MİLLİ GÜVENLİK DERSLERİ

• 5 Ağustos 2011 Cuma 16:49:25

MİLLİ GÜVENLİK DERSLERİ

Lise öğrencilik yıllarımda bize Milli Güvenlik dersi okutulurdu. Bu dersin tanımı, aklımda kaldığına göre,’ Yurdumuzu ve milletimizi içten ve dıştan gelecek her türlü tehlikeye karşı savunmak için hazırlıklı olmak, hazır bulunmak ve gerektiğinde savaşmaktır.’ biçimindeydi. O günlerde büyük bir coşku ile henüz askerlik yapmadığımız için, bize ders veren değerli Türk Subaylarını can kulağıyla dinler, aklımıza takılan konularda, her türlü soruyu sorardık. Sevdiğim bir dersti. Hatta Türk Hava Kuvvetleri’nin pilotluk sınavlarına sırf bu yüzden katılmış, ama kazanamamıştım.

O günlerden, bilincimde yer eden milli güvenlik şuuru, bütün yaşamım boyunca beni etklemiştir muhakkak. Bu gün gelinen noktada, ülkemizin karşı karşıya bulunduğu her türlü ’ İÇ VE DIŞ TEHLİKELER ’ elbette sürekli gündemde gözden geçiriliyor.

Bana söz düşer mi; düşmese konuşma gereğini duymazdım. Çünkü kendimi, ne köle ne kul anlayışıyla yetiştirmedim.
Hiç kimseye el açmadım, minnet etmedim namerde, ancak, çok iyi dostlarım oldu insan kardeşlerimden ve ben Atatürk aydınlığında bir birey olarak gördüm kendimi hep. Söz hakkımı demokrasiden, insan olmak bilincinden, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nden alırım. Doğruya doğru, eğriye eğri demek suç değil, bir haktır, düşünce özgürlüğüdür. Bu hak ve özgürlüğümü de sonuna kadar korkusuzca kullanırım; bu yolda önüme engel çıkacak, ışığı sevmeyen yarasalar ve vampirler üstüme çullanacaklardır gece yarılarında. Umurumda değil,’ ’ Vatan için ölmek de var fakat borcun yaşamaktır.’

Çağdaş batı demokrasileri ile ülkemizdeki demokrasi anlayışını kıyasladımığımızda, ülkemizde halâ düşünce özgürlüğünün parası olana, yönetimde olana, erk sahibi olana verilmiş bir hak gibi değerlendirildiğini görürüz. Çünkü insanın değeri bizde düşüncelerinin ulviliği ya da doğruluğu ile değil, cebindeki para ya da sahip olduğu makam, mevki ya da şöhret ile ölçülmektedir. Yaşım Elli beş oldu, bu yaşa kadar namusu ile para kazanmaya çalışan dürüst insanların, çok aldatıldıklarına ve asla zengin olmayı beceremediklerini gördüm hep.
Zengin olanların ise, devletin içinden sağlanmış ayrıcalıkların, kişisel çıkarlar uğruna kullanılmasından kaynaklandığını gördüm. Bu anlamda demokrasimize tamamen finans kapital, yani tam bir mali oligarşi egemendir. Böyle olunca da sokaktaki insanın zengin olma hayâlleri, ömür boyu düş olmaktan öte geçemez. Yani devleti yönetmek için usta ,sihirbaz politikacı olmanız gerekmektedir; sanırım Batı Demokrasileri ile aramızdaki en büyük fark da burada yatmaktadır.
Neden derseniz; Batı’da şu yoktur;

-Bir politikacı hakkında çeşitli şayibeler yayılacak, adı yolsuzluklara karışacak ve parlemento her türlü yargının yolunu kapayacak, bizzat siyasi tabandaki oy çokluğuna; parlamento aritmetiğine dayanarak yasaları ve anayasayı tarumar edecek ve buna siz ’Demokrasi ’diyeceksiniz!
- Sosyal adalet ilkeleri yozlaştırılacak, sadaka kültürüne, televole kültürüne alıştıracaksınız bir ulusu,
-Yoksulluktan feleği şaşmış, yolsuzluklar duble yollardan karlı dağları aşmış ülkenin insanlarını ’ Denize düşen yılana sarılır’ atmosferine sokarak, seçimler arifesinde ketenpereye getirip, oylarına el koyacaksınız; bilgi, ilim ve irfan mertebesinin yerine, el açmayı dilenciliği mükafaatlandırarak kandıracaksınız;
BATIDA OLSA ADAMI HEMEN OSSAAT HACAMAT EDERLER; YETER Mİ? TEK YOL KALIR BUNLARI YAPAN VE YAPTIRANLARA; KAYITSIZ ŞARTSIZ İSTİFA; MİLLET EGEMENLİĞİ ve GERÇEK DEMOKRASİ PRENSİPLERİ BUNU GEREKTİRİR!

SAYMAKLA BİTİRİLEMEYECEK KADAR ÇOĞALAN YOLSUZLUK İDDİALARI KARŞISINDA; BANGIR BANGIR BOŞ ÇENE ÇALAN POLİTİKACILAR, NE YAZIK Kİ VAR OLAN BİLİNÇ KiRLİLİĞİNİN BAŞTA GELEN SORUMLULARIDIR. HER MEVKİSİ, MAKAMI YÜKSEK OLAN, ADAM DEĞİLDİR!
’ NİCE ADAMLAR GÖRDÜM ÜSTÜNDE ELBİSELERİ YOKTU; NİCE ELBİSELER GÖRDÜM İÇİNDE ADAM YOKTU’ BU NEDENLE SÖYLENMİŞTİR MEVLANA’CA...

Bugün gelinen noktada, dünya ve içinde bulunduğumuz coğrafya, çok büyük ekonomik krizlerle sarsılmaktadır.
Ne yazık ki gözlemlediğim kadarıyla, Bülent Ecevit -Devlet Bahçeli Hükümetinden bu yana, ülke ekonomisini bir adım öteye götürecek hiçbir CİDDİ tedbir alınmamış; emperyalist işbirlikçilerin istedikleri doğrultuda, özelleştirmeler hızlandırılmış, Cumhuriyetin kazanımları hızla yok pahasına satılarak, elde edilen kaynaklar ekonomik yatırımlara dönüştürülmeksizin, potansiyel olarak bir dönem daha iktidarda kalma pahasına, siyasi oy kaynaklarına dönüştürülmektedir; bunu görmemek için APTAL olmak gerekir... Hazırın tüketmesinde ne var, hazırcıya dağlar bile dayanmaz.

Gökteki yıldızlar tek tek sön(dürül)meye başlamışsa bu zifiri zindan ay-yıldızsız bir gecenin habercisidir unutmayınız.

Yaşasın tam bağımsız demokratik Türkiye !

Bugünlük ders bu kadar; başka bir derste görüşmek üzere esen kalın değerli dostlar...

Hepinize sevgi ve selamlarımı sunuyorum...

Şaban AKTAŞ
09.03.2009