Film Şeridi
Küçükken mahallede hep maç yapılsın isterdi, kiremit parçalarından dizdiği öbeklerle kaleleri belirler, özenle ikisinin eşit olması için iki kez ayakla ölçüm yapardı.
Maç seyretmeye bayılırdı.
Büyüdüğünde halı saha maçlarını- tanımadıklarının bu kez- izlerken düşünürdü; ne olabildiğini…
Başkasının bahçeleri güzel olsun isterdi, diplerini bellediği şimşirlerin, güllerin serpilip güzelleşmesiydi istediği.
Olmayan bahçesi için aldığı açelyayı soldurduğunda anladı, asla bir bahçesi olamayacağını.
Devrimler güldürüyordu yüzünü, başka ülkelerde karanlığın üstüne abanan umutlu insanlar olması ona heyecan veriyordu.
Çayına beş şeker koyup halen tatsız bulan adamın, yaşamında ne halde olduğunu düşündüğünde de acıyordu içi, ellerinin üşümesinin nedenini anladığında da.
Yağmurun değil de yalnızlığın sırılsıklam yaladığı gecelerden birinde, bilmediği sokaklarda neden yürüdüğünü sorgulamadan, sıradan bir evin, tahta kapısını çaldı. Kapıyı açan önce lisedeki Almanca öğretmeniydi, eğilip ona terlik verdiğinde ise birden anneannesi oluverdi. Uzun süre yürüdüğünden midir ne eşyalar gitgide büyüyor ama salona ulaşamıyordu.
Gerisi mi?
Çimen kokusu…
Çok büyük ağaçlar olduğunu romanlardan duymuştu o yaşlardayken. Devir açan, umut saçan hikâyelerden öğrenmişti insanların içinde de o denli büyük ormanlar olabileceğini.
Sevda dediler adına ya, onu da öğrendi epey bir zaman önce.
Çok sevdi.
Gözlerini kendi yüzünde bildi.
Onun elleriyle bir çiçek dikti bağrına.
Bekledi.
O ne mi yaptı?
Gitti başkasıyla evlendi…
02.04.11
Nadir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.