Karmaşıklığa İstinaden Ruh Teorisi
Saygı değer bir hayatın en mukaddes kullarından sayıyorum kendimi.
Sebepsiz yalnızlıkları seviyorum.
Ruhum aslında yalnızlık için yaratılmış.
Yanında olsam da, ben özgürlükle var olmuşum ya bir kere nafile.
Hayallerim…
Elimin tersiyle itemeyeceğim hayallerim var. Yaz bitti, sonbahar da geçti. Kış geldi.
Ben hala sonbahardayım. Hissiyatlarım öle. Esen rüzgar beni savurdu, soğukluğuyla üşüyorum sanki…
Yağmur bir Pazar sabahı çarptı yüzüme.
Dedim ya, hayallerim var. Bazen yalnızlık üzerine kurduğum küçük hayatım soğuk, karmaşık ve bir o kadar da yanlış geliyor.
Aile…
Bu kavrama sıcak bakıyorum aslında. Aması var, tek başıma olmayı seçtim. Varlığını hissetmenin en temeli neredeyse orda hissettim. Sorun, benim hala tek olmaktan, yalnız olmaktan, ruhuma teslim olmaktan, hayat-ı diyar da birey olmaktan zevk duymam.
‘Ben, seninle olamam’ Bu kelimeyi telaffuz etmemi bekliyorsan. Bence yanıldın.
Evet. Gizemi olan bir ruhun, karmaşık ve doğrusal olmayan hayatında mundar edebileceği bir ruhsun sen.
İnandım ki ben, asla ne istediğimi bilmiyorum. Doyumsuz. Bencil. Belki de mükemmel olayım derken masumiyeti kullanan adi biriyim.
Eleştirilerim hududumun manasını teşkil etmekte.
Sınırsızım..
Ben nihayetsizim. Ben sorgusuzum. Ben ruhumun karmaşasında buğulu bir kristalim.
Sen ziyan olma. Ben ettiğimle kalayım.
Karmaşık bu ruhsal denklemde zaten ben, cezalıyım.
Tekerrür eder ise, vur yüzüme Pazar sabahının rüzgarını.
Ta ki pişmanlık yeni hududumu çizene kadar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.