmakla olur. Abdest almayla traktörü süremezsiniz. Falan etnikten (hamasetten) olmayla bir RGB entegre devresi oluşturamazsınız. Traktör kullanabiliyorsanız; RGB entegre edebiliyorsanız abdest alıp almamanız, falan etnikten olup olmamanız toplum için vız gelir tırıs gider.
Yine söz gelimi bir emar cihazını ya da bir röntgen makinasını dini söylemlerle, hamasetle motive (Kullanım) edemezsiniz. Toplumda ancak ve ancak bilim ve bilgi teknolojisini kullanırsınız. Bir cemaatin üyesi olmak içinde bilgi teknolojisi hiç işinize yaramaz. Yani bilgi teknolojisi de sosyal hayat içinde kullanılmaz. Sosyal hayat içinde size tek gerekli olanlar dininiz, inancınız, hamasetiniz vs. dairler.
Sosyal tandanslı bir insanı, sosyal motivasyonlu kılarak, taşı (toplumsal bir beceriyi) kaldırtamazsınız. Diyelim ki kaldırtınız. O taşı sürekli kaldırtıp, taşıtmasını yaptıramazsınız. Çünkü toplumsal ilişkiler sürekli ve her gün yeniden ve yeniden üretilen ilişkilerin değişile bilirlik zorunluluğu toplumsa alana işlerlik kazandırmaktadır.
Ulus devleti, milleti yapıdan ayrın bir özellikte; toplumun milleti yapı içindeki sosyal alan devinimli oluş tabularını değiştirmiş olmasıdır. Yani ulus devlet sosyal tabu yerine toplum tabularını biçimlemiş ve toplumun tabusunu benimsemiştir. Ulus devlet böylece haldeki yapıyı, gide gide sosyal tabudan koparmanın ve sosyal tabu yerine ikamelerin bünyeye adaptasyonlarını sağlamanın sürecidir de.
Ulus devlet ile meşrulaşmalar ve aidiyeti ilişki eşmeler; üretim ilişkileri eksenindeki yapılaşmalar ve üretim ilişkilerine bağlı hukuku girişmelerle belirlenir olmuştur. Artık sosyal tabunun (hamasetin, dini referansların geleneklerin vs.), toplum içinde hiçbir kıymeti harbiyesi kalmayacaktı.
Toplumsa yapıda emek totemi; sosyalci yapıdaki gibi laf ve edebiyat oluşla değil, bir belirleyen bir eylemler dizgesi ile emekten gelen gücün kullanım tabusu; toplumsa ve sosyal hayatı çekip çeviren temel tabulaş kutsallık, olacaktı.
Söz gelimi; “işçinin emeğini anıl teri kurumadan veriniz” gibi öğütçü olan, verilmeyen haklar eyleminin sonucunu öte dünyada alıp haklaşmak gibi güzel ahlaki belirtmelerin cari ligi yerine, emek tabuları eylemsel olanın boykot; sözleşme; toplu görüşme gibi pratik katkın ve demokratik kullanımlarını cari yapışla ortaya koymanın demokratik yapı süreçleri olacaktılar.
Emek yüce değer olmuştu. Emek evrensel kullanımlı ortak aidiyet ilişkisi olmuştu. Artık dini aitlikti, etnik aitlikti açmazlar; toplum içinde pula dönmüştü. Bunlar sosyal alanın ve özel hayatın konusu olmuştu.
Dünya emekçilerini dayanışma içine alan, emek eksenli girişmeler baş göstermişti. Özellikle teknik ve sanayici ulus toplumları bu işin bayraktarı olmuşlardı. Üretim ilişkilerinden hareketle; emek, emek gücü; işçi, işveren; grev, lokavt; sözleşme, sözleşmenin feshi; tarım sektörü, sanayi sektörü; finans, kredi gibi toplumsal kavramlar ortaya konup, geliştirilmeğe başlanmıştı.
Artık tabuların meşruiyet ligini eskisi gibi vahiyler söylemeyecekti. Vahiyde alınan mesajlar, toplumun dinamiklerinden doğar olacaktı. Sosyal yapının vahiy söyleyen ökültist totemi; yeni toplumla üretim ilişkisiydi. Yeni totem olan üretim ilişkisi belirleyenle nesnel yasaların yorumlanan şekilleri de geçerli olduğu sürece tabu oluyordu. Görülüyor ki toteme göre tabu sık değişen bir mücadeleler yönteminin kutsallığı (dokunulmazlığı) oluyordu.
Totem olan üretim ilişkisi ve üretim ilişkisi hukuku üzerinde ki oluşan tabucu davranışlar aklın ürünü kullanım süresi boyuyla sınırlı oluşla da toplumun reostalarıydı. Tabu, hak edişlerden meşruiyetlik alıyordu. Hak edişlerde üretim ilişkileriyle, üretim güçlerinin değişmesinden hareketle meşru oluyordu. Yani temel olan üretim güçleriyle, üretim ilişkilerinin girişmesi; totemi tabuyu söylüyordu.
Geçmişin okültist, soyut öznellikti, sosyal totemi olur totem söylemesi olan totem vahyi tabular ve vahiy ahlakı; şimdinin totemi olan üretim gücü-üretim tarzı ve üretim ilişkileri zemininde nesnel somut öznellikti.
Totem okültist olmayıp somut olunca, tabular da somutlaşabiliyordu. Süreç olgu ve olayları demokrasi reostasıyla bir o yana bir bu yana değiştirilebiliyordu.
Toplum da, sosyal yapı gibi; totem, tabu dinamik anlayışı üzerine devinerek olay ve olguları sindirirler. Söz gelimi; eskinin grev tipi bir eylemi (isyanı) ulül emre aykırı oluşla, ilahi iradeye aykırılık oluyordu. Yani o gün için isyan sayılan bu girişme sizlerin süreci sindirme sembolizminiz olamıyordu. Egemen sınıfça ve meşrulukla bastırılan bir şiddet kullanmanın haklılığı oluyordu.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.