- 1074 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Gözlerinin Mahzenlerinde Sakla Beni
Işıklı gözlerinin güneşli ülkelerinde sevda sürdüm yüreğime
Ruhundaki kutsal odalarda efkârlar beledim yârim bedenime
Tohumlar serptim ovalarına, baharda çiçek ol diye gönlüme
Sevdanın tahta köprülerinden geçerek geleceğim aşk ülkene
Her sabah gözlerinin upuzun sahillerinde yürüyor, sevdanın gümüş aydınlıklı aynasında tarıyorum saçlarımı. Ruhunun en dik surlarına şölen coşkularıyla tırmanıyor, yüreğimdeki sevda güllerini saraylarının eşsiz bahçelerine ekiyorum. Her sabah bedenimi bir kor gibi saran alevinle sesine uyanıyor, yeryüzünün bütün asma köprülerinden geçerek, ruhunun yaşanası ovalarından sevda şiirleri biçiyorum.
Her sabah yosunlu bir denize atıyorum yüreğimin mavi çarşaflarını. Yol boyu seni düşünüyor, dalgaya muhtaç nehirlerde yeşil yüreğinin yosunlarına sarılıyorum. Gözkapaklarındaki şölenlere martılar konuyor, yüreğimin gelgitleriyle sımsıcak denizler donuyor. Bir türkü doluyorum dilime, sözlerime şubatın en deli ayazı vuruyor, çoğul özlemlerin pınarlarından kuyularıma tas tas sular dökülüyor. Her sabah seni atıyorum sevda terkime, bir deli kısrakla yaşanmamışlığın karanlık ülkelerini dörtnala geçiyorum.
Nazlı bir damarla ruhuma yürüyor günlerdir gözlerin. İlk kez aşka tutulmuşçasına titriyor seni görünce yüreğim. Lalelerle bezeli göğsünde hayatın anlamını düşlüyorum. Gün doğuyor sesinde, güneşinle ısınıyor bedenim. Üşümüş ellerim ısınıyor, kışlarımda bile seninle bahar oluyor mevsimlerim. Nefesinle ruhuma can veriyor, ölümsüz bir sarış oluyor senin sevgin.
Ah yar, kanaviçe göğsüne yıldız oyası düşmüş, ellerinin coşkusu günlerdir özlemimi örmüş, gül yüreğine sevdalı bir güneşin tutkusu sokulmuş. Gecenin kasığında fırtına, düşlerimizin kaşığında en ölümsüz muhteva, dizlerinde ayı izleyen bir koca çınar var bebeğim, unutma. Titret göğsünü fırlasın düğmen, uzat dudaklarını sulara karışsın bu beden. Al beni kadın düşlerine bu gece de, dinsin can evimdeki özleminle topraklarımı harmanlayan deprem.
Sensizlikle bir başıma kalınca, bir nefesle sokulsam diyorum sıcacık düşlerine. Seninle, en ölümsüz denizlerde dolaşsak, korsan düşlerin kılıçlarını savursak yaşanmamışlığa. Seninle, en koyu karanlıkları aşsak, en çetin savaşlardan sevgimizle zaferler kazansak. Gözlerinin deryasından mutluluğun fenerlerini bulsak, acılarla dönen bu küreyi yeniden başlaması için tersine çevirsek. Hayatın en mutlu karelerini saklasak, ölümleri yok saysak. Seninle, aşkın en yaşanası şifresini tüm insanlara dağıtsak.
Suya düşüp özüne kavuşan bir kar tanesiyle uzanıyorum sen uykulardayken dudaklarına. Bir damla düşe sarılıyor bedenim, nefesinle ılık bir su gibi göğsünün düğmelerini izlerim. Tenin ıslanırdı o an, hafifçe mırıldanırdın. Ben, üşümüş ellerimi bedeninin gizlilerinde içten içe gezdirirdim, göz kapaklarında özlemi düşlerdim, yanaklarındaki upuzun vahalarda seni seyrederken sakladığım gülü düşürürdüm. Gecenin karanlığında ne güzel uyurdun, uyandırmaya kıyamaz ve yeniden, göğüme çekilirdim.
Her düşün sancısı yaksa da içimizi, her öpüşün tuzu korlasa da yüreğimizin sol köşelerini, ben seninle sokuluyorum göğsündeki yüceliğe. Korkularımı unutuyor, en hüzünlü şarkıların eşsiz sedirlerinde seni, yalnız seni düşünüyorum. Yarınlar biriktiriyorum sana, umutlar saklıyorum sevda odalarında, aşkla ve mağrur bir edayla. Şarkımız olacak bu aşk gülüm, bir gün çalınacak radyolarda.
İnanmadıklarımızla sürüklendikçe gerçeklere, eğiliriz yaşamın en dik eğimlerine. Sırtımızdaki en ağır yüklerle geçeriz hayatın iğreti ovalarını. Seni düşündüğüm bütün anlarda bir alevin koynunda yazarım en efsunlu şiirlerimi. Yüreğimin tavalarında cızırdar aşk, kokun yükselir ruhumun toprak bacalarından böyle anlarda. Bir gülüş, bir güneş ve sayfalarca özlem olur hasretin, ağlarım, gül basarım bağrıma, adınla yaşar, aşkınla uçurumlar aşarım.
Günün en yaşanası karelerinde çekiçledim gönlümün keskilerini, içimin yangın örenlerinde delice koştum ve ruhumun karanlık dehlizlerinde bir başıma uçtum. Renkli bir düşün siyah kanatlı devleriydi aşk meleklerimi yoran, çığlıklar çarpıyordu anılarımın pembe saraylarına. İzimi sürüyordu onlarca gece. Korkmuyordum, güldü bedenime sürülen büyü, çözemiyordum, ağrılı bir kanamaydı, düşündükçe kendimden geçiyordum.
Yapışkan bir gecenin özlemi geziyor şimdi caddelerde. Cirit atıyor ruhumdaki en nafile sarılışlar. Uzaklarda bir yerlerde sen gecenin damarına çoğalan çiçekler ekerken, ben en güzel rüyaların her köşesine seni saklıyorum, yarınım düşsüz geçmesin diye. En parlak yıldıza şiirlerimden ipek gecelikler giydiriyorum, gülümseyerek yatağıma sokul diye. Sol ağrımdan bile saklanıyor, yaman sözler indiriyorum evrenden göğsümdeki en gizli sevgiliye.
Bir fısıltıyla büyüt şimdi sözlerimin seni anlatan damlalarını. Bir nefesle ısıt özleminin boş yastıklarını. Arala yorganının kokumla karışacak bütün açılımlarını. Sevda sür dudağıma, kadın düşlerinle kavra sonra sana odaklanmış bütün arzularımı. Dal ol gövdeme ağ, yangın ol içimin sancılarını al, kadın ol ruhumun bentlerini sal, su ol bedenimi aklayan iksirlerle boğ. Sen ki, kadınım gibi beni bu dünyada anlayan tek sevdiğim ol.
Dışarıda bir deli rüzgâr, gözlerimde birikmiş bir intizar. Dudağımda sevda, ruhumda sepken yağmur, durmadan yağıyor yar. Gönlümde bir kadın, göğsünde vefalı bir taht, dokunmayın, aşk sürmüş yüreğime, yangınlardayım. Damağımda aşk, yaşatansın beni, dön de bir bak. Avuçlarımda ısın, ağlatır kimi haykırışın, çözer gemilerimin paslı urganlarını sevgiyle içime dalgalanışın. Sarılırım gövdenin en ulusuna, sensin benim hayata en güçlü adım atışım.
Selahattin Yetgin