- 717 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ÖYKÜ KASETLERİ
Kulağına okunan öykülerin büyüttüğü adam gözlerine inen perdenin hayal gücüne engel olmasına izin vermedi. Görmediği nesnelere isim vermeyi ve onlar üzerine kurmaca sözler söylemeyi bir oyun hâline getirmeye daha ilkokul sıralarında başlamıştı. Çocuk felci, görme duyusunu almıştı ama zihnine, düşler dünyasını yerleştirmişti. Tek yapması gereken bunları dikte ettirecek bir yardımcı bulmak ve düşlerinin kurgusunu herkese sunabilmekti. Başkaca metotlar da dememişti, ses kayıt cihazına okuduğu kurgu dünyasını artık yazım dünyasına aktarmasının zamanı gelmişti. Dört duvarın her bir köşesine saklanan sözcükler gökyüzüne savrulmalı ve akis bulmalı diye düşünmeden edemiyordu.
Sesli kitaplar yazım dünyasına katkı sağlıyordu dinledikçe kendisinde var olan yazma isteğini daha çok artırıyordu fakat kendisi yazamadığı için bunun yerine kaset kaset öykü biriktiriyordu. Ne yapıp edip, bunların çözümlemelerinin yapılması ve kitaplaşması ya da dergilerde paylaşıma sunulması isteği gün geçtikçe önü alınmaz bir arzu hâlini alıyordu.
Son öyküsünü ‘’yarasanın gözyaşı’’nı kasete okumuştu. Yarasa, gece uçucularından olması ve rengine, sesi algılamadaki üstün gücüne hayranlığı ile onun zihin dünyasına yerleştirdiği imgelerin en başta gelenlerindendi. Sesli kitaplarının birinde yarasının ayaklarından asılı tutunduğu mağara ve metruk mahaller de yaşadığını dinlemişti. Gecenin gözyaşını sakladığına inanmaktaydı. Kurgusunu da gece, yarasa ve gözyaşı üçlemesi üzerine yapmıştı. Tekrar tekrar öyküsünü dinlemiş ve neden sonra uykusuna yenik düşmüştü.
Öyküsünün bilinçaltında yarattığı etkiden olsa gerek, gecenin sıcaklığına eklenen rüyasında; ‘’öykü kasetlerinin’’ yarasaların pençelerinde sağa-sola taşınması sırasında çıkardığı çığlıkları duyuyordu. Yatağına zincirli olduğunu ve dilini uzatıp bir şeyler söylemeye çalıştığı sırada bir yarasanın baş aşağı ayaklarından diline asıldığı ağırlığının acısının konuşmasını engellediğini hissediyordu.’’
Neden sonra uyandığında, pencere pervazına tünemiş gruk gruk ses çıkaran seyip güvercinlerin tıkırtısı duydu. İlk yaptığı şey öykü kasetlerinin bulunduğu çekmecesini el yordamıyla kontrol etmek oldu; kasetler yerinde duruyordu. Etajerin üzerindeki sürahisinden bir bardak su içip rahat bir nefes almaya çalıştı.
Gün yeni bir öykünün kaydına doğmuştu diye düşündü.
Kayıt tuşuna bastı ve ‘’rüyâ ‘’ adlı öyküsünün havada uçuşan harflerinin oluşturduğu kurmacası kayıt altına alındı.
Zaten kâinatta her şey kayıt altına alınıyordu.
Yahya İNCİK/ Mayıs öyküleri...