- 507 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Peruk / ardahan öyküleri - 202
Peruk’un ilk çıktığı yer bizim köydür.
Ya hasbinallah. Delilin var mı, aslanım.
Peruk sizin köyden ilk ilkine derdi neydide çıktı?
Peruk gördüğünde 20 yaşındaydı. İstanbulda perukçu dükkanında kadın erkek peruklarını vitrinde gördü.
Manken kafalarında renk renk kısa uzun kıvırcık dalgalı düz saçları yüzsüz mankenlerin sufatın başında gördü.
Bir, iki üç, aşağıdakiyle dört tane yüzey vardı terekte, 20 tane manken, o da kayboldu seyri istiabta.
Mankenlerin güzelliği kadın perukta hoş duruyordu.
Erkekler peruğunda kendi yerine koydu kendisini. Sarı olsam saçım sarışın olurdu kabilinden empatiler falan...
O bilmesede peruğa meyli köyden kaynaklanıyordu. Köylüydü. İstanbula gittiler. Kuştepe civarında gecekonduya yerleşti babası. Pafrikaya bekçi girdi. Nafakayı doğrultu allahaşükür. Çorba parasını da...
Şinasi Dayı emekli oluncaya kadar burda bekledi; bekçinin ne yapması lazımsa.
Şinasi Dayı keçeldir. Kel başına sade şapka taktı İstanbulda. Önce bir iştahlandı: Başına sırma’yı geçirmeyi.
Fabrika müdürü böylesi şeylere gıcıktı, estetik ameliyata, proteze, suni şeylere. Doğal olacaksınız derdi. Allahın yarattığı en güzelidir. derdi.
Şinasi Dayı Fabrika Müdürünün fıtrat kökenli natüralizmine hakverdi, hak verdikçe, hakkı bilinçli kavramaya başladı.
Doğal olmayı Ajda Pekkan’a anlatacak konferansı sunabilir kapasitede Fabrika Müdürü Şino Dayıyı yetiştirdi, dersem pekte abartmış olmam. Şinasi Dayı canım!..
Şinasi Dayı bu huyda değildi İstanbula gitmezden evvel.
Köyde keçel başına sırma geçirirdi. Şu reklamlarda gördüğümüz BONUS gibiydi. Kuzu derisinden SIRMA yapar keline takardı. Alsana peruk. Peruk bizim köyden çıkmadır diyen gencin sesini bayağ işittiniz.
"Peruk bizim köyün patentli ürünüdür."
Sırmayı keçeline aynanın karşıya geçer takardı. Çıt çıkdı mı dellenirdi. Evde süslenmeye başladı mı? Huyunu bilen bilmeyen yanını boşaltırdı ki DELLENMESİN.
Ne Zeki Müren gibi süsleniyersin diye azar duydu rahmetli Karnın deşerim dayıdan. Babasının adı: KARNIN DEŞERİM DAYI idi.
Şinasi Dayı İstanbulda bu meseli o sene dernek gecesinde hatırlatılması üzere: Babam cahil adamdı üstünde durmayın: METROSEKSÜELLLİĞİ nerde bilsin canım adamcağız, dedi. Buyrun ne cevap ama değil mi?
Boş oda öylece boş. Korkmuş kaçmış hane halkı. Şinasi dayı yoğunlaşmıştı. Adeta ritüelde bir Mısır keşişi gibi. Bakalım ne yapıyor, buyrunuz!
Onu taradı. Sırmayı, kıllarını yan yatırdı. Tübürüğğünnen sağa yapıştırdı. Enseyi eyce kaşoyladı kaşağıyla.
En önemlisi hiç utanmadan arlanmadan bulağa giderdi.
Omuzlukla su alır geri dönerdi. Karısı ölmüştü. Çeşmeye bu dullardan birini örgütleyecek diye beklerdi köylü meğer bu evli bir kadını ayartmaya başlamışki hu ayupluğa!
Kidnapping Kafkasyada eski bir adetmiş. Gönlün düştüyse al kaçır! Şinasi Dayı bunu araştırtmış. Hayırsız adam mı ararsın! Biri bunun aklına girmiş. Aklını celmiş ya, çalmış aklını.
Aslında spekülatif bir hikayedir ben gerçekliğinin olacağına kanaat getirmiyorum.
Şino Dayı Kuzu derisini sırmalayarak bonus gibi başına geçirmiş.
Bayak ki gençte Şino Dayının Gönlü düştüğü kadına forsetmek için taktığı sırmayı ilk peruk kabul ediyor.
Kardeş bu imkansız 12. yüzyılda ki heykel ve resimlerde İngiltere de Avrupa da o kadar peruk giyen varki. Kapında ki ite dök. Yal niyetine it bile yemez bu argümanı ve argümana bağlı SIRMA lafını.
Şino Dayı Sırmayı kafaya geçirdi. Aynanın önünde kaşını, kendi kaşını kırktı. Bıyığını kavrulmuş yanık fındıkla boyadı. İki dirhem bir çekirdek evden çıktı.
Çeşme başına dosdoğru. Yağmur çıldırmış gibi yağdı. İleriye gidemedi. Geriye kaçamadı.
Forsedeceği kadın çeşme de revakın altına sindi.
Şino Ağa sevilmiş sıpa gibi ıslandı. Titremeye başladı. Garanti nazar değmiştir.
Buna nazar, Komşusu Kel Bilal’ın nazarı geçmişti.
Bilo kapıya çıkmışsa Şino önünden geçmezdi. Uğruna o çıkınca uğursuz geldiğine inanırdı. Hem de nazarına.
Değmişse nazar değmiştir. Islanma berbat etti adamı.
Yağmur kesti.
Bu hele kımışarak kadına kadının ayağı altından kendi ayağı altına bıçak ağzı gibi genişlyerek gelme yola bakıyor.
Üçgenin tepesi kadının ayağı altında, üçgenin geniş tabanıysa bunun cızlavet giymiş ayağı altındaydı.
Bu resmin üstüne basarak kadın geldi. Islandın mı, sırman da su olmuş. Vay ben taş olem! dedi.
Şino beşbeş oldu. Kaşını kırtığından kalkıp inen kaş mimikleri pis bir şekil alıyordu.
- He he he he... diye laf etti Şino.
Revağın altından gelen kadın.
- Sırman su değmiş, kılları sırım olmuş.
- Ne ne ne ne... Şino geveledi, ayrıca dili tutuldu.
Kadın bu telleğe aldille yanaştı:
- Keçel kafan sırma yemiş, sırım sıçmış... anladın mı Şino Efendi!
Kadın Şino Dayıyı bozuk para gibi harcadı. Meğer kadın çok rahatsızmış onun kur yapmasından.
yalçıner yılmaz
24-06-2011
gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.