.SÖZ
SÖZ
Montaigne, “Görenekler insanın kendinden söz etmesini, kendini övmeyle eşdeğer tutarak hor görür ve yasaklar.”diyor ve devam ediyor: “Sokrates, öğrencilerine kendilerine dair ve kitaplardan öğrendiklerini değil, içlerinde olup bitenleri anlatmayı öğütler. İnsan kendindeki yetersiz değerleri, üstelik kendi hayatının hiçliğini hesaba katarak düşünecek olursa, hiçbir değeri ile övünmeye kalkışmaz. Kendini böyle dürüstçe tanıyan adam, istediği kadar kendinden söz etsin..”
“ Bir sözün ardından koşmamalı, söz bizim ardımızdan koşmalı, işimize yaramalı ; söylediğiniz şeyler sözlerinizi almalı ve dinleyenin kafasını öyle doldurmalı ki, artık kelimeleri hatırlayamamalı” diyen Montaigne konuya diyalektik bir pencereden baktırıyor.
Söz ağızdan çıkar, söz, sahibinin güvenilirlik nişanesi, onuru ve dahi kişiliğinin aynasıdır. Söz deyip de geçmeyin, sözünüzde durduğunuz nispette saygı, itibar görürsünüz; o zaman sözünüz imzalı senettir. İlk ve son sözler çok önemlidir, en son söyleyeceğini başta söylemek çoğu kez yanıltır, mahcup ve pişman eder insanı.
Söz söylemek okul işidir; ilimle yoğrulur, sabırla pişer. Kutsal metinler ve hemen bütün ahlak öğretilerinde ince süzgeçlerden geçirilmiş, anlamı kelimelerin, cümlelerin kalıbını aşan sözler vardır. İslam’ın kutsal mesajı “OKU…” sözü ile başlar. Okumak bilmekle beraberdir, bilmek okumakta saklıdır, onun içindir ki okudukça ve akıl tamamlandıkça söz noksanlaşır… Sözünü bilen kişi onun önemini, sebep ve sonuçlarını iyi bilir. Başa değil akıla konuşur.
Söz aydınlık olmalı, yağmurdan sonra gökkuşağı, karanlığa söken şafak … Söz müjde olmalı, her dem taze olmalı.
“Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne dair
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”
Mevlana yok olup giderken yeniden var olmanın, ümitler bitmişken olabildiğince ümit var olmanın, taptaze yeniden doğmanın iksirini sunuyor. Hangi dilde, hangi lehçede, hangi renkte söylediğiniz hiç de önemli değildir:
“Dünyada nice diller var, nice diller
Ama hepsinde anlam bir
Sen kapıları, testileri hele bir kır
Sular nasıl bir yol tutar gider”
Siz yeter ki sözü, yerinde; özü sözü bir olarak, hümanist alfabeyi kullanarak umuda dair, iyiliğe dair söyleyin.
Söz bazen sahibini esir alır, çile olur , acıtır, kanatır. Dövünür söz esiri: ”Dilim seni dilim dilim edeyim, her dilimini bir diyara salayım..”Acı ekilmiş aş olur, zehir katılmış bade olur, söyleyen bin pişman, dinleyen bin pişman, üzer, incitir, yorar, dağlar, kırar, ağlatır, koparır, uzaklaştırır, yalnızlaştırır. Söz hasret olunca dost meclisinin sesi bir gün uzaktan gelir. Pınarı kurur dost çeşmesinin de kelimeler sessiz kalır, cümleler kaybolur, dil dönmez…Halbuki bir söz yeter o zaman. Bir söz vefaya, sevgiye dair…Kardelenin müjdesi gibi, bütün gam ve kasaveti alıp da götürecektir o bir söz.
Bazen de sözün karşısına umursamaz bir duvar çekildiğinde o zaman sesini duyurabilmek için en güzel şey susmak olur. Ya sus ya da susmaktan daha değerli bir şeyler söyle diyenin meramı edep değil mi? Az laf hoşa gider de, ya çok laf?..Boşa gidermiş çok laf.
