- 855 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YILDIZLAR VE DÜŞÜNMEK
Yıldızları seyret ve onları seyrederken de düşün, onları seyretmek çok güzel, demişti İmam-Hatip’ten Zehra diye bir arkadaşım. Aradan tam 7 yıl geçti. Ve hâlen görüşürüm bu arkadaşımla. Tabii ki de ben yıldızları seyretmedim değilim, bu süre zarfında. İlk defa yıldızları bu kadar ayrıntılı seyredip düşündüğümü hissediyorum.
Serin serin esen bir rüzgar, ne güzel rahatlatıyor insanı, bu serinliği illaki de ruhuma hissettiriyorum. Ruhumuzla yaşadığımız hayatı bedenimize yaşatmadığımız zaman ya da bedenimizle yaşadığımız hayatı ruhumuza yaşatmadığımız zaman, bu yaşanan zaman dilimini, ruhumuz ve bedenimizle birlikte yaşamadığımız için, bu zamanımız gerçekte ölü geçmiştir. Asıl yaşadığımız hayat, ruh ve bedenle birlikte yaşadığımız zamandır.
Bir bayram akşamıydı (Ramazan Bayramının 1.günü), oturdum balkona, tek başıma, aldım yıldızları karşıma. Yıldızlar; hayırlı bayramlar, der gibiydi. Ve böylece beni tefekküre davet ediyordu yıldızlar.
Yıldızlar gökyüzünün kandilleridir, yıllarca bu böyle devam etmiştir. Koyuldum yıldızları izlemeye ve düşünmeye başladım. Pili biten el fenerleri pili bittiği için söner de, gökyüzünde hem asılı duran hem de kandil görevi gören yıldızlar nasıl sönmez, milyonlarca yıl ışık saçtığı halde. Onu, söndürmeyen bir sahibi var. İnsanın gücü buna yetmeyeceğine göre Allah’ın varlığına ulaşıyoruz. Aklını kullanan insan bunu idrak edebilir ve bunu Allah’ın varlığının bir delili olarak görebilir. Aslında Allah’ın varlığına bir çok delil bulabiliriz şu kocaman kâinatta. Ben bu yazımda, sadece yıldızları ele alacağım, gözlemleyebildiğim kadarıyla.
Evet nerede kalmıştık, yıldızları izlemeye başladığımı söylemiştim ve tekrar düşünmeye başlıyorum, uzayda milyonlarca yıldız var ve hiçbiri birbirine çarpmadan, belli bir yörüngede hareket ediyor, ayrıca yaşadığımız dünyaya ve hareket halindeki diğer gezegenlere çarpmıyor. Gece yıldızlara baktığımızda, onları sabit bir halde görürüz. Gördüğünüz gibi yıldızları orada sabit tutan bir yaratıcısı olmalıydı, yıldızlara ışık saçtıran bir sahibi olmalıydı. Allah, nasıl insanların sahibi ve yaratıcısı ise yıldızların da sahibi ve yaratıcısıdır. Düşünün, bir binanın, nasıl onu yapan bir ustası varsa, mutlaka, dünyadan milyonlarca kilometre uzaklıktaki yıldızların da bir ustası olmalıydı. Bu da Allah’tan başkası olamazdı.
Uzayda o kadar çok gezegen var ki, birbirlerine hiç çarpmaksızın kendi yörüngelerinde akıp gitmekteler, belli bir düzen içinde. Tabii ki bu düzeni Allah’tan başka hiçbir kimse sağlayamaz. Fakat bu düzen, zamanı gelince Allah’ın verdiği bir emirle bozulacaktır, yani İsrafil (a.s.)’in Sûr’a üflemesiyle kıyamet kopacaktır. Kıyametin zamanını ise sadece Allah bilir.
Şu kâinatı bir okuyabilsek, Allah’ın var ve tek bir olduğuna dair birçok delille karşılaşırız. Kâinat büyük bir insandır, insan ise küçük bir kâinattır. Üzerinde yaşadığımız Dünya’yı düşünelim, bildiğiniz üzere Dünya da bir gezegendir. Allah, insanların yaşaması için, Dünya’nın yerini çok güzel ayarlamış. Dünya, Güneş’e biraz uzak olsa, insanlar donarak ölür, yakın olsa, insanlar yanarak ölür.
Evet arkadaşlar; kâinatı bir bütün olarak ele alırsak, Allah’ın varlığı ve birliği, açık ve net bir şekilde karşımıza çıkar. Bütün bunlara rağmen bazı insanlar, neden Allah’ın varlığını inkâr eder, anlamakta zorlanıyorum. Ayrıca Allah dilediğini hidayete eriştirir, dilemediğini ise hidayete eriştirmez. Hidayet öykülerini de duymuyor değilim, buna ise çok seviniyorum.
Size de tavsiyem, çekilin bir köşeye, benim burada yaptığım gibi. Fakat yalnız olacaksınız, o zaman daha zevkli oluyor. Yalnız bir şekilde yıldızları izleyin, yıldızların duruşundaki düzeni düşünün, bir tane bile hata bulamazsınız. Allah, Tebârake Sûresi’nde şöyle buyuruyor: 3.ayet; “O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun?” 4.ayet; “Sonra tekrar tekrar bak; (bakışların aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) âciz ve bitkin hâlde sana dönecektir.” Evet arkadaşlar Allah bize böyle sesleniyor Kur’an-ı Kerim’de.
Yıldızlar ve Ay, geceye ayrı bir güzellik katıyor, güneş ve bembeyaz bulutlar da gündüze ayrı bir güzellik katıyor. Yani gecenin de gündüzün de kendine göre ayrı bir güzelliği var.
DÜŞÜNÜP TEFEKKÜRE DALABİLENLERE NE MUTLU…
SÜNDÜS KOÇ - KONYA
09.09.2010 – PERŞ.
(Ramazan Bayramını 1.günü)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.