- 763 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Her Sabah, Günü Allah'a Adamak
Uyku hali ölüm gibidir ve insan bir daha hiç uyanamayabilir. Bu nedenle uyumadan önceki zaman, insanın bağışlanma dilediği son anlar olabilir. İnanan insan bu gerçeğin bilincinde olduğu ve ölümün her an gelebileceğini asla unutmadığı için -belki de son fırsatı olan- bu anların değerini bilir. İçtenlikle Rabb’ine yönelir, bağışlanma diler; tevbe eder.
İnsan bütün gece şuursuz bir durumda uyur. Uykuda geçen uzun saatlere ilişkin tek hatırlayabildiği rüyalarıdır. Uyuduğu süre içinde dış dünya ile hiçbir bağlantısı yoktur. Uyku olduğu zannedilen o sürede gerçekte insan bir ölüdür; ruhu ve bedeni birbirinden ayrılmıştır. Kur’an, insanların uykuda bir tür ölüm halinde olduklarını, "Allah, ölecekleri zaman canlarını alır; ölmeyeni de uykusunda (bir tür ölüme sokar). Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanı(n ruhunu) tutar, öbürüsünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir… (Zümer Suresi, 42) ayetiyle haber verir.
Allah, "Sizi geceleyin öldüren (uyutan) ve gündüzün ’güç yetirip etkilemekte (yapıp kazanmakta) olduklarınızı’ bilen, sonra adı konulmuş ecel doluncaya kadar onda sizi dirilten (uyandıran) O’dur... (Enam Suresi, 60) ayetiyle de insanların uykuda canlarını aldığını, ancak daha sonra belirlenmiş ölüm anı gelinceye dek tekrar geri verdiğini bildirir. Uyku sırasında bilinç ve algılama özelliği adeta kaybolur. O halde insanın ölüme benzeyen bu uykudan bilinçli bir şekilde uyanması, yatağına yatmadan önceki hali gibi görmesi, işitmesi ve hissediyor olması birer mucizedir. Hiç kimse uyumadan önce, sabah yeniden uyanarak bu nimetlerin kendisine verileceğinden emin olamaz.
Kendi rahmetinden olmak üzere O, sizin için, dinlenmeniz ve O’nun fazlından (geçiminizi) aramanız için geceyi ve gündüzü var etti. Umulur ki şükredersiniz. (Kasas Suresi, 73)
Geceyi, gündüzü, oluşmalarına sebep kılınan koşulları, evreni saran muhteşem denge ve düzeni, olağanüstü sistemleri yaratan Yüce Allah’tır. Allah, sürekli gündüzü ya da sürekli geceyi yaratmaya gücü yetendir. Ancak böyle bir durumda yeryüzünde canlılık biter; hayat diye birşey kalmaz. Allah, sonsuz merhametiyle geceyi ve gündüzü kusursuzca yaratır ve canlılar için en elverişli ortamı hazırlar.
Samimi inanan insan güne başladığında, bu gerçekleri düşünür; Allah’ın üzerindeki merhameti için Rabb’ine şükreder. Bu yeni gün O’nun rızasını kazanması için tanınan yeni bir fırsattır. Yatağında kendine gelir gelmez Allah’a içten dua eder ve salih amellerde bulunmaya niyet ederek gününü O’na adar.
İman sahibi insan, attığı adımı Allah için atmaya, tüm gününü Kur’an ahlakının gereklerine göre yaşamaya gayret eder. Allah’ın beğendiği bu üstün ahlak, "De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’ındır." (Enam Suresi, 162) ayeti gereği inanan insanın tüm yaşamına hakimdir.
Uyku ile dinlenen, sabah sahip olduğu nimetlere yeniden kavuşan ve henüz günün ilk dakikalarında Allah’ın yakınlığını gönülden hisseden insanın aksine, bu gerçekleri hiç düşünmeyen birçok kişi vardır. Onların sabah hissettikleri, o saatte sıcak bir yataktan kalkmanın zorluğu ve gün içinde farklı sıkıntılar yaşayacak olmanın verdiği endişelerdir. Yataktan zorlukla kalkar, öğleye kadar genellikle asabi ve gergin bir halde dolaşır, gün içinde de her günkü işlerini yaparlar.
Allah’tan uzak yaşayan insanların her biri güne farklı şekillerde başlıyor da olsalar, tümünün davranışlarında ortak bir gaflet hali hakimdir. Onlar, yaşayacakları günün Allah’ın hoşnutluğunu kazanabilmek için yeni bir fırsat olduğunu akledemezler. Oysa o sabah, dünya hayatında kişi için belirlenmiş son günün ilk saatleri olabilir. Ani bir kalp krizi ya da bir trafik kazası sonucu, insan bir daha hiç "sabah" yaşamayabilir.
Kuşkusuz böyle şuursuz, gergin bir "sabah" yaşamak istemeyiz. O halde Allah’ın yarattığı kadere tabi olduğumuzu unutmadan, O’na halisane teslim olarak, tevekkül ederek yaşamaya niyet edelim.
"Allah’ım bugün de uyandırıp bana bir fırsat daha verdiğin için sana şükrediyorum. Sana yaklaşmak ve salih amellerde bulunmak için vesileler çıkar karşıma ve akşama girdiğimde de, sabaha erdiğimde de Seni övgüyle yüceltmeyi ilham et."
Öyleyse akşama girdiğiniz vakit de, sabaha erdiğiniz vakit de Allah’ı tesbih edip (yüceltin). (Rum Suresi, 17)
YORUMLAR
Harika bir konuya değinmişsiniz....ŞÜKÜR mekanizmasını MÜMİN her daim diri ve uyanık tutmalıdır...Öyle ki yaşadığımış şu dünyada sanki her şey bizimmiş,yarınımız garantiymiş gibi insanlara sözler veriyoruz,randevular yapıyoruz...Hal buki Yüce Yaratan Ayet'i Kerimesinde;
Hiçbir şey için "Bunu yarın yapacağım" deme.
Ancak Allah dilerse (yapacağım de).
Unuttuğun zaman Allah'ı an ve
"Umarım Rabbim beni,doğruya daha yakın olana eriştirir." de.
Kehf-23-24
buyurmaktadır...Daha neyin hesabını yaparız kullar olarak...Yazınınıza bir kuble katkı adına...Bu güzel yazıyı yazan yüreğe selam olsun...
Allah’tan uzak yaşayan insanların her biri güne farklı şekillerde başlıyor da olsalar, tümünün davranışlarında ortak bir gaflet hali hakimdir.
Evet.
Sabahlara gergin baslayan insanlar hakikatten bir gaflet icindedir.
Böyle uyanan birinnin yüzünde bir tebessüm bile olabilir mi güne baslarken, bir icten günaydin diyebilir mi cevresindekilere.
Hani nasil diyorlar; gülümseme bile sadaka gibidir.Ne kadar dogru.
"Allah’ım bugün de uyandırıp bana bir fırsat daha verdiğin için sana şükrediyorum. Sana yaklaşmak ve salih amellerde bulunmak için vesileler çıkar karşıma ve akşama girdiğimde de, sabaha erdiğimde de Seni övgüyle yüceltmeyi ilham et."
Bu sözleri okudugumuz an bize tekrar ettirtmeniz bile büyük bir sevaptir benim yüregime göre..
Yüreginize emeginize saglik
Sonsuz saygimla