Farabi ,” Lafı uzatanları ne yapmalı” diye soranlara: “ Uzun konuşanı kısa dinlemeli “ cevabını vermiş. Söz az konuşmaktan, susmaktan açılmışken, diyalektik metodun babası sayılan, Efesli Heraklit’den konuşalım. Heraklit düşüncelerini özdeyişler halinde söylermiş, bir gün: ”Niçin az konuşuyorsun? “ diye sormuşlar, şu cevabı vermiş: ”Sizler bol bol gevezelik edesiniz diye!”
Ziya Paşa :
“Söz bilirsen söyle senden ibret alsınlar
Söz bilmesen sükut eyle seni insan sansınlar”
Mir’ati de :
“Yüz dinle, bin düşün, bir tek söz söyle
Sözünden bilinir irfan demişler.”diyor
Az söylemek çok düşünmenin işareti olsa gerek, susarken söyleyecek, söylerken susacaksın.Yunus Emre felsefesinde söz ağırdır:
“Az söz erin yüküdür/ Çok söz hayvan yüküdür
Bilene bu söz yeter/Sende güher var ise”
“Söylememek harcısı/Söylemenin hasıdır
Söylemenin harcısı/ Yüreklerin pasıdır.”
Söz insanı insan yapar, ferde olduğu kadar topluma da hizmet etmelidir. Söz insanlığa hizmet ederken, barış ve sevinci sunmalıdır yakut taslar içinde. “Sözün büyüsü kavgayı sulha, cehennemi cennete çevirir. Söz seçilerek, eğrilikler doğrultularak, lezzet ile pişirilerek usulca, tam zamanında ve yerinde, nifak ve öfke yaratmayacak biçimde söylenmeli, aşıkı bilhassa o şahtan uzaklaştırmadan dile gelmeli. Böylece ustaca ve gönülden söyleyebilenin işi sağ, başı rahat, gönlü ferah olur. Yoksa acı, zehirli, çirkin, sert söz, baş kestirir, cevheri beş paralık edebilir, yüreğe yara gibi oturur ve insanı inançtan uzaklaştırabilir.” diyor Vehbi Vakkasoğlu.
Yunus yüzyıllar gerisinden hiç soğumayan nefes ile daha henüz söylenmiş gibi, taze, dilin nemi üstünde, sıcacık, dostça, barışa, iyiliğe ve akla dair öğüt veriyor, söz ediyor:
“Keleci bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz.
Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı
Söz ola ağulu aşı, balıla yağ ede bir söz.
Kişi bile söz demini, demiye sözün kemini
Bu cihan cehennemini, sekiz uçmağ ede bir söz.”
Gülistan’da Sadi-i Şirazi ; Bilirsen sözün etkili olacak o zaman söyle ağzını aç; öğüdünü verip, her sözün her meclise uymayacağına parmak basarak:
“Konuş dinleyenin huyuna suyuna göre
Seni dinlemesini istiyorsan eğer
Akıllı adam otursa Mecnun’la sohbete
Leyla dışında girişmemeli hiç söze “ diyor.
Milattan yaklaşık 300 yıl önce yaşamış, Büyük İskender’e yenilmiş Kıbrıs kralı Nikokreon’un sofrasına konuk olan Sokrates, hiç konuşmadan oturur dururmuş. Neden böyle sessizce oturduğunu soracak olmuşlar, şöyle demiş filozof:
“Burası benim söyleyeceklerimin yeri değil; burada söylenmesi gerekenleri de ben bilmiyorum; o yüzden susuyorum! “
Hıristiyanlığın peygamberi Hz. İsa’nın günün birinde başından bir olay geçer: Kendisine hakaret edilen Hz. İsa’ya niçin karşılık vermediği sorulunca:” Herkes yanında olandan verir; onda olan benim yanımda yoktu” der.
