- 1125 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TESADÜF MÜ KURGU MU?...
Merhaba,
Bu haftaki yazım “bir tarih karşılaştırması yapacağımdan” biraz uzun olacak sanırım.
Tarihin sürekli kendini tekrarladığı bir ülkede yaşıyoruz.
Son günlerde Zeytinburnu’nda yaşanan Kürtlere yönelik – kesinlikle senaryosu önceden yazılıp, kurgusu düzenlenmiş ve oyuncuları belirlenmiş – katliama odaklı artçı saldırıların
( büyük depremin habercisi) tarihin hangi sayfasını tekrarladığını düşündüm…
Gelin birlikte düşünelim dilerseniz
Yıl 1955
“Kıbrıs Türklerine yapılan baskılar, 1955 yılında Türkiye kamuoyunun gündeminde başköşeye oturmuştur. O dönem Türkiye’de en çok satan gazete olan Hürriyet başlığında İstanbul’daki Rum azınlığın aralarında bağış toplayarak Kıbrıs Rumlarının ENOSİS çetelerine gönderdiğini yazıyordu.”
Yıl 2011
Türk kamuoyunun gündeminde Kürtler var. Yüksek tirajlı birden çok yanlı gazete sürekli Kürtleri hedef gösteren bin bir türlü provokasyon ve asparagas haberlerle ( siyasilerin tahrik eden beyanatları dahil ) yayın yapmaktadırlar.
1955
“Atatürk’ün Selanik’teki evinde bir bomba patlamasıyla ilgili haber, önce 6 Eylül 1955 günü saat 13.00 haberlerinde radyoda yayımlandı. (Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba attığı iddia edilen Selanik Üniversitesi Siyasal Bilgileri öğrencisi Oktay Engin daha sonra gıyabında mahkûm edilmiş, 22 Şubat 1992 – 18 Eylül 1993 tarihleri arasında da Nevşehir Valiliğine getirilmiştir.)”
“Atamızın evi bombalandı” manşetiyle ikinci baskı yapan DP yanlısı İstanbul Ekspres gazetesinde Kıbrıs Türk’tür Derneği genel sekreteri Kamil Önal -Mukaddesata el uzatanlara bunu çok pahalıya ödeteceğiz, ödeteceğimizi alenen söylemekte de bir mahzur görmüyoruz- diye yazmıştır.
2011
14 Temmuz günü hala nasıl ve kimlerin gerçekleştirdiği netleşmemiş olup tartışılan bir yangında 20 kişi yakıldı ve Türkiye halkı galeyana ge(tiri)ldi !
Başbakan “Bizler atılması gereken adımlar ne ise strateji bazında, taktikler bazında bundan sonra ilgili birimlerimiz bunun adımlarını çok daha farklı şekilde atacaklardır.”dedi
1955
“Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti’nin önayak olması ve diğer gençlik örgütleri, meslek kuruluşları, kontrgerilla ve diğer derin devlet teşkilatları, bazı resmi ve gayri resmi makamların telkin ve teşvikiyle yerel kalabalıklar ve şehre dışarıdan getirilmiş olan kitlelerce 6 Eylül akşamı Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir yağma ve yıkım eylemi gerçekleştirildi.”
2011
18 Temmuz günü kimilerine göre e-mail yoluyla başlayan ve kimin düğmeye bastığı belli olmayan bir provokasyonla İstanbul Zeytinburnu’nda başlatılan ve Ülkücü grupların ön ayak olduğu olaylarda Kürt vatandaşların ev ve işyerlerine yapılan saldırılar ve linç girişimleri hala artarak devam ediyor. Bir takım siyasi parti sözcüleri ve köşe yazarları da saldırıyı destekleyen hatta kışkırtan söylemlerde bulunmaktadır.
1955
“ İstanbul’daki Rum azınlığın ev, işyeri ve ibadet yerlerine yönelik bu saldırılarda emniyet pasif bir tutum sergiledi. Rum vatandaşların adresleri hakkında önceden bilgi sahibi olan, 20–30 kişilik organize birliklerin kent içindeki ulaşımı özel arabalar, taksi ve kamyonların yanı sıra otobüs, vapur gibi araçlar yardımıyla sağlandı. İstanbul’un her yerinde yağmalar aynı yöntemle yapıldı. Dükkânlara saldıranlar önce vitrinleri taşlayarak kırdılar ya da demir parmaklıkları kaynak makineleri ve tel makasları yardımıyla açtılar, ardından içerideki alet ve makineleri dışarı çıkararak paramparça ettiler.”
2011
22 Temmuz günü Zeytinburnu’nda güya olaylara engel olmak adına gelen emniyet güçlerinin başındaki amir saldırganlara, gülerek aynen şöyle sesleniyor; “Sağ olun var olun arkadaşlar. Lütfen siz evlerinize gidiniz Onlara biz yeteriz!
1955
“Zamanın gazetelerine göre asıl suçlu, Türkleri provoke eden Rumlardır. Hâlbuki 6–7 Eylül olaylarının sadece Kıbrıs’la ilgili olarak Rumlara yapılmış bir misilleme olmadığının bir göstergesi, tahrip edilen işyerlerinin sadece yüzde 59′u Rumlara aitken, kalan yüzde 17′sinin Ermenilere, yüzde 12′sinin Yahudilere ait olması, hatta dönmelere ve Müslüman olmuş Beyaz Ruslara ait mekânların bile saldırıya uğramasıdır.”
2011
Günümüz yanlı bazı gazetelere göre de Zeytinburnu’ndaki olayı başlatanlar Kürtlerdir. Oysa saldırıya uğrayan ev ve işyerleri parti binaları Kürtlere aittir.
1955 ve sonrası
6–7 Eylül 1955 olayları, Rumların büyük göç dalgalarıyla ülkeden ayrılmasına neden oldu. Nesiller boyu bu topraklarda yaşamış olan İstanbul’un gayrimüslim yerlileri, olaylar sonucu evlerini ve anavatanlarını terk etmek durumunda bırakılmışlardır.”
2011 sonrasında neler olur?
1) Kürtler Türklerin ve diğer azınlıkların olduğu kadar kendilerinin de olan bu vatanı asla terk etmezler!
2) Görünen odur ki, oynanan bin türlü oyun, yıldırma, işkence, faili meçhul vs gibi tüm baskı ve zulme karşı davalarından asla vazgeçmeyecek ve direnişlerini sürdüreceklerdir.
1955 / Özet
“6–7 Eylül olaylarının olduğu sırada Seferberlik Tetkik Kurulu’nda görevli olan, Sabri Yirmibeşoğlu, gazeteci Fatih Güllapoğlu’na verdiği röportajda 6–7 Eylül olayları hakkında şu demeci vermiştir.
“6–7 Eylül de bir Özel Harp işidir! Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı!”
İnanıyorum ki gelecek tarih, yaşadığımız son 30 yıllık sıcak ve kanlı süreci günümüz baş aktörlerinden birinin benzer bir itirafıyla yazacaktır!
Yazının başında “Tarihin hep kendini tekrarladığı bir ülkede yaşıyoruz” demiştim.
Sizce?
Saygımla…