- 607 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Kolay Değil
Gün ışığı sıkı sıkı kapanmış perdelerin aralığından zor bir hal yol bularak yüzüne düşer düşmez kafasına kadar çekti yorganı. Gözlerini sıkı sıkı kapadı. Ne de güzel bir rüya görüyordu. Hafızasından az önce kaybettiği o güzelim rüyayı aradı buldu inatla devamını getirmeye uğraştı bir süre. Tam yakalamışken bu sefer de annesi çağırdı içerden.
- Oğlum geç kalıyorsun okula! Kahvaltın hazır.
Gece bitmişti, rüyasını da kaybetmişti artık. Bugün okula filan gitmemeyi akşamdan aklına koymuştu aslında; Ama annesi rahat bırakacağa benzemiyordu. İkinci kez ısrarla seslenince yorgandan başını isteksizce çıkararak keyifsiz bir sesle annesine seslendi.
- Bugün önemli ders yok. Okula gitmeyeceğim. Rahatsızım biraz.
İşte o son sözü söylemeyecekti. Annesi kapıda belirdi.
- Neyin var oğlum?
- Hafif başım ağrıyor geçer birazdan.
- Çok yatmaktan olmasın?
- ………..
- Önceki gün de gitmedin. Nolcak bu devamsızlıklar?
- Anne tamam uyuyacağım biraz.
- ………..Peki tamam. Bu mazeretlerin sonu gelecek besbelli. Yat sen. İyi uykular.
- Tamam anne tamam, yok önemli bir şey.
- ………….
Kapıyı kapatıp mutfağa geçen anne hazırladığı kahvaltıdan düşünceli düşünceli atıştırmaya başladı. Bu çocuk böyle giderse devamsızlıktan sınıfta kalacaktı muhakkak. Her gün bir mazeret, Hep mazeret, Her şeye mazeret…
Çalmakta olan cep telefonunu masanın üzerinden aldı açtı. Arayan Fikret ti. Oğlunun sınıf arkadaşı.
- Teyze Selim nerde okula gelmiyor mu?
- Hasta biraz Fikret gelmeyecek bugün.
- Ama Feza teyze tarih öğretmeni çok kızdı bugün onu muhakkak okulda görmek istediğini söyledi. Çok devamsızlığı var. Okuldan atılabilir. Hemen kalksın okula gelsin. Yoksa iş kötü.
Feza hanım cep telefonu kulağında oğlunun odasına girdi telefonu yorganın altından Selimin kulağına yapıştırdı. Selim “Noluyo ne var?” dedi uykulu ve keyifsiz .
- Fikret okuldan atılacağını söylüyor. Konuşsan iyi olacak.
Selim telefon elinde yataktan canı sıkkın doğruldu “Atarlarsa atsınlar sana noluyo ordan “ diye Fikreti fırçaladıktan sonra telefonu kapattı tekrar yorganın içine gömüldü. Feza hanım ellerini göğsünde kavuşturmuş halde bir müddet yorganın içinde hareketsiz yatan oğlunu izledi sonra sessizce odadan çıktı.
Akşama kadar uyudu Selim. Bir ara tuvalete gitti, annesinin masadan kaldırmadığı kahvaltılarla midesini yatıştırdıktan sonra doğru yatağa. Günlerdir böyleydi. Feza hanım doktorluk bir iş olduğunu düşünüyordu ama eşine durumu anlattığında “Ben de böyleydim geçer” diyordu eşi.
Fakat geçmedi. Selim devamsızlık sebebiyle okuldan atıldı. Kocası bir iş görüşmesinin tam ortasında öğrendi bunu. Eşine telefonun ucundan teselli sözleri yolladı. “Üzülme sen, okumayacaksa eşek gibi çalışır o zaman. Ona iş mi yok! Hamallık yapar, inşaatlarda çalışır. Kendisi bilir. Herkes okuyacak diye bir şey yok.” Zaten kendisi de okumamıştı ama iş hayatında şirketlerine şirket katan başarılı bir iş adamıydı.
