- 914 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KKTC’DE “TAHRİR MEYDANI” BENZETMESİ YAPANLARA DİKKAT!
KKTC’DE “TAHRİR MEYDANI” BENZETMESİ YAPANLARA DİKKAT!
Aşağıda iki ayrı yazıdan alıntılar var. Her ikisi de Türkiye medyasında kendine yer edinmiş iki ayrı şahsiyetin kaleminden çıkma yazılar.
“Ancak şu da bir gerçek ki, ilan edildiği 1983’ten bu yana Türkiye dışında hiçbir ülke tarafından zaten tanınmayan KKTC’nin, egemenliği ve bağımsızlığı bugünlerde git gide daha da şüpheyle karşılanır hâle düştü. Bu “düşüş”ün tamamıyla Türkiye Hükümeti sayesinde veya yüzünden gerçekleştiğini söylemek abartılı olmaz.” Yeni Düzen Gazetesi. NTV Burak Cop.
“Kıbrıs’ın kuzeyini aldık belki ama hiçbir zaman aldığımız toprakları Kıbrıslılara geri vermedik. Kıbrıs’ın bir ülke, Kıbrıslıların bir kültürü, dili olduğunu görmezden geldik.” Yeni Düzen Gazetesi. Radikal Cüneyt Özdemir.
Birinci yazının sahibi Burak Cop yazının tamamında Kıbrıs’ın Kuzeyinde var olan devleti inkar ediyor. Burasının Kıbrıs’ın kuzeyi olduğunu vurguluyor. Ve yazının sonunda kuzeyde yaşayan halkları Lefkoşa’nın Tahrir Meydanına davet ediyor. Var olan devleti diktatörlüğe ayaklanmaya çağırıyor. Halkı ayaklanmaya davet ederken, Türkiye’nin dayattığı paketlerden dem vuruyor ve bu karşı gelişin siyasi değil ekonomik olduğu görüşünü savunuyor. Arkasından da Birleşik Kıbrıs propagandası yapıyor ve yukarıya aldığım bölümde ki, ne yazık ki benim de doğru bulduğum acı gerçeği dile getiriyor.
Evet 1983’ten beri Türkiye Kıbrıs’ın tanınması için ne yaptı. Biz ne yaptık. Bir devlet kurduk ama bu devleti kendimizden başka kime tanıtabildik. Hoş kendimiz bile tam manasıyla tanımış değiliz ya. En azından kendimiz, Türkiye de dahil, eğer KKTC’yi hepimiz canı gönülden tanımış olsaydık. Bu devletin kuruluş maksadını görüşmelerde elimizi güçlendirecek bir koz olarak görmeseydik. Bu devletin bekası için canla başla çalışsaydık. Ekonomimizi güçlendirseydik, Lefkoşa’nın Tahrir Meydanı olmasına da izin vermemiş olurduk. Bu meydana çıkanların “Varoluş” adı altında devletimizi yok edişlerine, Rum’a peşkeş çekmelerine de izin vermemiş olurduk.
Ne yazık ki şimdi bu yazılanları okudukça kendi kendime “Allah Kahretsin” diyorum. Tüm bu yazılanlarda gerçek payı var ve o KIBRISLILAR asıl maksatlarını bu gerçeklerin arkasında gizleyerek hedeflenen noktaya doğru yürüyorlar.
Cüneyt Özdemir’in yazısı da bir başka yönden KIBRISLILIĞI savunuyor. Kıbrıs’ta sanki ayrı bir ırk varmışçasına edebiyat yapıyor. “Kıbrıs’ın kuzeyini aldık belki ama hiçbir zaman aldığımız toprakları Kıbrıslılara geri vermedik. Kıbrıs’ın bir ülke, Kıbrıslıların bir kültürü, dili olduğunu görmezden geldik.” derken adada Türk değil ama KIBRISLI diye bir ırkın varlığını kabul ediyor. Bunca kendisine aydın diyen insanın nasıl olup ta hala Kıbrıs’ı tek bir ülke olarak görmelerini anlayamıyorum. Kıbrıslıların tek bir dili, tek bir kültürü olduğunu savunduklarını anlayamıyorum.
Her iki Ülkenin, daha açık söylemem gerekirse Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Değerli yazarları değerli kalemşorları, lütfen artık şu yattığınız daha doğrusu, yatırıldığınız gaflet uykusundan uyanın ve etrafınıza bir bakın. Kıbrıs adasında iki ayrı ülke var. İki ayrı dili konuşan insanların meydana getirdiği iki ayrı devlet var. Maalesef her ne kadar görmek istemeseniz de iki ayrı kültür var. Sizlerin asıl görmek istemedikleri bunlar.
Şimdi her iki yazının da ana fikrine bir bakalım. Her ikisi de Türkiye’yi suçluyor. Her ikisi de Türkiye’nin ada üzerindeki varoluşunu kabul etmiyor. Buna karşın Kıbrıs cumhuriyetini adanın tek hakimi olarak kabul ediyorlar ve Kuzeyde yaşayan Türklerin, Bu cumhuriyetle birleşmesini savunuyorlar.
Evet, ana fikir olarak daha da uzatabiliriz bu değerli yazarların anlatmak istediklerini ama köşeme sığmaz. Tek bir şey söylemek istiyorum. Bu gidişatın hiç iyi olmadığını, Ortadoğu da ABD tarafından düğmeye basıldığını BOP’inin final startının verildiğini bilmemiz lazım. Taşlar yerinden oynadı ve ülkelerin temelleri bir bir düşüyor. ABD istediği düzenlemeyi yapmaktadır. Unutmayalım ki bu düzenleme içinde Türkiye ve Kıbrıs’ta vardır. Ne yazık ki Kıbrıs adasının konumu bu düzenlemede en önemli yerdedir. ABD’nin batmayan uçak gemisi, ya da yeri sabit ve meskun 6. Filosu olmak istemiyorsak önce devletimize, daha sonra hükümetimize, en önemlisi de Türk kimliğimize sahip çıkmalıyız.
Ayla BERKİN
16.02.2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.