“Hikmet on ise dokuzu sükut, biri de az konuşmakmış”. Mevlana “Söz söylemek için önce duymak gerek; sen de söze dinlemek yolundan gir”; Ancak ,”Kalbi ve sözü bir olmayanın yüz dili bile olsa, o yine dilsiz sayılır” diyerek üslup ve dürüstlüğe getiriyor sözü. Öyle ya düşünmeden söyleyen nişan atmadan atan atıcıya benzermiş.
Bir de son sözler vardır; mahkemede hâkim, “Son sözün nedir?” diye sorar. Ölüm döşeğinde son nefeste dil söyleyecek söz arar. Her iki koşulda da insan üzerinde çoğu kez aynı ruh halleri hüküm sürer. Ya pişmanlık ya hayal kırıklığı ya korku ile söylenir ya gerçeği itiraf ya temenni ya da vasiyettir. Gerçeğe alabildiğince yakındır hep, her biri bir dersin konusudur.
Karl Marks, son söz olarak: “Son sözler yeterince doğru söz söylememiş aptallar içindir” dese de, biz bu sözün değerlendirmesini okuyucuya bırakıyoruz ve tarihe mal olmuş son sözlere kulak veriyoruz:
İşte Sezar: “ Sen de mi Brütüs?” derken çağlar boyu okutulacak o ihanet dersinin canlı ve kanlı tanığı olur.
Bir başka derste Mevlana, çağlar ötesine taşınacak misyonunu tamamlarken de iyiye dair öğüt verir:”İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır. Sözlerin hayırlısı da öz ve manalı olandır.”
Dünyanın en tanınmış matematik, fizik ve astronomi bilgini, insanlık tarihine mal olmuş fenomen kişilik Sir Isaac Newton’ın son sözleri gerçeği aramaya ve umuda dairdir:
“Dünya beni nasıl görüyor bilmiyorum. Ama ben kendimi kıyıda başı boş dolaşan bir çocuğa benzetiyorum ki şurada bir çakıl taşı, orada bir parlak kabuk buluyor..Ne var ki deniz, sonsuz deniz, O’nun önünde duruyor..Keşfedilmemiş olarak.”
Dilinizin hüneri ne kadar çoksa; kelime dağarcığınız, kalbinizin gözleri ne kadar güçlü ise o nispette söz söylemek adına umduklarınızı, ümitle söylersiniz. Karşınızdaki de sizi konuştuğunuz nispette görür.
Söyleyecek sözü olmak ne güzel.
Edeple, umarsız, gönülden, barışa, umuda ve iyiliğe dair olduktan sonra susmayın yeter ki söyleyin.
Kaynakça:
1-Bilgelik hikâyeleri.Cevdet Kılıç 2009.İnsan yayınları
2-Yunus Emre.A Vehbi Vakkasoğlu 1983 Cihan yayınları
3-Özlü sözler .Tahsin Ay.2004. Papatya yayınları
4-Mevlana’dan Altın Öğütler.Ziya Elitez.2004 Kozmik Kitaplar
5-Gülistan.Sadi-i Şirazi. Mehmet Kanar.2004.Şule Yayınları
6-Denemeler, Montaigne.2007.Akvaryum Yayınevi
7-Son Sözleri Ansiklopedisi.1994.Ergun Göze. Boğaziçi Yayınları
8-Ünlülerin Son Sözleri. Osman Çoban. Bitirme Tezi. Atatürk Üniversitesi
YORUMLAR
Müthiş bir çalışma olmuş, elinize sağlık.
Edeple, umarsız, gönülden, barışa, umuda ve iyiliğe dair olduktan sonra...
Bu son cümleyle konu tastamam bağlanmış. Çok önemli bir konu basit gibi dursa da. Dünya üzerinde kavga gürültünün sebebi de bu değil mi zaten. Konuşan ne konuştuğunu bilmiyor, dinleyen anlamaya gayret etmiyor. İyi niyetli bile olsa anlaşılamıyor samimi gayretler.
Bu gün çok güzel çalışmalar var sitemizde. Yeterince yararlanılabilmesi dileğim ve emeklerinize teşekkürlerimle. Selamlar...