Selim yine yorganın içindeydi ama midesine giren kramplar yüzünden uyuyamıyordu. Okuldan atıldığına dışarıdan tepki vermediyse de içinden küfürler savuruyordu. Arkadaşı Fikret geldi birkaç kez yanına. Oturup surat astı. Hiç umurunda değilmiş gibi yaptı okuldan atıldığının.
Bu böyle olmayacaktı. Feza bir sabah hışımla Selim’ in odasına daldı. Perdeleri sonuna kadar açtı. Sonra Selim’ in sıkı sıkı sarıldığı kırmızı örümcek adam desenli yorganını sert bir şekilde üzerinden çekti. Ve titremesine engel olamadığı sesiyle bağırmamaya çalışarak konuşmaya başladı.
- Sen ne yaptığının farkında mısın ? Değilsin ! Evet evet değilsin! Farkında olsan böyle davranmazsın. Noldu da kendini bu kadar uykuya verdin? Bana anlatmalısın. Eğer bana anlatmayacaksan o zaman doktora anlatırsın. Kalk hazırlan doktordan randevu aldım.
- Ne doktoru hasta filan değilim ben!
- Evet hastasın. Günlerdir uyuyorsun. Muhakkak hasta olmalısın. Okuldan atıldın hala uyuyorsun. Hasta olmasaydın böyle davranmazdın. Bunu anlamanın tek yolu doktora gitmek.
Annesini daha önce hiç böyle görmeyen Selim durum daha kötüleşmesin diye boyun eğdi.
- “İyi. Tamam gideriz” dedi.
Gittiler. Kan testlerinde aşırı düşüklük olduğu ortaya çıktı. Hemen ilaç ve serum tedavisine başladılar. Ayrıca kan hücrelerinin bu derece boşalmasının sinir hücrelerinde de bir rahatsızlık yapmış olabileceği şüphesiyle psikoloğa da gönderdiler.
Feza hanım işlemler devam ederken çok mutluydu. İçi rahattı artık. Çocuğu lisenin başarılı öğrencileri arasındayken birden bire uykuya olan düşkünlüğünün sebebini geç de olsa anlamıştı. Ama şimdi yapması gereken bir şey daha vardı. Okul idaresine gidip olanları raporla anlatarak çocuğunun okula geri dönmesini sağlamak.
Eşi Ekrem Bey aradı o arada şehir dışından her şeyden habersiz.
- “Nasılsınız napıyosunuz Selim nasıl?” diye sordu çabucak.
- “İyiyiz merak etme.” dedi kapattı telefonu Feza hanım.
Geleceğimizi mazeretlere kurban vermek çok kolaydır ama muhakkak bir nedeni vardır mazeretlere fazlaca sığınmalarımızın. Önemli olan o sebepleri ortadan kaldırabilmektir. Tabii ki önce fark etmek gerek. Mazeretlerin üstüne bir de ebeveyn ihmalleriyle kim bilir kaç genç heba oldu. Ellerinden en fazla tutulmaya ihtiyaçları olduğu zamanlarda elleri bırakıldı ve en sevdikleri tarafından istemeden gelecekleri çalındı.
Kolay değil yetiştirmek bir genci.
YORUMLAR
Afet i azam
Uzunca bir yorum yazmıştım az önce yokoldu. Annesiyle sürekli kavga halinde olan bir öğrencimin eğitim amaçlı bir yurda yerleştirilmesiydi konu. Yani ergen sorunlarına ailenin bulduğu çözüm evden uzaklaştırma cezası! Kısmet değilmiş uzun uzun yazmak.
Ne öyküler var ah bilseniz bu bünyede. Dayanmıyor ama tanık olmaya. En kötüsü çabaların sonuçsuz kalması.
Anne baba eğitiminde tıkanıyoruz çok kere.
Teşekkürler önemli bir konuda yazmışsınız.