- 1219 Okunma
- 20 Yorum
- 0 Beğeni
SON İSTEK
Vitrinin önünde bir süre durdurduktan sonra kapıyı iterek içeriye adımını attı. “Hoşgeldiniz” diyen dükkân sahibinin sesini duymamış gibiydi. Duvardaki resimleri uzun uzun inceledikten sonra parmağı ile renkli ve parlak kâğıda basılmış olanı işaret etti. “Ben de aynı bundan istiyorum” dedi kararlı bir şekilde.
Erdal, “Tamam amca” dedi ve karanlık odanın ışığını yaktı. Gözlerini yaşlı adama doğru çevirdi.
“Gelin böyle! Siz içerideki sandalyeye oturun. Ben hemen geliyorum. Elinizdeki poşeti de aynanın önüne koyabilirsiniz”.
Hasan amca aynaya doğru iyice yanaştı. Arka cebinden çıkardığı ince ve küçücük tarakla seyrek saçlarını yana doğru itinayla taradı. Gözündeki gözlüğü çıkarıp aynanın önüne bıraktı ve “Tamam. Ben hazırım” diye seslendi içeriye.
Erdal, Hasan amcanın yanına giderek omuzlarını biraz arkaya doğru itti. Başını da hafif yana doğru eğdi. Işığı kapatıp tekrar yerine geldi.
“Amcacığım hiç kıpırdama böyle kal. Çekiyorum” dedi ama birden amcanın elindeki pakete takıldı gözü. “Amcacığım ama sen elindeki şeyi bırakmamışsın. İyi ki fark ettim. Resmin bütün güzelliği kaybolacaktı”.
Hasan amcanın hiç bir tepkide bulunmaması Erdal’ın tuhafına gitmişti. Paketi almak üzere elini uzattı ama boşta kaldı. Yaşlılıktan dolayı işitmemiş olabileceğini düşünerek iyice eğildi ve kulağına aynı sözleri tekrarladı. Yine tepki yoktu.
“Amcacığım elindeki nevresim takımı mı? Herhalde yeni aldın ve çok beğendiğin için de bırakmak istemiyorsun. Korkma çalınmaz burada. Hadi ver de bir köşeye koyuvereyim.
Hasan Amca’nın beyaz gür kaşları çatılmıştı. Titreyen dizlerinin üzerine avuçlarını bastırarak “Sanane be oğlum. Parasıyla değil mi? Ben böyle poz vereceğim. Keyfimin kahyası mısın? Üstelik o nevresim falan değil. Benim kefenim! İstersem giyinir çektiririm! Hem bu benim son fotoğrafım olabilir. Beş tane çocuğum var. Bana o kadar çoğaltacaksın. Var mı itirazın! ”
Erdal geri geri çekilip lambayı yaktı ve odanın kapısını ardına kadar açtı. Vücudunun titrediğini hissedebiliyordu. Dili dolaşmış, boğazı kurumuştu. “Deli midir nedir!” diye düşündü sonra Hasan amca ile göz göze geldi. Hasan amca kıkır kıkır gülüyordu. Omuzları da bir yukarı bir aşağı inip çıkıyordu.
“Korkma! Deli değilim ben. Bizimkilere şaka yapacağım. Bu aralar hepsinin suratı beş karış. Onları eğlendirmek de benim işim. Rahmetli hanımına “Ölümlü dünya. Eğer önce ben gidersem en sevdiğim yemeği pişirip mezarımın başına koyacaksın.” diye söz almıştım. Ama o benden önce öldü. Şimdi çocuklara söylüyorum “makul ve mantıklı bir şey iste” diyorlar. İnsanın hanımın yeri bir başka evladım.”
Erdal kafasını dışarı doğru çıkardı ve eliyle yardımcısına “çabuk buraya gel” diye işaret etti. Sami, ustasının çağrısına elindeki işi bırakarak koştu. Hiç onu böyle panik halde görmemişti.
Sesi titreye titreye “Amca! Böyle bir hatıra fotoğrafı çektirmen bence hiç uygun değil! Şahsen benim babam böyle bir resim çektirip bana verse, hadi bir de ölse, vallahi ben korkumdan o resmi değil çerçeveletip duvarıma asmak, elimi bile süremezdim. Hortlak görmüş gibi olur insan. Ne bileyim. Ben derim ki gel adam akıllı bir resim çekeyim sana. Bırak şu kefenini”.
