- 749 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Fransız Sokağı Çocukları
"Önce ve Sonra" Fransız Sokağı..Belki endoplazmik retikulumların ya da hadi temam terliksi hayvanların kendinden saf mumyalanmış panoraması.Antipatik ve soykırımların bütünleş(e)meden postmodern hali.
Postmodern demişken Elizabeth Taylor’u yazmadan edemeyeceğim.Tüm basının önünde kondomu ya da siz Türkler nasıl diyor prezervatifi ve eroin şırıngasını paylaşmama konusunda yaptığı açıklama gayet postmodern bir uyarıydı.Biz hepimiz postmoderniz(!),mesela,kıçı başı yırtık blucinlerimiz altımızda ve kendimizi teşhir ettirmek için neredeyse anadan doğma mücadele veriyoruz,evet,zaten müthiş çağdışı insanlarız.Elbette aynı şırıngadan altın vuruş yapmak zararlıdır -öldürücüdür desek de yanlış olmaz- Sayın Taylor.Neyse Fransız diyorduk..Fransız..Közde kahve tükanlarının önünde geğiren gençlerin aslında hepimiz trendiz,içiyorsak güzeliz pankartı altında iş yapmaya çalıştığı bir yerde postmodern yazmak zor olacak cidden.Bunu,fikirlerine gerçekten saygı duyduğum,çok yönlü ama az pişmiş bir arkadaşa söylediğimde şöyle bir yüzüme bakıp gülümsedi.Sebebini o an anlamadım,işin doğrusu hala bilmiyorum.
Cezayir’i yabana atıp soruyorum bu soruyu;üç öğün yediğiniz Fransız Sokağı Ruslara yapılan bir haksızlık değil mi ve akabininde tabi ki Almanlara,Hırvatlara ya da Portekizlilere vs.?Tabi bu olayın mizahi-etnik yönü.Bir de real açıdan alırsak ele,gerçekten yaklaşık olarak yarım saatimi alabilecek kadar dolu muhittin pardon muhittir.
Oturduğumuz cafe-bar karışımı,yassı tavanlı ve kadınlarının etrafa büyük ölçüde Mona Lisa gülüşlerini sergilediği -tahminimce Da Vinci aç kaldığı dönemlerde böyle bir ders vermişti- yerin 90 derece çaprazındaki restauranttan işte Prenses 4. Muko Fuko çıkıyordu.İnsanı cezbeden işvesinin yanında bence ikibuçukkilo makyajına bile gerek yoktu.Süper mini elbisesiyle felaket yaratabilirdi ve evet yukarıda bahsettiğim teşhir postmodernliğini özet geçiyordu.Neden teşhir diyorum sevgili Fransızlar,şöyle ki küçük giyinmek kimi zaman özgürlüktür,geriye kalan zamanını söylemiyorum;işte bu söyleyemediğim kısmı kendinde bulundurandır teşhir örneği,diğerleri sadece özgürdür,ki bana kalırsa en güzeli.Neyse,çıkışıyla sadece benim değil,müessesenin tüm çalışanlarının yoğun ilgisini çekmişti bu pomponlu kızcağız.Hatta öyle bir ilgiydi ki genç kız şöyle güzel bir tebessümü dudağında kıvırıp gevelemek zorunda kaldı,ben bir an bizlere dönüp "Ben buranın devamlı müşterisiyim de" açıklamasını yapacak diye korktum,ne yalan söyleyeyim.Hatta masaya bu fikri attığımda herkeste bu beklenti oluştu.Neyse ki korktuğum olmadı,olsaydı muhtemelen şaşayazardım;olmadığı halde yazdım,bir sorun yok yani.
İşin özü Fransız Sokağı altında mavi zemindeki Cezayir’i artık savunmamalı-ezmemeli,gidilmeli,yaşanmalı,aşık olunmalı,teşhirsiz aşık etmeli,içmeli,sadece içmek için gidilmemeli vs.Ben yalnızca Beyoğlu Beyoğlu’nun birkaç niteliği arkasında görünen ama yazılmaya korkulan noktalarına değinmek istedim.İşim gücüm mü yok yoksa zoruma mı gitti hayır bence hepimiz iyi insanlarız,aynı nesli devam ettiriyoruz,fikir açlığı ve açıklığı var.Sağduyulu olalım,soldan düşünelim;çünkü beyin merkezi sol tarafımızda işlem görür ve artık bırakın final ödevlerime geri döneyim.
(Unutmadan;postmodernlik,geleceğin şimdiki olamamış zamanının çekimlenmiş rivayetidir bana kalırsa,demedi demeyin,peynir-ekmek yemeyin.Havalar soğuyacak,sıkı giyinmeyin,üşütün,nezle olup geberin.)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.