ELEŞTİRİ
Toplum olarak bir şeyleri yahut kimseleri derinlemesine analiz etmek gibi bir huyumuz var. Başlangıçta göze hoş geliyor “Tabi ki de bilmeye,tanımaya, eleştiriye açık olmamız gerekir !” ifadesine sığınılarak ; fakat bu yapıcılıktan çok izleri çok derinlere hatta psikolojik sorunlara sebep olan bir yıkıcılık teşkil ediyor farkında olsak da olmasak da.
Gazeteciliği ve akabindeki düşünce sanatını Batı’dan öğrendik haliyle ; ama biz kültürel anlamda bizden öte medeniyetleri takip ederken taklit etmeyi hiç ihmal etmedik ve hala da öyle. Bu nedenle kendimiz olamıyoruz ve bu nedenle yarınlarımızı teslim edeceğimiz gençlerimizi daha yolun başında çaresizliklere , dibi görünmez uçurumlara sürüklüyoruz.
Fazla uzağa gitmeye gerek yok bunun farkına varmak için. Mesela ben kendimden başlayayım. Çocukken öğrenme ve bunun için tabiatıyla bir şeyleri inceleme , dokunma, farkında olmadan kırma, çizme veya zarar verme-bu arada beni büyütenlerin de bunu anlayışla karşılayıp beni büyütme sorumluluğu da vardı tabi- benim en doğal hakkım iken gasp edildi diyebilirim bu haklarım. Elektroniğe , pille çalışan cihazlara, radyo-teyplere olan ilgim hiç arızası yokken içlerini açıp bakmama ve nasıl bir sistemle çalıştıklarını öğrenme isteğime kadar gidiyordu. Bunun için zaman zaman azar işittim ta ki kendi walkman’im olana kadar. Ya da 5-10 yaşındaki bir çocuk için aklınıza gelen herhangi bir sorumluluk verildiğinde kesinlikle başarılı olma veya görevini kusursuz yerine getirme düşüncesi nasıl zalimce ve pervasızca bir imtihandır ancak yaşayan bilir. İhtimal dahilindeki bir hatayı yapmanın oluşturacağı eziklik yetmiyormuş gibi bir de başka çocuklarla kıyaslanmak bir çocuğu en başından yaşamdan uzaklaştırmaya hatta öfkeli biri haline çevirmeye yeter de artar. Belirttiğim bu durumu çok sık yaşamasam da şahit oldum; çünkü komşularımızda veya yakın ailede karnem her zaman çok iyi olmasına rağmen bahsettiğim düşüncedeki insanların bunu alıp bir idam ipi maharetiyle karşımda duran yaşıtlarıma örnek diye sunması canımı acıtırdı. Bilirdim ki o arkadaşlarım sevseler bile ellerinde olmadan gizliden gizliye öfkelenirlerdi bana .
Bu kadar acımasız bir eleştiri ortamında büyüdüm ben ve samimiyetle belirteyim ki varsa olumsuz bir eleştiri yönüm saydığım bu sebeplerden. Yoksa bel ki o kadar, hayatı acımasız bir süreç olarak görmezdim/görmezdik. Şu anda bir eğitimci ve gözlemci olarak edindiklerime dayanarak şunu rahatlıkla dile getirebilirim ki SBS ve ÖSS belaları yüzünden çocuklarımızın geleceklerini karartıyoruz. Bu tür sınavlar olmasın demiyorum, adamakıllı uygulansın istiyorum. Geleceklerimizi sanki birbiriyle güreşen ;ama birbirine her anlamda denk olmayan güreşçiler misali yıpratmayalım, üzmeyelim. Onları Mevla’nın birer emanet olarak kabul edip varsa eksikliklerinin gidermeye çalışalım. Şunu asla unutmayalım ki eleştirilerimiz yerinde ve yapıcı olursa hayatta ne yaşarsa yaşasın çocuklarımız daha mantıklı çözümler üreteceklerdir.
19 .08.2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.