Hasan amca resim konusunda oldukça ısrarlıydı.
“Seksen iki yaşındayım. Aklım da gayet yerinde oğlum. Çek işte! Uzatma!
Erdal deklanşöre alelacele bastı. Hasan amcanın mutluluğuna diyecek yoktu. “Çektiysen hadi yardım et de sandalyeden kalkayım” dedi gülerek.
Birlikte odadan çıktılar. Erdal, kasaya doğru yöneldi. Hasan amca iç cebinden cüzdanını çıkarmaya çalışıyor bir yandan da seçtiği resme bakıyordu.
Erdal, Hasan amcanın uzattığı parayı alıp üstünü geri verirken “Amca merak etme. Aynı o beğendiğin resim kadar güzel çıkar. İki gün sonra da gelir alırsın ” dedi.
Hasan amca dükkândan çıkar çıkmaz Erdal pelte gibi olmuş bedenini deri koltuğuna bırakıverdi. Sami “Ağabey biz rüya falan görmedik değil mi?” dedi çakır gözlerini ustasına dikerek.
“Düğün, sünnet, kına, mezuniyet daha pek çok amaç için resim çektim ama vallahi kefenle ilk kez oluyor” sözleri dökülüverdi Erdal’ın dilinden.
Birden kapı tekrar açıldı ve gelen Hasan amcaydı.
“Merhabalar çocuklar. Demin söylemeyi unuttum da geri döndüm. Bu kefeni aldığım adam sordu bana “Beyamcacığım, rahmetli iri yapılı mıydı yoksa minyon muydu? Kefeni ona göre vereceğim de!”. Ben de “Kendim için alıyorum” demiştim. O satıcı da aynı sizin gibi şaşırmıştı. Hadi Allah’a emanet olun. İki gün sonra ölmez sağ kalırsam görüşmek üzere”.
Aysel AKSÜMER
YORUMLAR
Ölümle dalga geçmek olmuş Hasan amcanınki... Beş çocuk ve onu bırakıp giden hanımı... Kim neden asık yüzleri çocuklarının, bilinmez. Hasan amca şaka mı yapacak onlara, yoksa gerçekleri mi hatırlayacaklar bu resmi ellerine alınca... Kimbilir? Kim ne kadar düşünüyorsa babasını öyle anlayacak resmine bakınca Hasan amcanın. Belki biri diyecek ki, üç gün ömrü kaldı garibimin onu pamuklara sarıp yatırayım, diğeri diyecek ki, işte tam da benim babam, ondan başka ne beklenir ki... Kızı varsa resmine sarılıp ağlayacak ilkin, sonra hemen babasına sarılacak... Bir diğeri annesini de özleyecek babasının resmine bakınca...... Başka biri en hayırsızı da (hani olur ya beş parmağın beşi bir değildir) nerede o günler , bir an önce gerçekleşse de (?) diyecek belki...
Bunlar geçti aklımdan öykünüzü okuyunca... Yaşlılık işte. Bir de yalnız yaşanan yaşlılık !!!! Ne kadar evladın varsa da yalnızsın işte. Yoksa yanında kırk yıldır aynı yastığa baş koyduğun eşin, yalnızsın kim ne derse desin....
Güzeldi, yazınız çok güzeldi Aysel hanım. Zevkle ve düşünerek okudum..
Ellerinize sağlık.
Aysel AKSÜMER
düşündürücü yazı
ama ölümü düşünmek ..
işte ürpertici ama gerçek
bir metre bir parça patıska yeter derler
ölüm ırak olsun daha erken..
tebrikler, sevgilerimi yolluyorum..
Aysel AKSÜMER
ölümle dans gibi bir öykü ve aynı zamanda ensefimzde olan ölümü kabulleniş ve mutlu olmak için daha ne bahanelerle yaşayacağız adına sorgulayan düşündüren bir öykü ve kalem sevgilerimle can çok güzel...
Aysel AKSÜMER
Gülayşe DELEN
Tebessüm ettirirken düşündüren, okuması keyifli güzel bir yazıydı.
Kutlarım.
Selam ve Sevgimle.
Aysel AKSÜMER
helal olsun amcaya be
:))
mert adammış
kimsenin cesaret edemeyeceği kefen fotoğrafını çektirmeyi o başarmıış
kurgu çok güzeldi ablacığım
beğenerek ve yaşli amcaya gülümseyerek okudum
harika bir anlatımmm
saygılarımla
Aysel AKSÜMER
Bu zamanda ölümü düşünen çok az ne yazıkki.
