ÂŞIKLAR MECLİSİ
Bir aşk resmigeçidi değilse bütün aşklar nedir o zaman anlatılanlar? Sizleri aşk resmigeçidindeki saygı okuyuşuna davet ediyorum. Uzun bir yol; yol baki yolcu fani… Mazidekiler hani?
“Züleyha’ ya dediler ki:
—Ay çıktı, Züleyha cevap verdi:
—Yusuf mu baktı.” Züleyha’ya her şey ve herkes Yusuf olur da Yusuf’a her şey ve de
herkes neden Züleyha olmasın? Ya da bunu söylemek dahi abesle iştigal etmek demektir. Çünkü Züleyha Yusuf’tur, Yusuf Züleyha’dır. Dolayısıyla son cümleyi değiştirip “Züleyha mı baktı.” desek de sonuç aynıdır.
Züleyha geldi Leyla’nın yanına… “Ey çöllerin ceylanı, bir derde düştüm ki akıl kârı değil! Ne yapsam ne etsem çıkmıyor aklımda? Yüreğimi ele geçirmiş bir düşman gibi… Sen ki Leyla’sın karanlığa eşsin. Bana da versene karanlığından bir perde… Üzerime örteyim ve saklanayım ömür billâh!”
Leyla söze girer: “Sen ki Züleyha’sın, yırtılan gömleğin tanığı, Yusuf’un aşkı, kuyuların en dibine dek inensin. Bıçakların kestiği eli görensin. Göz gördü gönül sevdi diyensin.”
Aşk mı dediniz? O zaman okuyun bir zahmet. O kuyuya inin lütfen! Aşkın Yusuf’u olmaya adayım, aşkın Züleyha’sı kim? Kuyularda diplerde zulalarda büyüttüm ben aşkı… Yakup gözlerinden olmadı mı benim için? Kuyulardan çıktım şahikalara Mısır’a sultan oldum. Her makam bir başkasına kuyu değil midir? Kuyuda da krallıkta da ben Yusuf’tum. Kenan illerinde ararlar beni, ben Yusuf’tum oysa… Kuyuda benim çölde benim Mısır’da benim.
Âşık olmak çok kolay
Allah bir kere
“Âşık ol ya kulum” desin
Ol afetin
Kulu da olursun kölesi de…
Âşık olmak çok kolay
Bahtın açık olsun bir kere
Ol afetin
Zehri de olursun tiryaki de…
Kalabalığın içinde bir el ansızın tuttu ellerimden “Paran kadar konuş ey falan!” dedi. Hırpani ve de babayani bir tavrı vardı bu ellerin sahibinin. Çok çile çekmiş gibiydi, hem çok mutluymuş gibi… Hemen boştaki elimle onun diğer elini tuttum. “Aşkın kadar konuş.” dedim. “Aşkın kadar hesap sor” diye ekledim. Şaşırma sırası onda idi. Gözlerime baktı kocaman kocaman hem. Sonra infilak eden bir ruh hali ile: “İşte” dedi “bu söze şapka çıkartırım.” sonra “elini öperim üstat” dedi. Elimi yakaladı tekrar, aniden öptü ve ansızın gitti. Giderken hala sesi geliyordu kulağıma “Aşkın kadar konuş ey insan” diyordu. “Aşkın kadar konuş ey insan”
Bakakaldım gidenin ardından şaşkın ve bir o kadar sakin bir vaziyette.
“Korkma” dedi “ilçenin delisi” dedi yanımdan geçen amca “ilçenin delisi, hem zararsızdır. Bugüne kadar kimseye bir zararı dokunmamıştır.” diye söylenip gitti.
İlçenin delisi buysa akıllısı ne haldedir diye düşündüm.
“Aşkın kadar konuş ya da aklın kadar konuş ey insan!”
Bu da bu paragrafın delisi.
Aşkın Mecnun’u benim Leyla’m nerede? Çöle inen ben değilim namım almış yürümüş. Ol efsaneye kahraman olmuş. Leyla kara kuru bir çalıya benzer, gözümün nuru, gönlümün süruru oysa! Gözlerim onun yoluna kör olsa!
Namıma Kerem diyorlar aşkıma Aslı aranıyor. Ah çekmek için yakılacak dağ arıyorum. Çoğu gitti azı kaldı; sevinci yitti hüznü kaldı…
Tahir’im Zühre’yi bulun bana! Gerçi “Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da! Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil”
Tez elden Hüsn-ü Aşk’ı okuyun, ateşten seller, yalandan canavarlar, camdan kuleler çıkartın karşıma… Aşk uğruna can verilecekse başımı sunayım hemen.
Bir an Şem oluyorum bir an Pervane… Dönen ben miyim yoksa Pervane mi bilemiyorum. Eriyen ben miyim yoksa Şem mi göremiyorum.
Mevlana oluyorum ansızın semada halim, sonra Şems’e inkılâp ediyorum nagehan. Bir siyah feraceli şahinden şahin bakışlı… İlahi aşka mazhar oluyorum.
Tapduk’ûn kapısında ol Yunus’um şimdi. Eğrilik namına bir kuru odun dahi girmiyor kulübeye. Aşk olsun Yunus aşk olsun.
Ney’im ahirde ve zahirde; ezelde ve ebedde… Bir kuru neyim kopartılmışım sazlıktan. Derdim işim gücüm budur benim: Anavatandan ayrıldım bu yüzden inlerim.
Aşk mı dediniz alın size aşk? Gözlerine bakın ol afetin, gamzelerine dalın ol peri suretin, kirpikleri batsın kirpiklerinize bırakın. Kaşları boğsun sizi, saçları kement olsun boynunuza. Ol selvi kametin uzasın bırakın, uzasın boynu habire… Endamı sürüklesin sizi al bir tül gibi ardından… Salınsın hafiften gerdan kırsın, el versin, ben olsun teninizde…
Aşk mı dediniz? Bir zahmet batın onun sularına, lütfen boğulun ona
İçiniz onunla dolsun boğazınıza kadar. Yüreğiniz o olsun her an, o diye çarpsın 24 saat, o diye atsın. Beyniniz olsun o konuşsun hep, o yönetsin sizi.
Aşk mı dediniz durun hele
Durun bi zahmet!
Aşk olacak elbette
Aşk dolacak
Ak kanacak herkes her şey
Sizi aşka mahkûm ediyorum diye kıracak hâkim kalemi
Aşk adına diye başlayacak komutanlarım savaş hitabı
Aşk adına olacaksa olacak üçüncü dünya harbi…
Aşk mı dediniz durun hele