- 1139 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ÇOCUK DEDİĞİN
Acımsı , buruk ve talı bir rüzgar esti odamın en taze yerinde . Gece ilerliyordu tabi gündüzün seyrine doğru. Yeşeren ümitlere , geçmişin salkım saçak izleri yansıdı bir anda. Yazmak geldi içimden çocukluk şarkılarını söyleye söyleye çocukluğumu… Ahh dedim düşünürken, ahh !
Çocukluk!
Masum hayallere sandal süren bir gemici!
Çocukluk; ay parlaklığında doğan tatlı bir aşkın sesi!
Çocukluk ; sevmek bir kediyi!
Şimdi yaş devirmiş tabi yirmileri. Ne hayal kalmış geriye ne de sımsıkı sarıldığımız sıcacık oyunlar. Tek derdimiz kırmızı renkli sınavlar. Sanki sonunda ölüm var ! Ne vardı hani çıkıp şöyle büyümüş bedenimize rağmen saklambaç oynasak! Çok büyük gelmez sanıyorum kırgınlıklarımıza bu istek.
Çocukluk!
Çocukluk hatırlatabilmektir geçmişin oyunlarını!
Çocukluk oyunları…
Ben gidince eskinin hayat sürdüğü kıyılara, saklambaç adı konmuş bir oyuna rastladım. Yazın karnelerin rahatlığıyla evden izin alıp, dışarı çıkmanın neşesinde oynanan bir oyun bu. Ebe adı verielen talihsiz kişilere yapılan haksızlıklar , bağrışmalar tuzla biber misali. Önce ebe yüze kadar sayar ve sonra önüm, arkam, sağım, solum sobe der ve elleriyle oluşturmuş olduğu kilidi çözerek başlar kurbanlarını aramaya! Mahallede bir ses cümbüşü , bir çocuk koşuşturmasının resmi yankılanır!
Toplu oynanan oyunlar arasında ‘Simit’ adlı oyunu unutmamak lazım. Çemberinden çıkarak , tüm nefesiyle siiimiiiiiiiiiit diye bağıran kişinin nefesinin kesilmesiyle uçuşur havada yumruklar. Çemberde ebe olma şerefini (!) üstlenen kişinin çehre rengi tene bakmnaksızın kırmızı olur birden. Sonrası kaçınılmaz tabi , gözyaşı ! Dayak yiyen gururlu genç sakin bir adamsa mahalleyi küfür kaplamaz tabi. Ama ya sakin biri değilse ? Sorunun cevabnı size kalsın !
Ha unutmadan geçmeyelim ! İki mahalle arasında taş direklerle oynanan maçlar vardır. On golde devre olur yirminci sayıda maç biter. Ancak öyle bir maç olur ki bu sayı asla on sekizden yukarı çıkamaz. On sekinci sayıdan sonra emin olun her gol adayı pozisyonun kaderi büyük olaylardır. Maç ne olursa olsun berabere biter! Immm maç erkeklerin oyunu olduğu için bu oyuında tekme ve tokatla perdeyi kapatır. Mühim detay!
Belki bazılarınızın hiç hatırlamayacağı oyunlardan birisi de gazoz kapağı oyunudur. Büyük bir zanaat olan gazoz toplama işi çilelidir. Lokallerin mutfaklarından , kahvelerden geçer bu oyunu oynamanın yolu . Köşeleri ezilecek gazoz kapaklarını yoksa nerden bulabilir çocuklar ? Neyse , hazırlıklar tamamlanınca bir dikdörtgen resmi çizilir ve ezik kapaklar oralara dizilir. Eşit kuvvetteki taşlarla , kapakları yuvadan çıkarmak dünyanın en önemli işi olur o an. Ne demiştik?
Çocukluk !
Toprak ne aziz şey değil mi ? Kuyuların oluşma vesilesi mesela. Hatırlıyorum , babam bir gün eve geldiğinde isyan ediyordu . Senin ve o arkadaşlarının yüzünden artık mahallede yürüyemez olduk, ne o misket kuyuları , iki adımdan birinde ayaklarımız o lanet kuyulara giriyor,çabuk kapatın o kuyuları diye ! Bembeyaz misketlerle, löp sesleri gelen kuyular ! Ne tatlıydılar !
Hani tasolarda vardır bilirsiniz. Hani üç beş cips paketinin içinden çıkarlar. Uğruna eskiden ne çetin savaşlar verilirdi hatırlayanınız var mı ?
Boncuklu tabancalarla yapılan savaşları, cümbür cemaat yapılan mahalle kavgalarını , evlerin duvarlarına çamur atmaları unutmak zor oluyor her ne kadar günümüzde örnekleri olmasa bile. Elbiselerin kirden pastan geçilmemesi ve eve giderken yaşanan telaş. Şimdi sanki pc başlarında unutulmuş ve küçümsenmiş.
Ayrıca hem çocuk dediğin biraz yürekli olmalı . Mesela Fatma Teyze’nin bahçesinden erik çalmalı. Bazen korksada belli etmemeli bence. Büyüdüğünde arkada komik anılar bırakmalı.
Çocuk dediğin dayak yemeli babasından. O kadar erik çalıyor , kavga ediyor , yapıyor ve yapıyor. Damların tepesinde herkül misali gezerken dizlerini kanatıp azar işitmeli.
Çocuk dediğin çocukça sevmeli!
Çocuk dediğin!
YORUMLAR
Çok ama çok güzeldi. Tebrik ederim. Çocukluk bambaşka. Selamlarımla...
Muhammed MANAP
çok güzeldi....
çocukluğuma götürdünüz beni.her şey ne kadar farklı ve güzeldi...
eskiden..
nedendir bu...eskiye olan özlemlerimiz....
elinize sağlık...
Muhammed MANAP
Çoçuk dediğin okuldan üstü başı toz içinde gelir, pantalonun dizleri yırtık
Çoçuk dediğin körebe oynar, mendil kapmaca daha neler ....
Ya bilyeler..ben bile oğullarımla oynadım, renkli yuvarlak cam..renkli dünyalara yol alırdık , bilye dedim de aklıma geldi bilyeler hakkkında bir öykü yazmalıyımm
E n kısa zamanda yazacacağım..
Muhammet kardeşim başarılar keyifli bir yazı okudum
sevggiler..