EHİL ELLER GÜZEL GÜNLER
Saygıdeğer dostlar,sizlerle bugün ki hasbihalımız genel manada Cennet vatanımızda yıllarca gönül gözümüzün kapandığı,basiretimizin bağlandığı,hamaset duygularımızın köreldiği,ellerimizin hamaratının kaybolduğu,ayaklarımızın hak yolundan uzaklaştığı,yüreklerimizin kendi mefaatlerimiz haricinde çoşmadığı,kimsenin kimseye koşmadığı dönemleri neden yaşıyoruz birazcık sorgulamak.
Belki bu cümleler çoğumuza ağır gelebilir,ancak şöyle bir anlık muhasebe ile kendimize ve toplumumuza bakalım.Neredeyiz ve nerede olmamız gerekirdi.Çok klasik olacak,kimilerinin söylediği gibi sıkışınca geçmişe dönüyorsunuz,geçmişinizden medet umuyorsunuz.Lakin umruma değil yine örnek vermeden yapamıyacağım, yüzyıllar boyu üç kıtada at koşturduğumuz,adaletin kılıcını haktan yana haklıdan yana kınından çıkardığımız o zamanlarda ne vardı şimdi ne yok ki bu durumdayız.Niye ? Niye? Niye?
Yıllar boyu üç kuruşa kanı beş para etmezlere muhtaç olduk,kabuğumuzdan yıllarca bir kaç mesele uğruna çıkamadık.Biraz kendimize geldik karşımıza Kıbrıs meselesini koydular, Türkiye doğru karar vermeye başladı dediler terörü başımıza musallat ettiler,mücadele edip düzlüğe çıkarken, Ermeni meselesini yıllarca önümüze koydu-çektiler.Yetmedi Dünya kamuoyunda oyaladılar oyaladılar haklı iken haksız duruma düşürttüler.Basiretsiz duruş,yönetim acziyeti,ehil ellerin olmayışı,zayıf ekonomi v.s. derken yıllarımız hebaya, çektiklerimiz cabaya gitti-gidiyor.Neden ? Neden ? Neden ?
Biraz hafıza jimnastiği yapalım. Dedelerimiz, Kurtuluş savaşını görmüş yokluk-yoksulluk,sefalet dönemlerini yaşamış yüzü gülmemiş,Babalarımız 27 mayısları,ihtilalleri,
adı konmamış sefalet kuyruklarını,kardeşi kardeşe kırdıran sağ-sol davalarını yaşamış yüzü gülmemiş.Bizler yıllar boyu Terör belasıyla boğuşuyoruz,binlerce şehit ve gaziler verip hergün kan kusuyoruz,bir türlü yüzümüz gülmüyor. Kim yapıyor bunları Kim? Kim? Kim?
Bunların tek nedeni bizi bizden daha iyi analiz etmiş olan hedefleri aynı olan ve isimlerinin ne olduğuda önemli olmayan Haçlı zihniyetinin prangalarından kurtulamamızdandır.Özümüzden,dinimizden ve yolumuzdan her geçen gün kopuşumuzdadır.Ehil ellerin bizleri yönetmeyişindendir.Bu da yetmiyormuş gibi kendi içimizde fındık kabuğunu doldurmayan meselelerle bir birimize düşürülüp gündem oluşturarak oyalamaktır..Biz bu meselelerle uğraşırken şer güçler her geçen gün hedefine biraz daha yaklaşmaktadır.
Tüm bunları yazıp-çizdiğinde seni farklı kalıplara koyup yolunu kesiyorlar.Çeşitli entrikalarla susturmaya çalışıyorlar.Benim gibi düşünenlerin tek kalıbı var oda Vatan sevgisi ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilelebet yaşaması,ayrıca halkının da refah ve mutluluk içerisinde yaşamasıdır. Bundan doğal daha ne olabilir.
Saygıdeğer dostlar,Peygamber Efendimiz (asm) Vazifeyi ehline veriniz buyuruyorlar. Vazife deyince, dinî, içtimaî, siyasî, idarî ve teknik işler akla gelir. Bir işi en güzel şekilde kim ifa edecekse, o iş ona verilmelidir. İş ve vazife dağılımında ölçü, liyakat olmalıdır. Yoksa, kişilerin hatırı, sosyal statüleri, dostluklar, duygusal yakınlıklar ve şahsî kemalâtlar, vazife tevdi edilmesinde bir ölçü olmamalıdır. Hatta inancımızı doğrudan ilgilendirmeyen konularda, dinî kıstaslar da dikkate alınmaz. Zaten yukarıdaki hadis-i şerifte, Vazifeyi ehline veriniz deniliyor. Vazifeyi dindara veriniz denilmiyor. Ama aynı işi aynı şekilde yapabilecek iki kişiden birisini seçmek gerekiyorsa, elbette Allah’ı tanıyan ve itaat eden tercih edilir. Ama, bir meslek ve sanatta kişilerin dindarlıkları değil, o meslekteki bilgi ve becerileri tercih nedenidir.
Siyaset de bir idare sanatıdır. Bu sanat en güzel şekilde demokratik sistemlerde icra edilir. Halk kendi iradesini belirli bir süre için vekillerine emanet eder, onlar da halk adına ve halkın isteği doğrultusunda bu iradeyi idareye yansıtırlar. İdare sanatında başarının ölçüsü dindarlık veya dinsizlik değil, halkın memnuniyeti, hak ve özgürlüklerin kazanılması ve korunması, adaletin sağlanması, ekonomik ve bilimsel alanda ilerleme ve kalkınma gibi teknik unsurlardır. Aynı idare altında değişik ırk, inanç ve mezhep sahibi insanlar bulunabilir. Herkese eşit mesafede duran, her vatandaşın hak ve menfaatlerini koruyan, herkesin eşit haklara sahip olduğu bir hukuk sistemini tesis eden ve uygulayan bir sistemdir asıl olan,işte bu bakış açısıyla kendi içimizde basiretli olup dahili ve harici düşmanlara karşı yukarıda anlatmaya çalıştığımız durumlara düşmemek için çok ama çok çalışmalıyız.
Selam ve Saygılarımla
YORUMLAR
"yüzyıllar boyu üç kıtada at koşturduğumuz,adaletin kılıcını haktan yana haklıdan yana kınından çıkardığımız o zamanlarda ne vardı şimdi ne yok ki bu durumdayız." ve bu gibi diğer sorular var yazıda. Yazar zaten yer yer cevabı kendisi de vermiş. O günlerde bizlerde olup da, bu gün yitiğimiz olan pek çok şey var. Vefa, çalışkanlık, kanaat, birbirini sevmek ve birbirinin kuyusunu kazmamak, işine sadık olmak, ...gibi pek çok kriter. Peki bu kriterleri nereden ediniyoruz? Dinimizden. Ne zaman ki Dinimizden uzaklaştık, yozlaşmaya başladık. Çok uyarıcı bir yazı idi. Teşekkür ve tebrik ederim.