Aslında ölümü düşünmenin bir yoluda bu olmalı.Düşünmek içime düştü.İyice düşünmek..
Sevgiyle yazarım.Elbet bir gün gireceğiz o elbisenin içine.Ama tabi ki nasipte varsa o da !
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Hakikatten "insanın hanımının yeri bi başka" .
Ben asla tahayyül edemezdim evlenmeden önce.
fakat insanın eşi bi bakşa oluyor,
Bazen içö sesi oluyor , bazen en kavisinden vicdanının sesi,bazen kişiliği,bazen yumuşaklığı bazen cesareti...
Çok farklı bi olay.
İşte bütün bunlar bu kadar ehemniyetliyken bunca kasetten çıkan ile babalarının zavallı halleri bize ne anlatıyor.
Yoksa bize de Hasan emmi gibi "şaka " mı yapıyorlar.
Şaka değil.
Toplumsal çöküşün resmini seyrediyoruz.
Ahlaksızlığın ne boyutlarda olduğunu.
Bu arada birileri de o partiye "gusl" aldırıyorlar gibi.
Her ne halt ise.
Bende eşime vasiyet ediyorum "Beni Paris'e,Eyfel kulesinin altına gömün."
"Oluuur" diyor.
Vazgeçiyorum öyle "oluuur" demesinden işkillenip.
"Peki o zaman beni "Kıprıs'a".
Söyletmiyor.
" Sen öl,ben yapacağımı bilirim "diyor.
Kahkahaları duyup geliyor çocuklar internetten kopup.
Anlatma diyorum.
Anlatmıyor.
Biliyorum sonra anlatacak,onlar da "Yok daa neler" diyecekler.
Ölüm bir hakikat.
Soğuk ve insanı mazlumlaştıran bir hakikat.
Biz kefenlerimizi almasak da,bir gün kefenleneceğimizi unutmadan yaşamalıyız.
Kırmadan,dökmeden.
Yıkmadan,yıkılmadan.
Sizi tebrik ediyor,saygılar sunuyorum.
Aysel AKSÜMER
Değişik konular bulmakta ustasın arkadaşım.
Haklısın ahireti düşünen, içinde Allah korkusu olan insanlar, önca kefenlerini alır, saklarlarmış.
Alt tarafı bir top bez, insanlar neden korkarlar ki! Ölümü hatırlatan şeyler, nefislere ağır geliyor.
Tebrikler ve teşekkürler bu anlamlı çalışmaya, sevgiler.
Aysel AKSÜMER
handan akbaş
Torun uyurken biraz siteye gireyim dedim.Beni çok özlemiş, bir hafta onunlayım.
Selam ve sevgilerimle.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Canım yine düşündürücüydü. Usta kalem güzel gidiyor. Tebrik ediyorum sevgili arkadaşım. :))))
Aysel AKSÜMER
Ait olduğumuz yere sıkı bir vurguydu anlatımınızdaki yalınlık....
tebrikler...
Aysel AKSÜMER
Bu şuurla yaşamak insanı kötülükten alıkoyar. İnsana ait olduğu yeri göstermen çok anlamlı ve manidar.
Yazmak elbette ama iz bırakmak başka olmalı.
Güzel yüreğine sevgiler.
Aysel AKSÜMER
Hasan Amcam...vay be diyor insan ablacım...
Ama Anadolu'da böyle insan çok var...Camilerde yüzüne baktığımda böyle yaşlı insanların, gereğinden fazla uhrevilik bulaşıyor zihnime her defasında...
Doyduğumuz esas dünyaya böyle gidivermek ne güzel olurdu...
Yine güzeldi...Farkıyla..
Hürmetle ablacım..
Aysel AKSÜMER
Çok güzel, anlamlı ve farklı...Tasvirlerin her zamanki gibi "Gör" diyor.
Evet herkesin Hasan Amca gibi kefeniyle dolaşması lazım aslında...Eskiden insanlar kefen parası biriktirir, az da olsa öteki tarafı düşünürdü. Şimdi öleni belediyeler ücretsiz kaldırıyor. Artık ahireti düşünen kalmadı.
Kutluyorum.
Sevgiler.
Aysel AKSÜMER
Aynur Engindeniz
Sevgiler...