O, Tam Bir Anaydı. Sayfa 1
O, TAM BİR ANAYDI ADLI ÖYKÜ, GERÇEK BİR KADININ HAYAT HİKAYESİDİR. OLAY, ADIYAMAN ZAROVA KÖYÜNDE GEÇMİŞ, BU ÖYKÜYÜ KALEME ALMADAN ÖNCE, BİR HAFTA ZAROVA KÖYÜNDE KALDIM... ARAŞTIRDIM, DİNLEDİM OLANLARI KÖYLÜDEN... VE HER ANLATAN SANKİ YENİ YAŞANMIŞ GİBİ GÖZ YAŞLARINA HAKİM OLAMIYORLARDI... ÇALIŞMAM BİR YIL SÜRDÜ VE SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDİM BU ÖYKÜYÜ.... İYİ OKUMALAR
Sayfa 1
Öykü
Kadriye yapıcı
Zarova köyünde erkek çocuk doğurmayan kadınlar, ana sayılmazdı. Bu köyün güzelliğini bazı kadınlar fark eder ve bazıları da fark etmezdi. Her türlü güzellikleri fark eden yalnızca, erkek çocuk doğuran kadınlar olurdu. Çünkü onlar gerçek anaydı…
Köylüler geçimlerini tütün, üzüm bağları ve hayvancılıkla sağlardı. Musa Efendi Zarova Köyün zenginlerinden birisiydi. Yeterince üzüm bağına ve hayvanlara sahipti, ama bu mallardan kızları faydalanamazdı. Biriktirilen mallar, yalnızca erkek çocukları için biriktirilirdi…
Emine Teyze dört kız üst üste doğurduğu için, sanki dört tane kedi yavrusu doğurmuş gibi gelirdi kocasına… Bu ayrımcılığa kızları Zeynep, Mesude, Fatma ve en küçükleri Perihan çok öfke duyardı.
İki yıl sonra Cengiz doğduğunda, Emine Teyze kendini gerçek bir ana olarak görmeye başladı. Mutluluk rüzgârı üzerinde eserken, üç yıl içinde Ali ve Bekir de dünyaya geldi. Artık tam bir ana olmuştu Emine teyze. Tabi ki, bu arada kariyeri de yükselmişti. Her zaman oturacak yeri başköşe olmuştu. Erkek çocuk doğuran kadınlar hep gururlu ve başları dimdik olurdu.
Bir yıl içinde Zeynep ve Mesude evlenip gitmişlerdi, Fatma ve Perihan, kısmetlerini bekleyip erkek kardeşlerinin hizmetlerini yapmaktaydılar. Cengiz ortaokulu bitirdikten sonra okumadı. Ali ve Bekir okullarına devam etti. Tabi ki hiçbir hakkı olmayan kızların okuma yazma hakları da ellerinden alınmıştı bu arada... Musa Efendi oğullarının okuması için dil dökerken, sadece Ali okumaya devam etti. Yıllar su gibi akıp gitmişti. Cengiz babasının gözünde tam bir erkek olmuştu. On dokuz yaşına girer girmez artık babasına göre evlenmesi gerekiyordu.
Musa Efendi akşam serinliğinde, üzüm sepetini alıp bağın yoluna koyuldu. En güzel üzüm salkımlarını koparmak üzereyken, arkadaşı Mahmut’u görür ve ona seslenir:
“Komşum yine kafanı tiyeklerin arasına gömmüşsün? ” Mahmut, eğildiği yerden doğrulup: “Ne yapayım Musa Efendi, diplerini temizlemek lazım, zaten bu sene üzümler iyi değil… Ama senin bağının da maşallahı var.”
—Evet, haklısın komşum. Bu sene gerçekten de verimli görünüyor.
—Allah kimsenin emeğini boşa götürmesin.
—Amin, hiç kimsenin emeği boşa gitmesin. Eğer hasat iyi gelirse seneye Cengiz oğlumu evlendirmeyi düşünüyorum.
—Haklısın komşum, Cengiz tam bir erkek oldu.
Musa ve Mahmut, sohbet için incir ağacının gölgesine geçip oturdular. Musa Efendi tütün tabakasını çıkarıp iki sigara sardı, birini Mahmut’a ikram etti ve birini de kendisi yaktı. İki arkadaşın koyu sohbeti Cengiz’in evliliğine dayandı. Mahmut bu sohbetten cesaret alıp:
—Haddim olmayarak sana bir şey diyeceğim komşum, benim hanımın karşı köyde bir akrabası var. Belki tanırsın; adı, Hasan?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.