- 515 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MERKEL'E DEĞİL, SÖYLETENE KIZIYORUM
MERKEL’E KIZMIYORUM. SÖYLETENE KIZIYORUM
Almanya Başbakanı Merkel’in Güneyi ziyareti sırasında yaptığı açıklamaya kızılmasına, ya da böyle bir açıklamayı ilk kez duyuyormuşçasına tepki verilmesine bir anlam veremedim.
Almanya veya AB bunu hep yapmıyor mu AB serüvenimiz başladığı günden bu yana. Daha AB ile müzakereleri başlanır başlanmaz 35 başlıktan 19’u Kıbrıs sorunu yüzünden kapatılmadı mı?
Ne demişlerdi: “Kıbrıs Cumhuriyetini tanıyın, Limanlarınızı açın, Askeri adadan çekin, Tüm Rum Göçmenler yerlerine dönsünler. Ondan sonra daha sağlıklı bir müzakere yapılması söz konusu olabilir.”
Bunu Tüm AB söylemişti. Buna karşın Almanya ve Fransa daha da tutucu davranıp, Türkiye’nin tam üyeliğine karşı çıkmışlardı.
AB bunu söylerken Rum tarafı ne diyordu. O da aynı telden çalıyordu. O da Limanların açılmasını istiyordu. İşgalcilerin adayı terk etmesini istiyordu (sivil ve askeri) işgalcilerin. Türkiye’nin Kıbrıs cumhuriyeti adı altında Rum egemenliğini tanımasını istiyordu.
O yüzden Merkel’in sözlerinde bir tuhaflık bulmadım. Merkel’in tarih bilgisinin zayıf olduğunu da sanmıyorum. Kıbrıs’ın geçmişini hele yakın geçmişini de çok iyi bildiğine eminim. Zira her dönemde AB ve ABD Rumların arkasında durmuştur. 1974 Barış harekatında bile haklı davamızda, Türkiye’nin arkasında değil Rumların arkasında durmuşlar ve Türkiye’ye ABD’nin teklifiyle ambargo uygulamışlardır. Geçen yıllar zarfında da sürekli bu ülkeler Türkiye’nin garantörlük haklarını kullanarak bu adada barışı tesis ettiğine aldırmadan, görmezden gelerek Türkiye’yi suçlamaya devam etmişler, yeni kurulan Türk Devletini de (KKTC) tanımamakta ısrar etmişlerdir.
Peki, “kazan kazan” diyerek kaybeden, buna rağmen Kıbrıs sorununda yeni bir yol açtığını sanan, tüm kırmızı çizgilerimizi vatandaşı aldatarak EVET dedirttiği referandumla yok eden, AKP’li Ankara ne yapmıştı bu durum karşısında, tıpkı şimdi olduğu gibi iç siyasete yönelik kabadayılık yapmış, fakat AB yolunda yürümeye devam etmişti. İstenmediği, daha doğrusu Ulus devlet olarak, Mustafa Kemal’in ilke ve devrimlerini korumakta ısrarlı bir Cumhuriyet olarak istenmediği bir Birliğin kapısında beklemeye, bu Birliğe kabulü için tavizler vermeye devam etmişti. Etmektedir. Edecektir de.
Merkel bu durumdan Kuzeydeki halk da rahatsız demiş. Kuzeydeki halkın belirli bir kesiminin haricinde yani Kendisini Türk değil de KIBRISLI görenlerin haricinde halk müzakerelerin sonuçlanmamasından rahatsız değil. Türkiye’nin bu adada işgalci olarak görülmesinden rahatsız. Devletlerinin Tanınmamasından rahatsız. Haksız yere sürdürülen fakat kendilerine çanak yalayıcılık yapanlarca da delinmesine müsaade edilen ambargolardan rahatsız. Rumların bu adanın tek hakimi olarak görülmesinden rahatsız. Ada üzerinde çifte standart uygulanmasından rahatsız. Rum haklı, Türkiye’yi haksız gördükleri, aslında gerçek haksızın, gerçek soykırımcının ve işgalcinin Rum ve Yunan halklarının olduğunu bilmelerine rağmen kendi yarattıkları sorunlar nedeniyle Türkiye’nin AB yolunun tıkanmasından rahatsız.
Evet Kuzeyde ki Türklerin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşlarının rahatsız olduğu daha bir çok konu var AB-ABD-Rum ve Yunan kaynaklı. Fakat asla Türkiye’nin adada asker bulundurmasından, adada kalıcı barışı sağlamasından, Yerleşikler olarak adada iskan edilmiş soydaşlarından rahatsız değildir.
Bunu Merkel dahil Bütün AB başkanları biliyor. Ne yazık ki Türkiye Başbakanı da biliyor ama eli mahkum olduğu için ne yardan ne de serden vazgeçemiyor.
Ayla BERKİN
12.01.2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.