- 959 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
IHLAMUR KOKULU ŞİLEM
Her zaman boşlukta olan yüreğim alıp gideceğim bir yerim olmuştur. Çünkü kardeşimin güler yüzü bana verdiği inanılmaz emeği. Kilometrelerce ilerde karışlar beni. Şilede ablam kardeşim Metin ve dayım Azimet ışık yaşıyordu. Ve canım arkadaşım Ulviye ay. Güzel romanların yazarı. Harikulade bir ev hanımı ve annedir kendisi.
haaa! Asıl bize ikramı izzette bulan değerli kardeşim Hasan ay başçavuşum. Onu anlamak gerçekten çok anlamlı ben hep asker olan kişileri soğuk ve kuralcı bilirdim ama bu onun sadece onurlu mesleğinde gördüğü eğitime bağlı yani çakı gibi asker onu ev yaşamında çok misafirperver cana yakın gördüm güller yüzlü can kardeşimi. Çok değerli bir insan, sözün kısası
Şimdi okuyunca yazdıklarım “ hadi canım sende ihtiyar” DERJ))))))))ben tahtımı koruyayım yolum Şileye tekrar düşer neme lazım…..
Her neyse ailem zaten Şilede bende fırsat kolladım. Bir kaç günlüğüne gidi verdim yanlarına. Yani Şileye
Şile şiirlerimin tomurcuk verdiği İstanbulun güzel ilçesi kestane gözlüm ıhlamur kokulu, kara denizin mahzun gülüşleri gözlerime bırakan ve birçok dizelerimde bana yaren oluşu. Ve yâda unutmak istediğim kalabalığın siyah beyaz resmi doğanın doğal kalışına inaden çizmişimdir özlem duyduğum her şeye.
Evet, ben ikinci baharı burada yaşıyorum. Sahilinin kıyısında saklı ayak izlerim deniz fenerinde yanar yüreğim. Çünkü şiir kokar ellerim hislerimi okşar havası. Ve o suskun hali. Espri olsun diye” Ya! İnsanın Şilede şair olası geliyor dememde meşhurdur”
Geçekten de öyledir duygu sağnağına yakalandım ben. Düşüncelerimi sizlere aktarırken gözyaşıma hâkim olamıyorum adı öyle ki etkiliyor beni sormayın gitsin
Oysa ben Sivas’ta doğup büyüdüm denizin büyüklüğünü hayal edemezdim dünya sadece yaşadığım Zara kadardı avuçlarımda hayallerim sımsıkı tutardım.
İstanbul da birileri gelmişti köye, bense tahminen sekiz dokuz yaşlarındaydım. Gelen konuk denizi anlatıyordu abrata abrata illaki yüzme bilecekmişsin yani yüzgeç yoksa boğulur ölürsün balıklara taze bir ikram olman kaçınılmazmış.
Ve üstünde tahtandan kocaman tekneler gidermiş. İnsan taşırmış uuuuuuuu! Dedi herkes ve dalgası insanın boyundan büyükmüş. Ayrıca Kızkulesi efsanesinin de o zaman duymuştum bende bıraktığı gizem rüyalarımı süslerdi. Ah! Ne güzeldi çocukluk düşlerim. Bense sadece kızıl ırmağı bilirdim düşündüm acaba duvarlar örülse kızıl ırmakta büyür mü? o kadar demiştim. Her neyse geçmişe ne kadar el uzatırsam benden çok şeyler gün yüzüne çıkar dalından koparır gelir mazimi. Soluk alışım bile değişti. Şile bir insana değil de bir yere âşık olmanın tek celsede sunulan ifadesidir her neticede
Bağcılardan şileye gitmek biraz yorucu fakat Eminönünde balık ekmek alıp vapurda nefes almadan yemek bir başka güzel oluyor ayrıca Üsküdar’a geçerken tarih kokar gözünün al bildiği her yer. Yani huzur veren bir yolculuktu benimkisi
Gün batımına doğru vardık Şileye. Havasında esmer bir delikanlı olan kardeşim karşıladı beni annemi babamı ve kızımı. Özlem o kadar büyüktü ki. Telde her gün görüşmemize rağmen Her şeyden konuşuyorduk dışarıda kurulan yemek sofrasında. Havası öyle soğuk ki buz topları yutmuşçasın titriyorduk.
Erken yattık mecburen, yorgunlukta, havanın buz nefesi sardığı için bedenimizi
Sabahın ilk güneş annemdir yıllardan beri çok erken kalkar yıkar döker yemek yapar. Hızına yetişmem olanaksız kahvaltı hazırlamış. Sıkıysa kalkma yataktan dünya kadar iş birikmiş sanki telaşına katarım suskunluğumu.”geldim anacığım geldim” dedim
Öğlen doğru Ulviye Hanım aradı” piknik yapalım sen gelmişken şileye dedi.”
Bense hele bir gel dedim. Canım arkadaşım gelin arabası Edasalıyla korna çalıyordu ben geldim diye arabayı çekmiş yolunun kenarına takmış kara gözlüklerini.havasını sevsinler emi!
Bense giyinmişim Elazığ şalvarı elim yüzüm çamaşır suda uzunmışım sırt üstü gibi. Tabi karşılamak içinde hepimiz kalktık yerimizde.
Ulviye Hanımın kızı Ece şaşkın bir ifade ile” aaaaaaaa Zaralı can bu?”ne ne yapsın kızcağız Zaralı canın bir bukamelo gibi kılıktan kılığa girdiğini nerden bilsin kiJ)))))))) çocuk! Canım sizde
Bu konuda çok olaylar yaşamışımdır ben. Sanal ortamda konuştuğumuz için
bir resim var orda kaşı gözü boyalı yâda genç kızlık resimleri askerlik hatıraları konulduğu için. İnsan beyninde farklı canlandırıyor karşıda ki insanı. O yüzden çok güldüm yavrum ne bekliyordun mini etekli bir manken mi? dedim kendisine. Zaralı can bu J))))))))))))
Ev sahibi bendim kömürü benden etleri Hasan enişteme almak düştü gerçekten hiç canını sıkmadan mangalı güzelce men hazırladı salatasında Ulviye Hanım yaptı………. Bu arada bana da yemek düştü afiyetle………… Ellerine emeğine sağlık diyorum Hasan başçavuşun
Yemekten sonra yürüyüş yapalım dedik. Melen çayını İstanbul’la buluşturan o boruların arasında yürüdük beraber birden herkeste bir çığlık yükseldi hele ki Ulviye Hanım “ooooooooooo! Ne kadar güzel gelincikler bunlar “dedi ve koştu gelinciklerin arasına geçti fotoğraf makinesinin flaşı ar arada patladı. Doğanın bağırda birimiz şair birimiz yazar yaptığımız çocukluğu düşün artık siz
Birkaç gün kaldım ama aramızda geçen o samimi muhabbet görülmeye değerdi. Şile bu birkaç gün içinde üç şair görmüştü Sayın Muzaffer tek bıyık abi mi ve Azarbeycandan gelen güzel dost Gülnare hanımı da görmekte beni hali ile çok memnun eti……….. Şiledeki canımlar selam olsun teşekkür ederim………………… Sizleri çok seviyorum
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.