- 682 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SIHHIYE ÇAVUŞU İBRAMIN HİKAYESİ....(1)
93 Harbini rahmetli babasından dinlemişti,çok acı çekmişti ait olduğu insanlar....
Ah! kahbe Ruslar,nasıl da insafsızca talan etmişlerdi yamaklarıyla Paşa Livasının özellikle Sağ Kolunu..Şanlı Osman Paşa,yiğitçe direnmesine rağmen,doğal bir savunma hattı olan Tuna nehrini düşman kuvvetler oldukça çabuk aşmışlardı..Sonrası zaten Bulgarlara kalmıştı...Netice malum..Milyonlar yollarda;bir bölümü öldürülmüş ve büyük göç Anadoluya...Drama Livası ve köyleri ,Paşa Sancağının Sol Tarafında olduğundan malum harbin şiddeti o kadar kuvvetli hissedilmemişti oralarda ..
İbram Çavuş, savaşla 1897 YUNAN HARBİ ile tanışmıştı..Burada öğrendiği sıhhıye çavuşluğu,halk arasında neredeyse yarım tabiblik demekti...Terhis olduktan sonra da köyünde hem çifçilikle uğraşıyor, hem de bu yeni mesleğini icra ediyordu..Acılı birini tedavi edip,hayırduasını almak onu oldukça mutlu ediyordu..Askerden geleli neredeyse bir yıl olacaktı..Ailesinin ısrarlarına rağmen, evlenmeyide erteliyordu...Mahmatlıda yaşı yirmibeşi aşan delikanlılara kızların varmıyacağı söyleniyordu...Annesi bunu birkaç defa söylemişti ama ,İbram Çavuş sadece tebessüm etmişti....Eklemişti, hayırlısı olur inşaallah....
Bir gün bitimi,evlerinin bahçesindeki çardağın altından,gözlerini Rodopların zirvesine dikmiş,soğukta sayılabilecek bir günün akşamında,sanki bakışlarını zorluyarak,görkemli Rodopların güneyinde olmasına rağmen,kuzey eteklerini görebilmeyi çok arzu ediyordu...Sadece onbeş,yirmi yıl önce vatan parçası olan bu topraklar,Bulgar komitacıların kontrolüne geçmiş,dışişlerinde Bab-ı Aliye bağlı da olsalar,yönetimleri altındaki Müslüman Ahaliye inceden inceye tacizlerde bulunmaya da başlamışlardı...Yapılanlar onu oldukça rahatsız ediyordu..
İbram Çavuş bir ara oturduğu yerden kalkt,ı düşüncelerini bir noktada odaklaştırdı..Yed-i
Düvelin amacı,belliki Balkanlardan Müslümanları,özellikle Türkleri atmaktı..Bunun için başvurmadıkları hile ve desise bırakmıyorlardı.Kısacası, karıştırdıkça karıştırıyorlardı Güzelim Balkanları..Askerde iken Tabib Miralay Muharrem Beyden dinlemişti..’Zalimlerin amacı belli,bizi parçalamak istiyorlar,bu tür girişimlere karşı tedbir almalıyız gözü açık davranmalıyız..’Kulaklarında çınlamaya başlamıştı bu altın sözler..
İç karışıkları fırsat bilen Bulgar Krallığı 1908 de bağımsızlıklarını ilan etmişler ve Bab-ı
Ali den kopmuşlardı..Daha sonrası malum:Koca Balkanlar fokur fokur kaynatılıyor bu
güzelim topraklar elden çıkarılmak isteniyordu.İşin ilginci genç ve tecrübesiz bir yönetim kısa süre önce devlet yönetimini ele geçirmelerine karşılık olanlara ve olacaklara
önlem alamıyor,sadece seyrediyordu..İbram Çavuşu bu durum oldukça üzüyordu..
Birden ana kapının yerinden sökülecekmişçesine çalındığını farketti,hızla o tarafa yöneldi;
Dışardaki ses yabancı gelmeyen davudi bir sesti..
-İbram Çavuş,İbram Çavuş...
Sesi tanıdı..Gelen askerlik yükümlülüklerini birlkte yaptıkları,takriben 10-12 km uzakta ama,kendi köyü Mahmatlı ya göre oldukça yüksekte,hemen,hemen Rodopların zirvesinde
bir yerleşkede ikamet eden karavana arkadaşı Hasan dı...
-İbram Çavuş,usulden kim o,dedi..
Cevap geçikmeden geldi...
-Ben Asan İbram Çavuş..Annem çok hasta,seni götürmeye geldim...
İbram Çavuş hiç tereddüt etmedi...
-Geliyorum Hasan az sabret hemen atın eğerini bağlayayım...
-Çabuk olmamız lazım kadın çok acı çekiyor...
-Geliyorum,geliyorum....
İbram Çavuş arkadaşı Hasanı özlemle kucakladı..Babasına gidecekleri yeri söyledi..Hasanın köyüne ilk defa gidiyordu..Bir çok defa niyetlenmişti ama nasib olmamıştı..Takdir demek ki bu gün içinmiş dedi içinden...
İki asker arkadaşı dört nala atları koşturmaya başladılar...İbram Çavuş kaderin ördüğü adımları bir atın sırtında hızla atıyordu...Nereden bilebilirdi ki Pomak Hasan o günden sonra ,onun yanından ömrü boyunca ayıramayacağı bir kader arkadaşı olacak..Karavana arkadaşlığı ileri derecelere taşınıyor du artık....İbram Çavuş ve Pomak Hasan..Ölüme kadar ayrılmayan ikili.....Olabilecekler miydi?..
Devamı var...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.