- 1163 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SUSKUNLAR’DA EFLATUN’UN DUYDUĞU SES- BEDREDDİN-İ WANİ'NİN KALEMİNDEN
Roman kahramanlarından Veysel Bey, dönemin padişahının yeğenini iyileştirmek için ney çalar, fakat kendini kaptırıp neyi içten çalmasıyla hasta, daha da kötüleşerek hayatını kaybeder. Buna karşılık olarak, Eflatun esir edilip kan parası istenir.(s.51-56)
Davut hem zindandaki babası, hem dedesi hem de çok sevdiği Neva için bir şeyler yapmak ister. Çünkü Neva’nın başı derttedir ve annesi Neva’dan hayaletten kurtulmak için yardım istemiştir. Tahminler doğru ise hayalet Asım’ın hayaletidir.(s.76)
Bahse konu kahraman, Eflatun, sonradan sağır olmuş bir karakterdir. ‘Zavallı sağır olmuş! Yazık! Ney üflemeye çok hevesi de vardı. Şimdi hem sağır hem de dilsiz!’ (s.146)
Romanın bir diğer kahramanı Eflatun ise garip bir ses duyar ve o sesi bulmak için uzun bir arayışa koyulur. “Biri ıslık çalıyor, işitiyor musunuz? Çok güzel” der, hep etrafındakilere (s.81) Bu sözünden dolayı Eflatun sandık odasına senelerce kapalı tutulur. O odada tam yedi yıl kalır.(s.82) sonra kendine gelmiştir, psikolojisi düzelmiştir diye onu o odada çıkarırlar, fakat Eflatun o sesin etkisindedir hala, evden kaçar ve sesin onu götürdüğü yere yönelir. Uzun yollar kat eder. Galata, Eminönü gibi semtlerden semtlere gider, dolaşıp durur. (s.109-115)
Eflatun uzun arayışlardan sonra bir binanın önünde durur. Kendisini çağıranlar bu üç katlı ve ahşap binada olduğuna inanır. içeri girdiğinde kendini geniş bir mekanda bulur. Mihrabın önünde bir halka teşkil edecek şekilde sıralanmış otuz kadar Mevlevi, halka halindeki upuzun dokuz yüz doksanlık bir tespihi çekerlerken, hep birlikte “Allah” adını zikrettiğini görür. (s.120)
Eflatun Şeyh’e sorar: “ Beni siz mi çağırdınız? Bana siz mi gel dediniz?”(s.122) diye sorar.
Şeyh: “Biz gel diyenleriz, doğru yere geldin. (s.122) diye cevap vermiştir.
İşte bu sözler karşısında Eflatun aradığını bulduğuna inandığı için çok sevinmiştir.
Eflatun ile Şeyh derin hücrelerin bulunduğu binaya girdiklerinde, Eflatun açık bırakılmış bir kapıdan gelen seslere kulak verir. Bu sesler içerisinde duyduğu bir sazın sesi onu hayretlere düşürmüştü. Merak ederek hemen İbrahim dedeye büyük bir heyecanla sordu; “Bu muhteşem ses hangi sazdan geliyor.” İbrahim Dede gülerek cevap verdi. “O saz neydir.”
İşte o anda Eflatun bu sazı öğrenmek için içinden samimi bir yemin etti. “çünkü seneler boyunca kulaklarından eksilmeyen o ses, aslından ney sesiydi.(s.123-124)
Aradan belli bir zaman geçtikten sonra, İbrahim Dede Eflatun’a nereden geldiğini, Kostantiye’nin neresinde oturduğunu sordu. Eflatun; “Bana ney üflemeyi öğreteceğinize söz verirseniz tabi söylerim” dedi. (s.142)
İbrahim Dede bu teklifi kabul edince Eflatun sevinerek isminin Eflatun olduğunu söyledi, ayrıca; “Ben artık neyin ıslığının ve Mevlana’nın aşığıyım, burada kalmak istiyorum dedi.” (s.143)
Dervişliğe karar veren Eflatun, üç gün boyunca, saka postunda dizleri üzerinde oturup, uyumadan, yemeden, içmeden, konuşmadan çile doldurdu. Bu süre sonunda başına takması için arakiye üzerine giymesi için etekli bir tennure, beline bağlaması için bir elifi nemet verildi. Mutfakta geçecek tam binbir günlük çilesinin başında, çivili tahtada vardı, semazen başı tarafından kendisine sema öğretildi.
Aradan zaman geçtikten sonra Şeyh, Eflatun’dan ney çalmasını istedi. Eflatun büyük bir aşkla çaldı, istenilen tüm sesleri neyden bir bir çıkardı. Şeyh, kulağına gelen sesi çalmasını istedi, Eflatun bunu da yapınca Şeyh şaşkınlık içinde kalarak, Eflatun’un ne kadar önemli biri olduğunu anladı.
Bu gelişmelerden sonra, Cüce İskender Eflatun’u kaçırıp öldürmek istemesi, Eflatun’un abisi Davut’un onu kurtarmaya gelmesi ve aralarındaki konuşmalar ile devam etti. Cüce İskender Eflatun’u vurmuş ve o sırada Davut da cüceyi vurmuştu. Ama elinde neyi ile Batın’ın kardeşinin yanı başında olduğunu, en büyük musiki üstat olan Eflatun’a hayat nefesini üflediğine tüm kalbiyle inanmak istedi, tam bu sırada biri, onun omzuna dokundu, dönüp baktığında, kardeşi Eflatun’u karşısında dimdik ve dinç haliyle gördü ve onu hasretle kucakladı.
Kahin görebilne tek gözüyle aynaya baktı ve Dabut’u gördü. Elinde uduyla, Neva ile annesinin oturduğu evin karşısındaydı, Davut ile kapının önüne çıkan Neva göklere yükslen bir ışık gördüler. Aşkı anlatan bu hayalet Asım’dı.
Kahin’in diğer gözüne de perde indi, o da Eflatun gibi sustu, belki de susmak, gerçeği anlatmanın tek yoluydu.
Bedreddin-i WANİ
Kaynaklar:
1-ALİ AKDEMİR( Makalesinden)
2-A.Ömer TÜRKEŞ(Makalesinden)
3-Cemal ŞAKAR(Suskunlar’ın Simgesel Dünyası)
4-Vikipedi Özgür Ansiklopedi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.